Üniversite eğitimi için İstanbul’a gelen öğrencilere zamanını ve maddi imkanlarını, cömertçe harcayan, Kahramanmaraş okutma ve yardım derneğinde bizzat görev alıp çalışan, görev almadığı dönemlerde, görevdeki yöneticilere önderlik edip, çalışmalarını destekleyen Ahmet Hurşitoğlu ağabeyimiz öğrencilerin dertleri ile hemhal olup, sıcak davranıp, yol gösterici olarak  çok sayıda Kahramanmaraşlı öğrenciye rehber oldu. 

Sosyal hayata hakim, disiplinli, ekip çalışmasına inanan, kadirşinas, kalender, derviş ruhlu Ahmet Hurşitoğlu, sohbetlerinde edebiyattan, sanata, yaşanmışlıkların anlatıldığı, bulunduğu her mecliste ilgiyle dinlenir.
Ahmet ağabeyimiz, Facebook’ta , vefat eden dostlarıyla, yaşadığı hatıraları paylaşmaya başlamış. Bu paylaşımlar çok ilgi çekince, dostları bunu bir kitap haline getirmesini istemişler.
Ahmet Hurşitoğlu “Hatıralar, Her İnsan bir Alemdir” kitabı, Kahramanmaraş Onikişubat Belediyesi  tarafından yayınlandı. 
40 senedir yakından tanıdığım, evlenirken nikah şahidim olan, “Hatıralar” kitabını yazan Ahmet Hurşitoğlu ağabeyimiz ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yaşı 50’nin üzerinde Kahramanmaraşlıların hatırladığı, yakından tanıdığı, şehrin renkli simalarından oluşanlar ile ilgili yazdığınız “Hatıralar, Her İnsan bir alemdir“ kitabınızı yazma hikayesi nasıl başladı?
HATIRALAR’ı yazmak gibi bir düşüncem yoktu. Facebook’ta vefat eden dostlarımla yaşadığımız hatıraları paylaşmaya başlamıştım. Sağ olsunlar dostlarınızın dikkatini çekmiş onlardan aldığım güzel tenkitler beni memnun etti. Bu arada bir çok arkadaşımız bu hatıraları kitap halinde yayınlarsak Maraş’a ve Maraşlı’ya kültürel hizmet olacağını maziden atiye köprü olacağını söylediler. Bu arada Akif Diş kardeşimizde “Mümtaz Şahsiyetler” adlı eserini yayınladı. Akif biyoprafı şeklinde kaleme almıştı. Ben ise müşterek yaşadığım hatıraları dile getirmiştim. 
Akif Diş’de bu hatıraları kitap halinde yayınlamamı rica etti.
Paylaştığım her hatırada tanıdık tanımadık okuyuculardan yayınlamam
için ricada bulundular.
12 Şubat belediyesi kültür hizmetleri müdürü Serdar Yakar beni telefonla arayarak "Abi sizin hatıraları 12 Şubat belediyesi olarak biz müsade ederseniz yayınlayarak okuyuculara dağıtalım" dedi. Serdar'ı üniversite yıllarından beri tanırım. İstanbul'da hemen her ay iş yerimize gelir sohbet ederdik. O zamandan beri kitap kurdu idi. Tabi Serdar’a yok demek olmazdı. Teklifini memnuniyetle kabul ettim. Elimde yüze yakın hatıra yazısı vardı onları Serdar’a gönderdim. Serdar okuduktan sonra "abi bu haliyle yayınlarsak kitap 600 sahife oluyor. Bunu 400 sahifeye göre düzenlesek iyi olur " dedi. Bazılarını çıkardım bazılarını da kısalttım. 
Son haliyle basıldı. 
“Hatıralar” kitabınız ile ilgili daha önce yazmak için notlarınız var mıydı?
Hatıraları yazarken herhangi bir notum yoktu. Yazmak istediğim dostu düşünerek telefonu elime alıyorum. İrticalen Bismillah deyip doğaçlama yazmaya başlıyorum ve aynı anda paylaşıyorum. Eğer fotoğrafı yoksa akrabalarından fotoğraf rica ederek yazı ile birlikte paylaşıyordum.
