Sevgili Okurlarım hepinize uzun bir aradan sonra Merhaba,

06.02.2023 04.17 ‘de yaşanan asrın felaketinin üzerinden 43 gün geçti. Her şey dün gibi tazeliğini koruyor. Bir gecede saniyeler içinde binlerce şehit verdik. İlk defa kimse kimseye “nasılsın” sorusunu sormadı. “Yaşıyor musunuz ”Sorusu artık bundan sonraki yaşamımızda asla unutulmayacak bir soru olarak tarihe geçti.

Baş sağlığı dileyemediğim birçok kişinin yakınları öldü. İlk defa ölüm olağanüstü şekilde ürperticiydi . İnsanlar , tanıdıklarının cesetlerini bulamadı. İlk defa savaşa yakın bir deneyim yaşadık. Ve hala geçmedi . Herkes şokta ,biraz kabuldeyiz, biraz isyan da ve biraz da umuttayız. Zihnimiz ve ruhumuz hiç olmadığı kadar karışık durumdadır.

Sadece sevdiklerimiz ve binalarımız gitmedi , bir tarihe veda ettik. Şehrin de dili vardır. Şehrin de huzuru vardır. Her gün bize anlattığı öyküsü vardır.

Bir zaman, Trabzon caddesinde gezerken mis gibi çörek kokuları eşliğinde yürümek ne güzeldi.

Bir zamanlar, Kıbrıs meydanında gezerken Taşçıoğlu’ndan tatlı alıp ayakta yemek ne güzel bir eylemdi.

Bir zamanlar, Kahramanmaraş’ın kalesinden şehri canlı canlı izlemek ne güzeldi.

Bir zamanlar, bayram sabahları şekerci Arif’ten kahve kokusunu içine çekerek ,bademli şeker alıp kuyrukta beklemek ne güzel bir an’dı.

Bir zamanlar, köşe başlarında ciğer yemek ne güzeldi.

Bir zamanlar, şehrin ışıklı caddelerinde kafelere gitmek ne güzel bir lükstü.

Bir zamanlar, eski Maraş evlerinde yürümek ve eskilere gitmek ne güzeldi.

Sarayaltından gidip Saray şekerleme den lokum yemek ne güzel bir tattı.

Ölen sevdiklerimizi kefenle gömebilmek ne anlamlı bir değerdi .

Sokakta yaz akşamları , mayam satan( yürek soğutuyor beyler ...) kişinin seslenişini duymak ne güzeldi.

Bir şehri anlamlı yapan insanlarmış. Balkonda yanan ışıklarıymış. Dedelerimiz, çocuklarımız , esnaflarımız ve hatta çürük binalarımızda biriktirdiğimiz anılarmış.

Bu şehrin dili olsa ne söylerdi ?

Size olan güvenimi kırdınız , uygun olmayan yerlere çürük binalar yaptınız. Doğa insandan güçlüdür bazen, beni çok üzdünüz. Ben çocuk sesleri eşliğinde parklarımı, yeşilliklerimi sizlere sundum ama siz kıymet bilmediniz. Sadece çalıştınız. Milyonluk evlerde oturabilmek adına , ailenizi ve kendinizi ihmal ettiniz. Bir gün insanların sizi kandırıp hayatınıza mal olacağını görmek istemeyecek denli kör oldunuz.

Dedikodularla, iftiralarla, sonu gelmez kötülüklerinizle zihinlerinizi kirlettiniz. Şehrin havasını da kirletmiş oldunuz.

Gözünüz asla doymadı. Kazandıkça hep fazlasını istediniz.

Beni suçlamayın, kendi vicdanınızı sorgulayın. Kimse masum değildir.

Acımasız oldum değil mi? Benim dilimi ancak yakınlarını kaybeden masumlar ,şehitlerimiz ve bu derin felaketi gerçekten yürekten hisseden, birbiriyle dayanışma içinde olan vicdanlı insanlar anlayabilir!