Her ekonomik model, kendi değer yargılarını, kültür, insan,toplum, ahlak anlayışlarını beraberinde taşır. Bu modeller, kendi ellerinde olmaksızın, kendi “dünyalarını” yaratırlar. Bu dünyalar “siyah ve beyaz” gibi kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış olmayabilir. Bir dünyadan başkasına geçiş de hemen gerçekleşmez. Ne var ki, ekonomik anlayışın topluma ve insanlara bazı yeni eğilimler aşılaması, var olanları zayıflatması ya da değer yargılarının ve davranış biçimlerinin öncelik sıralamasını etkilemesi, ilk günden başlayan bir süreçtir. Bu süreç içinde ve sonucunda, toplumun ve insanların ortak kimliği değişime uğramaktadır.

Bu açıdan olaya baktığımızda, günümüzün ekonomik “modeli”, nasıl bir toplum ve insan kimliğini geliştirmeye adaydır?

Günümüz ekonomik modeli, toplumda var olan “bireysellik, işbirlikçilik ” ”fırsatçılık ”gibi özellikleri kaçınılmaz şekilde güçlendirecektir. Kendi kişisel hesabını ve menfaatini iyi bilen; biraz parası varsa, hayatının temel sorunu daha şimdiden ”altın mı alayım, dolar mı, avromu, yoksa faize mi yatırayım, “dönüşen “ucuza alıp pahalıya satmak”, her alanda geçerli bir kutsal öğreti gibi ona verilen; gerisiyle de ilgilenmeyen bir insan tipi, söz konusu. Ekonomik modelin  geliştireceği, yaygınlaştıracağı örnektir. Modelin öncelikler sıralamasında, büyük toplumsal idealler, dayanışma, fedakârlık, yardımlaşma gibi geleneksel ahlak ölçüleri, modelin bünyesi gereği-ancak arkalarda yer alır.

Şimdi, denebilir ki, bu nitelikler, hem bizim toplumumuzda hem de birçok özelliğine özendiğimiz batı demokrasilerinde zaten yokmudur? Yanı nitelikler, ekonomik gelişmenin temel dürtüleri arasında yer almaktalar.

Ne var ki, günümüz muhalefeti,(6 masa)”kendi ”öncelikler sıralamasını ,”insan” Ahlak” kültür” anlayışını topluma sunmanın imkânına ve sorumluğuna sahiptir. Bunlar, günümüzde ki modelin sonuçlarından elbette çok farklı olacaktır. Dayanışmanın, yardımlaşmanın, ortak güvenliğin ,”millici” anlayışların, insanı insan yapan erdemlerin, fırsatçılıktan değil, fırsat eşliğinden kaynaklanmış bireysel gelişmenin yeni ufuklarını muhalefet açabilir. Kültür ve ahlak yozlaşmasıyla, giderek “değişen ” değer yargılarıyla mücadelenin yeni boyutlarını topluma sunabilir.

İktidarın, ortaya, başı-sonu belli olan iç tutarlığı bulunan ve kendi mantığına sahip bir ekonomi model koymuştur. Böyle bir modelin muhalefetini oluşturmak, her şeyden önce keyifli bir iştir: Belirsizliklerle kavram kargaşalarıyla uğraşmaksızın, somut yalın, yapıcı, çok yönlü, geliştirici ve çağdaş bir mücadeleyle girişmek, her zamankinden daha imkânlı gözükmektedir.

Bana göre: Önümüzdeki modelin açık-seçik model olması, iç mantığını sağlam kurmuş ve tutarlı olması muhalefetin “altılı masanın “kendisini geliştirmesi son derece elverişlidir: Bu arada Muhalefet, ancak kendini, tezlerini ,”kalitesini “geliştirebilirse, söz konusu model karşısında etkili olur. Ülke bütününü ve kitlelerin öncelikle yararını gerçekleştirebilecek sol güdümlü muhalefet böyle süreç te gelişebilir.

Bu sayede “devlet-siyaset, toplum, insan ”özdeşliği kurar.

Sonuç olarak, muhalefet yani altılı masadan ne bekliyoruz, ne bekleniyor?