Aileler toplumun temel taşlarıdır. Bireylerin yetişme alanlarıdır. Bireyin bireyle ve bireyin toplumla olan ilişkilerin en güzel şekilde nasıl kurulacağının öğrendiği yerlerdir aile. Aile hayatı hepimiz için çok önemlidir ve hepimizin ailemizle ilgili önemli göreceğimiz birçok özellik vardır. Ailelerin oluşması ise erkek ve kadının meşru bir nikâh altında bir araya gelmeleriyle sağlanmaktadır. Meşru bir birliktelik olmaksızın sadece nefsanî duyguları tatmin etmek amacıyla bir araya gelinmesine aile denemez. Ailenin kurulma anı olan nikahın yapıldığı, eş dost ve akrabaların çağırılıp bir araya gelindiği, neşe ve mutluluğun üst seviyelere çıktığı, hayatımızın unutulmaz anlarından biri ise düğünlerimizdir.

Düğün; evlenme dolayısıyla icra edilen törenin adıdır. Meşru bir nikâhın meydana geldiği, bu önemli hadisenin başta yakın akraba, dost ve komşular olmak üzere insanlara duyurulduğu ve insanın hayatında en önemli dönüm noktalarından biri, sevinçlerin çoğaldığı zaman dilimi düğündür.

Hayatımızın her safhasında olduğu gibi düğünlerimizde de Yüce Rabbimizin ve Sevgili Peygamberimizin emir ve tavsiyelerine uymak, yasaklardan kaçmak kendi faydamıza olacaktır.

İslam dini sevgi dinidir. Zorluk değil kolaylık dinidir. Sevgili Peygamberimiz ashabını herhangi bir işe gönderdiği zaman şöyle derdi. “Sevindirin; nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın; güçleştirmeyin!”[1] Hayatımızın her safhasında takınmamız gereken bu prensipleri düğünlerimizde de göstermemiz gerekmektedir. Günümüzde ister düğün öncesi olsun isterse düğün sırasında olsun her iki taraflara zorluklar çıkartılmakta bu zorluklar sebebiyle ise nefretler meydana gelmektedir. Kız tarafının “Kızımız mutlu olsun” diyerek yapmış olduğu bitmez tükenmez istekler düğün esnasında ve sonrasında mutluluğa değil mutsuzluğa götürmektedir. Özellikle erkek tarafından “Aileniz bize çok çektirdi” diyerek evlenen bayana sıkıntılar çıkarttığı ise hepimiz tarafından malumdur.

İstekler makul çerçeveler içerisinde yapılmalıdır. Sevgili Peygamberimizin bir hadisinde; “Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana eremez.”[2] Resulü Ekrem Efendimizin bu tavsiyesinden yola çıkarak kendimiz için çıkartılmasını istemediğimiz zorluğu başkasına çıkarmak doğru olmayacaktır. Yine kendimiz için yapılmasını istediğimiz iyiliğin ve kolaylığın Müslüman kardeşimiz için istemekte en doğru ve bize yakışır davranış şekli olacaktır.

Düğünlerimiz bizlerin birbirleriyle kaynaşmasına vesile olan, bir önceki neslin bir sonraki nesil ile tanıştırılarak arada bulunan irtibat eksikliğini gideren önemli bir hadisedir. Aramızda bulunan soğuklukları giderebileceğimiz, üzüntülerimizi en aza indirebileceğimiz zaman dilimleridir. Bu sebeple öncelikle düğünlerimize davet edeceğimiz insanlar arasında ayrım yapmamalıyız. Zenginleri veya para, takı takabilecekleri çağırıp parası olmayanları çağırmamak asla bize yakışmayacak davranış şeklidir ve Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde bu hususu kınamaktadır. Efendimiz şöyle buyuruyor.

“Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir.”[3]

Yüce Allah bizlere aşırılığa gitmemizi her işte orta yolu tutmamızı emretmektedir. Bir ayette bizlere şöyle buyurmaktadır.

“Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır.”[4]

Eskiden evlilikler ya görücü usullerle yada beşik kertmesi ile başlardı. Ölünce biterdi. Şimdi flörtle elektrik alınca başlıyor, şarteller atınca bitiyor.

Yüce Allah (c.c) hep mutluluklar içerisinde bir araya gelmeyi, hayırlar içerisinde bir hayat sürmeyi bizlere nasip etsin. Bekar olan gençlerimize hayırlı evlilikler, evlenme aşamasında olanlara hayırlı düğünler, evlenmiş olanlara ise hayırlı ve mutlu bir hayat nasip etsin. Amin