Zihnimde yıllardır aradığım sorunun cevabını nihayet buldum. Soru şu: “Madem Cenab-ı Allah insanları fıtrat üzere tertemiz yaratıyor, o halde insanların bir kısmı neden güzel ahlaklı ve inançlı olurken, diğer bir kısmı ahlaksız, kuralsız, densiz oluyordu?” (Devamındaki anne ve babanın çocuk üzerindeki etkilerinin farkındayım!)

Bunun ardından o zihnimi ‘kurculayan’ sorular var ya, işte o sorulardan biri ve yukardaki soru ile de ilişkili: “Allah(cc) neden hidayeti dilediğine veriyor?” Haşa o zaman bazı insanlara ‘torpil’ mi geçiyordu yoksa?  

“Her gün bulunan yeni bilgiler, bilim insanlarını şaşkınlıkla birlikte daha fazla meraka ve araştırmaya sürüklüyor. Bilim insanları araştırmaya devam ettikçe bilim öyle bir noktaya geldi ki, bir yerde insanların gözünde umut oluyorken bir yerde silah, savaş ve gözyaşı oluyor. Bilim işte bu. Bazen belli belirsiz bazen sert ve düzgün çizilmiş bir garip çizgi…

Merak bu ya! “İnanç duygusu nasıl ortaya çıktı? Başlıkla bir araştırma haberi okuduğumda o soruların cevabını da bulmuş oldum. “Amerikalı ünlü moleküler biyolog Dean Hamer, bu soruların yanıtını, insana fiziksel özelliklerini veren DNA kodlarında aramış. 6 yıl süren bir dizi araştırmanın sonunda da "Allah‘a inanç genini" bulduğunu açıklamıştı.

İNANÇ, KİŞİSEL VE EVRENSEL FARKINDALIK YETENEĞİ KAZANDIRIYOR

Haberin devamında ise: “Bilim adamının "İnanç Geni" adını verdiği gen, insanoğluna, asıl ayırt edici özelliği olan "kişisel ve evrensel farkındalık" yeteneği de kazandırıyor.

Böylece insanın "evren, sonsuzluk, tanrı" gibi soyut kavramlar üzerinde düşünmesini sağlıyor. Bu yüzden, aynı "genetik yapıya" sahip tek yumurta ikizlerinde enzimler, "aynı genin kontrolünde ve tümüyle aynı biçimde" salgılandığı için "inanç yapıları" da aynı oluyor. Dean Hamer‘ın tezi, bu kadarla kalmıyor.

Hamer, bu tezini şöyle anlatıyor: "Gen tam çalışmıyorsa inanç zayıf oluyor" (İşte bu tespit benim aradığım sorunun cevabını içinde barındırıyor. Yani sen Allah’a yakınlaşmak için çaba sarf etmen gerekiyor. Kul, Rabbine bir karış yaklaşırsa, Rabbi ona çok daha fazla yaklaşır. Bu nedenle ibadet et, iyilik yap, tefekküre dalmamız gerekiyor. Bir yönü ile o DNA’yı güçlendirmemiz isteniyor…)

Biz devam edelim: "İnsan hep daha fazla yaşamak ister. Bu nedenle insanoğlundaki iyi genetik özellikler, (doğal seleksiyon yöntemiyle) sonraki nesillere aktarılır. İnanç Geni de iyi bir genetik özellik. Çünkü kendisini koruyan yüce bir varlığa inanan kişiler, hayata daha olumlu bakıyor ve daha uzun yaşıyor. İnsana daha uzun yaşama imkanı verdiği için ‘iyi‘ olarak algılanan bu genetik özellik, nesilden nesile geçti ve zaman içinde inanç kavramı yerleşti.

Genin diğer genlerle etkileşimi ve ne kadar baskın olduğu, inancın gücünü belirledi. Yani, bu gen tam çalışmıyorsa kişinin inancı zayıf oluyor. Tersine güçlüyse insanın inancı o ölçüde güçleniyor."

BU GEN YOK EDİLEDEBİLİNİYOR

Tanrı geni hipotezine göre, VMAT2 isimli özel bir gen, insanları manevi ve mistik tecrübelere yatkınlaştırmaktadır. Bu fikir, genetikçi Dean Hamer tarafından ortaya atılmıştır. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nün, Gen Yapısı ve Düzenlenmesi Birimi'nin müdürü olan Dean Hamer, 2005 yılında "Tanrı Geni: İnanç Genlerimizde Nasıl Donanmıştır" isimli bir kitap yazmıştır.

Tanrı Geni hipotezi, bazı davranış-genetiksel, nörobiyolojik ve psikolojik çalışmalara dayanmaktadır. Hipotezin ana önermeleri şu şekildedir: “Maneviyat, psikometrik ölçümler ile nicel olarak gözlemlenebilir. Maneviyatın altında yatan eğilim kısmen kalıtsaldır.

Bu kalıtımın bir kısmı VMAT2 genine isnat edilebilir. Bu gen monoamin seviyelerini değiştirir.” Deniyordu. (Kaynak: VİKİPETİ)

Bu bilgilerden sonra, geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı iki makalemde de bu genin Afganistan’da yapılan bir deneyle yok edilebildiğini de yine bilim insanlarının ağzından aktarmıştım.

Sonuç, artık insan sadece bitkinin değil, hayvanların, insanların da genleriyle oynuyorlar, bu oyun içinde hayır da var, şerde. Keşke Müslümanlar bu araştırmaları yapsalardı, ne güzel sonuçlar çıkardı.