Ahmet Mithat efendi Tercüman-ı Hakikat gazetesini çıkarırken tefrika romanlarını o günkü bölümünü vapurda yazar tashih etmeden matbaaya gazetede yayımlanması için verirmiş.
“Hatıralar” kitabının devamı olacak mı? 
Mehmet Ali'ciğim kısmet olursa devamını yazmaya çalışıyorum ama Maraş depremi olduğumdan beri pek yazamıyorum. O kadar çok dost kaybettik ki....
Mesela bir hatıraya başlıyorum Kuyucak Mahallesi'nde, Kuyucak hamamının yanındaki sokaktan bahsedeceğim. Ama ne mahalle kalmış ne hamam ne de bizim yaşadığımız Maraş’tan eser kalmış. 
Kitabınızda dikkat ettiğim bir husus var. Hepsi rahmetli olmuş. Bu tesadüf mü? 
Evet hatıralarda hep rahmetli olanları yazıyorum.
Tarihçi Heradot a zafer kazanan bir kral "dünyanın en kuvvetli, mesut kralı kim"der. Heradot isimleri saymaya başlar, bir türlü kralın ismini söylemez. Kızan kral "ben bu gün büyük bir zafer kazandım ama hâlâ benim adımı söylemedin"deyince, Heradot "kralım henüz sizin sonunuzu görmedim" der. O kral daha sonra yaptığı savaşta yenilerek esir düşer ve kazığa oturtularak öldürülür.
Ben de sonunu gördüğüm veya duyduğum dostlarımla olan hatıralarımı paylaşmaya çalışıyorum.
Bazı dostlar bizi yazman için ölmemiz mi lazım diye şaka yapıyorlar.
Kim bilir belki bir gün sağ olan dostları da yazarız…
1964 yılında üniversite eğitimi için İstanbul’a geldiniz. Üniversite öğrencisi iken başlayan çalışma hayatınız hep İstanbul’da oldu. Yaklaşık 60 senedir İstanbul’da yaşıyorsunuz, bin kilometre uzakta olmanıza rağmen Kahramanmaraş’ı nasıl bu kadar yoğun yaşayabildiniz?
16 Eylül 1964’de 18 yaşına girdiğim doğum gününde İstanbul a gelmiştim. O günden beri Maraş’ı ve Maraşlıyı unutamadım. O yıllarda Maraş’ta herkes nerede ise uzaktan yakından akraba idi. Dolayısı ile tüm dünyamız tanıdıklarla dolu idi. Şimdiki çocuklar gibi sanal alemde büyümedik. Hayatın tam ortasında ve onu doya doya yaşadık.
İstanbul da hem Üniversitede okuyup hem de çalıştığım için Maraşlı tüccarlara çok sıkı dostluklar kurdum. Maraş Okutma ve Yardım Derneğinde ve yurt binamızda aktif görevler alarak gençlerle abi kardeş lişkilerimiz hamd olsun bu güne kadar devam etti. İşte sizinle de olduğu gibi. 
Bu birliktelikler bizim nesli birbirine bağladı.
Bizler her ne kadar gurbette olsak da hep Maraş aşkı ve sevgisi ile yaşadık.
İstanbul’daki Kahramanmaraş Okutma ve Yardım Derneği ile Kahramanmaraş Yurdunun tarihini kitap olarak yazma projeniz vardı. O çalışma ne aşamada?
Evet, Mehmet Ali’ciğim, sizin gibi bir çok kardeşimiz derneğimizin ve yurdumuzun tarihçe-i hayatını yazmamı arzu ediyorlar. İnşallah Rabbim nasip ederse kaleme almak isterim. Zira dernek ve yurt da üniversiteli gençlerin çok hizmetleri oldu ve daha olacaktır inşallah.
Bana böyle güzel bir sohbet imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Sevgi ve muhabbetlerimle.