Bazı hastalıklar büyüyünce başlamaz. Bazı yaralar, çocukken sessizce açılır; biz fark etmeyiz. *Bulimia Nevroza* da işte böyle bir yaradır. Tüm olumsuz duyguların bir arada toplandığı , bedeninin kusma ile tepki verdiği duygusal yaralar...

Bu hastalığı yaşayan birçok birey, hayatının ilk yıllarında—özellikle *0-6 yaş aralığında*—ihmal edilmiştir. En temel bakım ihtiyaçları karşılanmamış, *yemekle ilişkileri ya zorla kurulmuş ya da tamamen görmezden gelinmiştir*. Bazıları yemek yerken zorlanmış, utandırılmış ya da yemeğe zorlanmıştır. Kimileri ise, aç mı tok mu olduğu bile önemsenmeden büyümüştür.

Ve zamanla yemek, sadece beslenme değil; *değer görme, kontrol etme, sevilme* aracı hâline gelir. Bulimia Nevroza, bu duygusal boşluğu doldurmanın acı dolu bir yoludur. Kişi yemekle kendini sakinleştirir, sonra pişman olur, cezalandırır, yeniden başlar. Kısır döngü sürer gider.

Bu hastalık, yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir çöküştür. Kişi yemekle ilişkisini kaybettiği gibi, zamanla kendini de kaybetmeye başlar. Toplumun ideal beden algısı, sosyal medyada kusursuz görünen bedenler ve çocukluktan itibaren biriken değersizlik duygusu… Hepsi birikir, birikir ve sonunda bedene yük olur. Bulimia bir seçim değil, bir hayatta kalma biçimidir.

Bulimia Nevroza yalnızca yeme davranışıyla değil, *duygu düzenleme sorunlarıyla da yakından ilişkilidir.* Bu bireyler çoğu zaman öfkelerini, üzüntülerini, hayal kırıklıklarını fark edemez ya da nasıl ifade edeceklerini bilemezler. Duygular bastırılır, içe atılır ve sonunda yemek yoluyla dışa vurulur.

Ama bu döngü kırılabilir.

Peki nasıl?

*Önce hissetmeye izin vermek gerekir.*

Bir duyguyu bastırmak yerine onu tanımak: “Şu an üzgünüm”, “kırıldım”, “yalnızım” diyebilmek ilk adımdır.

*Sonra, yemek dışında yollar öğrenilmeli.*

Yazı yazmak, nefes egzersizi yapmak, sevilen biriyle konuşmak, yürüyüşe çıkmak... Bunlar yıkıcı değil, *yapıcı tepkilerdir.*

*Destek almak şarttır.*

Bu hastalık, kişinin tek başına aşabileceği bir durum değildir. Özellikle , psikiyatri, psikolog ve diyetisyen meslek gruplarıyla bütüncül çalışmak gerekir. Ve *duygu düzenleme temelli terapiler*, kişinin iç dünyasını dengelemesine yardımcı olur.

Ve en önemlisi:

Unutmayalım… *Yemek bedenimizi, duygular ise ruhumuzu besler.* Duygulara kulak vermek, iyileşmenin ilk adımıdır.