Uzun yıllar çocuklarla iç içe bir hayatım oldu, onları yakından gözlemledim, gençlik, evlilik ve meslek hayatlarını takip ettim, gördüm ki insan çok da değişmiyor. İşte o değişmeyen şeye biz fıtrat diyoruz. Sizin anlayacağınız yaratılış değişmiyor. Hani Cenab-ı Allah, biz insanı fıtrat üzerine yarattık, buyuruyor ya işte anlatmak istediğim tam da bu!

İslami sözlüklerde fıtrat: “Yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş” anlamında kullanılır. İlk yaratılış, bir bakıma mutlak yokluğun yarılarak içinden varlığın çıkması şeklinde telakki edildiğinden fıtrat kelimesiyle ifade edilmiştir. Buna göre fıtrat ilk yaratılış anında varlık türlerinin temel yapısını, karakterini ve henüz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir (Kay.İbn Abdülber, XVIII, 57 vd.; Lisânü’l-ʿArab,)

Fıtrat’ın kapsam alanı içinde akıl, şuur, bellek, hafıza, irade, mizaç, karakter, zekâ, huy v.s şubeler vardır.

Mizaç ve karakter ile ilgili olarak Prof. Dr. Ali Fuat Başgil hocam der ki: “İnsanlar birbirlerinden yalnız bedeni yapıları, çehreleri ve mizaçları itibarıyla değil; aynı zamanda ve bilhassa manevi yapıları, ruhi teşekkül ve reaksiyonları itibariyle de ayrıdır. Hem bu bakımdan olan ayrılış daha ince daha derin esaslıdır.” Der ve bir de örnek verir. “Aynı hadise vuku bulduğunda, her fert o olayı farklı reaksiyon veya tepki verirler. Bu haliyle de her insanın şahsiyeti ve psikolojisi de farklıdır

Demek ki insanları mizacı yani organik hususiyetleri, fiziki yapıları, sonra baskın zekâ çeşitleri, ilgileri de farklı olmaktadır. Olsa olsa insanda var olan beceriler ve baskın zekâları yani fıtratında var olan özellikleri geliştirilebilir…Hani halk arasında: “Vermezse Mabud, neylesin kel Mahmut deyimi bunun için kullanılır diye düşünüyorum. (Dini ve Siyasi Tercihler de bu kapsamda düşünülmelidir!)

FITRATA MÜDAHELE KONUSU

İslam alimleri: “Fıtratın, insanın hem ruhî hem de fizikî bakımdan yaratılıştan sahip bulunduğu temel özelliklerini ifade ettiğinden, estetik maksatlarla vücudun bazı bölümleri veya organları üzerinde yapılan, aslî yapıyı değiştirecek nitelikteki müdahaleler fıtratı bozmaya yönelik davranışlar olarak kabul edilmiş derler, İslâm âlimleri konuyla ilgili hadisleri de göz önüne alıp bu tür müdahaleleri şer‘î bakımdan sakıncalı görmüşlerdir. Ancak hangi ameliyelerin fıtrata müdahale sayılacağı ve bunların hükümlerinin neler olduğu hususunda çok farklı görüşler ileri sürülmüştür (M. Osman Şübeyr, IV/9, s. 161-221)

Sadece insanda değil, hayvan ve bitkilerinde fıtratı vardır. Son yıllarda bağda fazlaca zaman geçirince bunları daha yakından gözlemleyebiliyorum. Örnek acı badem çekirdeği diktiğinizde, yine acı badem ağacı oluyor, ondan tatlı badem olmuyor. Hatta ağacın fıtratını bozacak aşıların yapılmasını da uygun görmeyen alimler var. Bunlarında bilinmesini istedim.

OKUL NE İŞE YARIYOR?

İnsanın aklına şu geliyor, o halde okul ne işe yarar? Güzel bir soru, madem ki insan değişmiyor o halde okulların işlevi nedir?

Yazdığım ilk kitabın adını TANI koymuştum. Çünkü bir öğretmen öğrencisini tanımadan ne öğretim yapabilir ne de eğitim. Bunun için son dönemde çoklu zeka kuramı getirmişlerdi. Okul veya öğretmen çocukta var olan zeka, kabiliyet ve yetenekleri geliştirebilir. Tabi çocuk da bu değişimi istemesi gerekiyor. Çocuklara kazan ve kapak örneğini çok vermişimdir. Bir kazanın kapağı kapalıysa, onun içine bir şey koyamazsınız. Öğrencide eğer derste dikkat etmiyorsa, öğretmeni dinlemiyorsa, not tutmuyorsa, derse katılmıyorsa, ödevlerini yapmıyorsa, burada öğretmenin yapacağı tek şey var, onun ilgi alanını bulabilmek. Bunu da her öğretmen yapamaz, bilgi birikimi, sabır, denemeler yapması gerekiyor. Hatta kimi zaman doktorlar ile görüşmek gerekiyor. Çünkü, bir hastalık da bunlara sebep olmuş olabiliyor.

Diyeceğim şu ki Fıtrata Dayalı Bir Eğitim Modeline yönelmeliyiz. Bu model mutlak yerli ve milli olmalı, bilimin ışığında her fert kendi ilgi, istidat ve kabiliyetleri doğrultusunda eğitilmeli…

Peki kalın sağlıcakla.

Hayırla hafta sonları diliyorum.