Geçtiğimiz Pazar günü İhsan ve Ayser Doğramacı Bilim, Kültür ve Sanat Merkezi’nde insanı geçmişe doğru yolculuğa çıkaran bir sergi vardı. Benimde bu sergiyi gezme fırsatım oldu.
Şimdilerde yalnızca belleğimizde yaşayan anıların gün yüzüne çıktığı bir sergi… İşte bu yüzden “Ara Güler – Ankara Fotoğrafları Seçkisi” sergisi, Ankara için yalnızca bir sergi değil, eski Ankara’yı bir hatırlama çağrısı gibi…
Sergi 8 Aralık’a kadar açık; fakat fotoğrafların ağırlığı zamana sığmayacak kadar derin. Ara Güler’in Ankara’sı, şehrin kalabalığında bize unutulan bir duyguyu yeniden uyandırıyor: Ankara’yı özlemek.
Fotoğraf karesinin birinde İstek Sokak’ta kucağındaki küçük kızını basma elbisesinin sıcaklığıyla sarıp sarmalayan anne… Elbisenin altından deseni belli belirsiz görünen pijama, o zamanki hayatın doğal hali.
Bir adım önde, kareli gömleği ve şortu ile duran çocuk… Duyum Sokak tabelası, önünde yer alan çeşmenin başında fotoğrafa gülen gözlerle bakan çocuklar, Ankara’nın taşlarına sinmiş o tarifsiz masumiyetini hissettiriyor.
Bir diğer karede Kale Kapısı’nda, siyah önlüğüyle 7 yaşlarında bir çocuk… Elinde ahşap kutu çanta, bir elinde çiçek, diğerinde azık torbası… Taşların arasından geçerken tarihten kalan gölgeler ona eşlik ediyor sanki.
Sergideki her bir fotoğraf karesi, Ankara’nın bir zamanlar hikâyelerle dolu bir şehir olduğunun altını çiziyordu.
Yine başka bir karede Koç Müzesi’nin karşısındaki kalenin yuvarlak duvarının dibinde çuvallarının üstüne oturmuş birkaç tüccar… Sanki hayatın akışını bekliyorlar.
Bentderesi’nde oynayan çocuklar, sokakların her karışında yaşamın fışkırdığı günleri yeniden çağırıyor.
Ara Güler’in karelerinde Ankara konuşuyor gibiydi. O yıllarda nasıl nefes alıyorsa bugün de öyle soluk alıp veriyor gibi…
Bir başka karede 1960’ların Anıtkabir’i…
Aslanlı Yol’un üzerinde ağır ağır yürüyen insanların adımlarında vakur bir hüzün…
1969 Zafer Meydanı fotoğraf karesinde, henüz kalabalığın değil, insanın şehre yön verdiği sakin bir meydanı görmek mümkün.
Güvenpark’ta, “Güvenlik Anıtı’nın” gölgesine sığınan bir şehrin çocukluğu…
Özetle her fotoğrafta, Ankara'nın kelimelere sığmayan bir özlemi var.
Kaybettiğimiz, ama tamamen unutmadığımız bir huzur.
Sergide, Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın ailesine ait portrelerin bulunduğu özel bir bölüm dikkat çekiyordu. Hemen yanında, Doğramacı’nın kişisel eşyalarının sergilendiği alanda ise onun yaşamına, alışkanlıklarına dair izler görmek mümkündü.
Sergideki ilgi çeken ayrıntılardan biri de Kofi Annan’ın teşekkür mektubuydu.
Mektubun başlığı “Bir Dünya Vatandaşı”…
Mektupta Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın çalışmaları ve insanlığa katkıları takdir ediliyor. Ve mektup şu cümleyle son buluyor.
“Siz, Birleşmiş Milletlerin her ülkede bulunmasını arzu ettiği, gerçekten örnek bir dünya vatandaşısınız.”
“Ara Güler – Ankara Fotoğrafları Seçkisi” Ankara’yı yeniden hatırlamak isteyenler için. Fotoğrafların dokunduğu his, uzun süre içinizde kalacak.