Bir insanın gerçek kimliğini öğrenmek istiyorsanız, kimlik kartına bakmanıza gerek yok. Onu zaten polis sorunca çıkarıyoruz. Asıl kimlik çantanın içinde gizlidir. Çünkü çantalar insanın küçük sır kutusudur; hem düzeni hem dağınıklığı, hem planlarını hem de plansızlıklarını ele verir.
Bazı insanlar günlüklerini yazar, bazıları fotoğraf albümleriyle hatırlanır. Ama bence en samimi arşiv, hiç fark etmeden yanımızda taşıdığımız çantalardır. Çünkü bir çantanın içine bakınca sadece eşyalarınızı değil, biraz da kendinizi görürsünüz.
Cüzdanınız vardır mesela. İçinde para değil de, yıllar önce aldığınız ama hiç kullanmadığınız mağaza kartları durur. Bu, aslında kendinize verdiğiniz küçük sözlerin ve yarım kalan planların kanıtıdır. “Bir gün giderim” dediğiniz mağazaya uğramamışsınızdır belki, ama o kart hâlâ orada, umutla bekler.
Bir kalem çıkar çantadan, ucu eğrilmiş, mürekkebi yarı bitmiş. Defalarca not aldığınız, bazen alışveriş listesi, bazen büyük hayallerinizi yazdığınız kalem… Onu gördüğünüzde, yazmaya üşendiğiniz günleri bile hatırlarsınız. Çünkü yazmak bazen sadece harfleri kâğıda dökmek değil, kendinizi anlatmaktır.
Kimi zaman bir ruj çıkar çantadan. Aslında her gün sürmezsiniz, ama yanınızda taşımak, “Günün birinde lazım olur” ihtimaline duyulan inançtır. Çantadaki ruj, insanın hayata karşı “Ben hazırım” deme şeklidir.
Ve elbette kulaklık… Dış dünyanın gürültüsünü kapatmak için değil, kendi iç sesinizi duymak için taşırsınız çoğu zaman. Çünkü bir şarkı açar, kalabalıkta yürürken kendinizi filmin başrolü gibi hissedersiniz.
Çantalarımız aslında küçük birer hafıza kutusu. İçinde “şimdi” var, “dün” var, hatta biraz da “yarın” var. İnsan bazen hayatını anlamak için koca koca kitaplara gerek duymaz. Sadece çantasını karıştırması yeterlidir.
Şöyle bir bakın çantanıza. Emin olun, orada kendinizin hiç fark etmediğiniz bir özetini bulacaksınız. Ve belki de fark edeceksiniz: Hayat, çantamızdaki küçük şeylerden ibaret ama her biri, koca bir öykü anlatıyor.
👉 Peki ya sizin çantanızda hiç beklenmedik hangi eşya var?