Türkiye’de çocuk işçiliği sadece bir kavram değil; her gün çocukların hayatını ve geleceğini çalan somut bir sosyal sorun olarak karşımızda duruyor.

Ne yazık ki bu mesele çoğu zaman toplumun gözünde sıradanlaşmış bir gölge gibi kayboluyor; ama yaşanan trajediler bunun aksini söylüyor.
“Tezgâhta değil okul sıralarında olmaları gereken çocuklar, hoyrat çalışma koşullarının arasında hayallerini kaybediyor.”
Güncel Veriler: Artan Sayılar ve Artan Riskler
Resmî ve bağımsız veriler, Türkiye’de çocuk işçiliğinin yalnızca varlığını sürdürmediğini, aynı zamanda artış eğiliminde olduğunu gösteriyor. TÜİK verilerine göre 15–17 yaş grubundaki çocuk işçilerin işgücüne katılma oranı kaygı verici ölçüde yükseldi.
Bu artışın en önemli sebeplerinden biri ekonomik kriz. Eğitimden kopan çocuklar, ailelerinin yükünü taşımak zorunda bırakılıyor.
“Yoksulluk çocuklara sorulmadı; ama faturası onların omuzlarına yüklendi.”
Sadece istatistikler değil, sokakta, atölyede, sanayide çalışan çocukların görünmeyen dramı da tabloyu ağırlaştırıyor.
Trajik Olaylar: Ölümcül Sonuçlar Gözle Görülür Hale Geliyor
Son yıllarda onlarca çocuk işçi, çalışırken iş kazalarında yaşamını yitirdi. Tarım, inşaat ve sanayi gibi tehlikeli alanlarda çalışan çocuklar, güvencesiz ve denetimsiz koşulların bedelini canlarıyla ödüyor.
“Bir çocuğun küçük elleri ağır sanayi tezgâhlarını taşıyabilir; ama onun kaybettiklerini geri vermeye hiçbir güç yetmez.”
Bu ölümler sadece rakam değildir; her biri yarım kalan bir hayat, eksilen bir gelecek ve toplumun sırtına kazınmış bir utançtır.
“Kayıt dışı işlerde kaybolan her küçük beden, aslında geleceğimizden eksilen bir nefes.”
Neden Böyle? Neden Artıyor?
Bu sorunun ardında eğitimden uzaklaşma, ekonomik eşitsizlik, kayıt dışı ekonomi ve denetim eksikliği yatıyor.
Sığınmacı ve mevsimlik işçi çocuklar ise sistemin tamamen dışındaki görünmez emekçiler hâline geliyor.
“Çocukların elleri nasır tutarken, toplumun vicdanı sessiz kalıyor.”
Denetimsizlik, yetersiz yasal uygulama ve toplumsal kanıksama, çocuk işçiliğini yalnızca sürdürmekle kalmıyor; onu normalleştiriyor.
Toplumsal Maliyet: Kaybolan Çocukluk
Çalışmak zorunda bırakılan bir çocuk yalnızca okuldan uzaklaşmaz; oyun, güven, hayal ve umut denen kavramlardan da mahrum kalır.
“Çocuk işçiliği, sadece çalışma değil; çocukluğun çalınması, hayallerin yarım kalmasıdır.”
Bugün görmezden gelinen her çocuk, yarın yoksulluğun ve eğitimsizliğin yeniden üretildiği bir döngüye hapsolur.
Ne Yapılabilir?
Çocuk işçiliğiyle mücadele, yalnızca kanunlarla değil; güçlü sosyal politikalarla, eğitim desteğiyle ve toplumsal bilinçle mümkündür.
Çocukların çalışmak zorunda kalmadığı, hayallerinin ellerinden alınmadığı bir ülke inşa etmek, hepimizin sorumluluğudur.
“Bu ülkede bazı çocukların en büyük oyuncağı, sanayi tezgâhından çıkan gürültüdür.”