Bir karar verdiğimizi düşündüğümüz an, aslında beynin çoktan verdiği bir hükmün farkına vardığımız andır.
Nörobilim bu konuda oldukça nettir: Karar verme süreci, bilinçli farkındalıktan saniyeler önce başlar.
1980’lerde yapılan ve bugün hâlâ tartışılan Benjamin Libet deneyleri, beynin “hazırlık potansiyeli” adı verilen elektriksel aktiviteyi, kişinin “karar verdim” demesinden yaklaşık 300–500 milisaniye önce başlattığını gösterdi. Yani beyin harekete geçiyor, bilinç ise arkadan yetişiyor.
Peki bu süreçte beyinde neler oluyor?
Öncelikle sahneye limbik sistem çıkar. Burası duyguların, ödül-ceza mekanizmalarının ve hafızanın merkezidir. Karar verme anında beyin önce “mantıklı mı?” diye sormaz;
“Güvende miyim?” diye sorar.
“Güvende miyim?” diye sorar.
Bu noktada amigdala devreye girer. Amigdala, olası tehditleri ve geçmişte yaşanan duygusal deneyimleri tarar. Eğer benzer bir durumda acı, kayıp ya da stres yaşandıysa, beyin bu bilgiyi hızlıca karar sürecine dahil eder. Bu yüzden bazı seçenekler bize mantıklı görünse bile içimizi huzursuz eder.
Sonra hipokampus devreye girer. Hipokampus, hafızayı bağlama yerleştirir: “Bu daha önce nerede, ne zaman, nasıl yaşanmıştı?” Beyin için anılar sadece geçmiş değildir; onlar geleceğe dair kestirim araçlarıdır.
Asıl “mantık merkezi” olarak bildiğimiz prefrontal korteks ise çoğu zaman bu sürecin sonunda konuşur. Prefrontal korteks, verilen kararı gerekçelendirir, planlar ve savunur. Yani halk arasında sandığımızın aksine, mantık çoğu zaman karar vermez; kararı savunur.
Burada önemli bir teori devreye girer:
Antonio Damasio’nun “Somatik Belirteç Hipotezi.”
Antonio Damasio’nun “Somatik Belirteç Hipotezi.”
Bu teoriye göre beyin, geçmiş deneyimlere bağlı olarak bedensel ve duygusal işaretler üretir. Kalp hızının artması, iç sıkıntısı, ani rahatlama hissi… Bunların hiçbiri rastlantı değildir. Beyin, “bu iyi sonuçlanabilir” ya da “burada risk var” sinyallerini bedene yansıtarak karar sürecini hızlandırır. Mantık bu sinyalleri çoğu zaman sonradan fark eder.
Bir de işin dopamin boyutu vardır. Beyin, karar öncesinde olası ödülü tahmin eder. Eğer sonuç beklentisi yüksekse, dopamin salınımı artar ve o seçeneğe yönelme eğilimi güçlenir. Bu yüzden bazı kararlar “akıl dışı” görünse bile beyinde güçlü bir ödül beklentisi yaratır.
Sonuç şu:
Beyin karar vermeden önce düşünmez; tarar, hatırlar, hisseder ve tahmin eder.
Bilinç ise bu sürecin anlatıcısıdır, yöneticisi değil.
Beyin karar vermeden önce düşünmez; tarar, hatırlar, hisseder ve tahmin eder.
Bilinç ise bu sürecin anlatıcısıdır, yöneticisi değil.
Belki de bu yüzden en zor kararlar, en mantıksız görünenlerdir. Çünkü o kararların altında, rakamlardan değil; anılardan, duygulardan ve korunma reflekslerinden oluşan derin bir sinir ağı çalışır.
Ve belki de asıl olgunluk, şunu kabul etmektir:
Kararlarımızın tamamı mantıklı değildir.
Ama hepsi, beynin bizi hayatta tutma çabasının bir parçasıdır.
Kararlarımızın tamamı mantıklı değildir.
Ama hepsi, beynin bizi hayatta tutma çabasının bir parçasıdır.