Bazı insanlar vardır, hayat boyu tüm konularda kararsızdır. Bu insanların iç dünyalarında karmakarışık nöronlar birbirine girmiştir.

Mantıkları başka şey söyler, duyguları bambaşka bir şey söyler. Bazıları çok bilmiş gruplardan bay üstünlerdir. Nöronlar kısa devre yapmıştır. Ve bazen nöronların birbiriyle bağlantısı tutmaz.
Birtakım insanlar kararsızlığı ile kendini yorar ve karşısındakini de yorar. Merak ederim, bu denli düşünecek ne var? Küçük bir meselesinin avantajını ve dezavantajını sanki dünya meseleymiş gibi ele alırlar. Tabi ki kafa bunu kaldırır mı ?
Kendimizi bu denli güvene alma ihtiyacımız nereden geliyor ? Acaba her zaman tetikte hissediyoruz da tekrar tetikte hissetmemek için mi bu denli kararsız kalıp meseleyi abartıyoruz. Kendimizi korumayan bir bakış açısından bakmıyoruz belki de ve kafamız çöp yığını gibi doluyor.
Sizi kararsız bırakan insanlar, hayatınıza almaktan imtina etmeyip sizi üzen insanlar ve olası kafa bulanıklığıyla sizi de yoran insanlar ...
Zaman geçtikçe hayatınıza size iyi gelen insanları almak istiyorsunuz. Bir başkasının seçeneği değil de yedek konumunda olduğunuzda sürekli o kişilerin zihninin ne söylediğine mahkum oluyorsunuz.
Halbuki hayat bu kafa karışıklığını kaldıracak kadar uzun değildir . Celal Kadri Kınoğlu’nun o güzel yorumu aklıma geliyor ; bazen hayat, aklın karamsarlığı ve iradenin iyimserliğidir.
Akıl bizi yanıltır . Susana Tamora’nın kitaplarında hep geçer , insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görür.
Gerçekten öyle mi ? Kararsızlığın panzehiri bu olabilir mi? Ya yüreğine güvenemeyecek kadar cesaretsiz olanlar ne yapacak? Yürek her şey mi?
Artık yüreklerinde ,akıllarında pilleri bitmiş gibi geliyor. Sahici duyguları yasayabileceğimiz akıl ve vicdan alt yapısı eskisi gibi değil.
Her şey nesneleşti. Kendi vicdanımız bile , bakar kör oldu kendi kalbine...
İnsanlığı , ne zaman yitirdik ? Umutlar , ne zaman bu denli çaresiz kaldı ?
Belki de kararsızlığın panzehiri ruhtur. Mevlana’nın dediği gibi, akıl unutur , kalp durur. Fakat ruh, asla unutmaz.
Kendi ruhunuzun boyutları, hayata verdiğiniz değerlerle alakalıdır. İyi yürekli, vicdanlı ve merhametli olmak bir seçimdir. Karakteriniz inşa olmadıysa her zaman çatışma içinde olur ve kararsız kalırsınız . Omurgalı olmak deyimi bir güçtür .
Gel zaman git zaman çöp misali doldurduğumuz kalplerimiz ve beynimiz artık alarm vermeye başladı. Bir danışanım dedi ki; depremden sonra hepimiz evcilik oynuyoruz. Çocukluğumuzdaki evcilikler gibi değil , bu hayattan sadece geçiyoruz. O kadar doğru ki söyledikleri belki de depremi fırsata çevirme vaktidir, yeniden omurgalı insan olabilmek adına...