Bir düşünün: Karanlık bir mağaranın içinde ilk kez taşların birbirine çarpıp çıkardığı sesi duyan insan, belki de “doğa konuşuyor” diye düşündü. Çünkü mitler bize gösteriyor ki, müzik aletleri yalnızca insan icadı değil; Allahın, ve doğanın armağanıdır.
Hermes’in Liri
Bir gün Olimpos’un en yaramaz çocuğu Hermes, daha bebek yaşta annesinin yanından sıvışır. Gözleri merakla etrafı tarar ve bir kaplumbağayı görür. Kaplumbağanın kabuğunu boşaltır, üzerine koyun bağırsağından teller gerer. Parmaklarını tellere dokunduğunda ilk kez o büyülü ses yükselir. Gökyüzünde bile bir sessizlik olur; sanki rüzgâr bile susar. Hermes’in küçük ellerinden çıkan melodi, daha sonra Apollon’a geçer. Apollon, lirle tanrılara ilham verir, insanlara ise armoninin sırrını öğretir. Böylece lir, tanrıların dilini konuşan bir çalgıya dönüşür.
Pan’ın Flütü
Başka bir yerde, ormanların derinliklerinde Pan, Syrinks adlı güzel bir peri kızı kovalar. Syrinks korkuyla koşar, koşar ve sonunda çareyi kamışlara dönüşmekte bulur. Pan, hüsranla ellerinde kalan bu ince kamışlardan birkaçını keser. Dudaklarını dayar ve üfler. O an çıkan ilk ses, hüzünle doğanın buluşmasıdır. Flüt, bir aşkın yasıdır aslında. Bugün Pan’ın flütünden çıkan melodi, hâlâ rüzgârın kamışlara çarpıp çıkardığı ses gibi, biraz kırık, biraz kederlidir.
Şiva’nın Davulu
Doğuya gidelim. Hint mitolojisinde Şiva, evrenin hem yaratıcısı hem yok edicisidir. Elindeki küçük davulu çaldığında titreşimler evrene yayılır. Bir vuruşta yeni bir başlangıç, diğerinde bir son saklıdır. İnsanlar o ritimde sadece müzik değil, evrenin nefesini duyar. Davul, zamanın kalbidir; varoluşun kendisidir.
Mezopotamya’nın Tellileri
Mezopotamya tapınaklarında ise lirin ve arpanın telleri tanrılara adanmış ilahilerle titreşirdi. İnsanlar inançla derlerdi ki, “bizim parmaklarımız telleri titretir, ama sesi tanrılar duyar.” Böylece her konser, bir ayin; her nota, göğe gönderilen bir dilekti.
Bütün bu hikâyeler aslında bize şunu anlatıyor: Çalgılar sadece tahtadan, taştan ya da deriden yapılmaz. Onların içinde bir mit saklıdır. Kaplumbağanın kabuğunda bir lir gizlidir, kamışlarda bir aşk şarkısı, davulda evrenin kalbi…
Bugün bir gitarın telini titrettiğimizde, bir neyden nefesimizi üflediğimizde ya da bir davula vurduğumuzda farkında olmadan tanrıların sahnesine çıkıyoruz. Belki de bu yüzden bazı melodiler hâlâ ruhumuzu titretiyor: Çünkü o seslerde hâlâ mitolojinin yankısı dolaşıyor.
Şimdi ise; ufak bir test ile devam edelim.
……Hangi Mitolojik Çalgısınız?
1. Bir müzik dinlerken siz daha çok hangisini seversiniz?
• A) Düzenli, uyumlu, kulağı okşayan melodiler
• B) Hüzünlü, içli ve doğadan gelen sesler
• C) Ritim, enerji ve güçlü vuruşlar
2. Hayatta sizin için en önemli şey nedir?
• A) Uyum ve denge
• B) Duygu ve aşk
• C) Güç ve hareket
3. Bir çalgı çalacak olsanız hangisini seçerdiniz?
• A) Telli çalgılar (gitar, lir, keman)
• B) Nefesli çalgılar (flüt, ney)
• C) Vurmalı çalgılar (davul, darbuka)
Sonuçlar:
• Çoğunluk A ise: Siz Hermes’in Lirisiniz. Uyum arayan, insanlarla güzel bir bağ kurmayı seven bir ruhsunuz. Herkese huzur vermek sizin işiniz.
• Çoğunluk B ise: Siz Pan’ın Flütüsünüz. Duygularınız güçlü, doğayla aranız yakın. Bazen melankolik, ama içtenlikle akan bir melodiniz var.
• Çoğunluk C ise: Siz Şiva’nın Davulusunuz. Enerjik, güçlü ve harekete geçiren bir ruh taşıyorsunuz. Sizinle birlikte ortamın ritmi değişir.