Kişisel gelişim kitaplarına birara uyunmuştum, o yazarların kitapları hakikaten inandırıyor kendilerine ancak, teorikte bir çoğunun açıklamalarının yerinin de olmadığını gördüm. Yini Prof. Dr. Ali Fuat Başgil derki, tembel bir insanı hiçbir zaman çalışkan yapamazsın. Yada cimriye, cömert…

Aynı hocamız, Gençlerle Başbaşa isimli kitabında başarmanın tek yolunun çalışmak olduğunun altını çizerek şöyle der:

Sözlerime kulak ver; arkadaş olacağın kimsede arayacağın şartlar; çalışkanlık, dürüstlük ve iyilikseverlik olsun.

Bu meziyetlerle (üstün özelliklerle) bezenmiş olan bir insan, diğer bütün iyi vasıfları (özellikleri) da haiz (sahip) demektir. Bunu unutma ve bu şartı bulamadığın kimse ile sakın arkadaş olma.

ÇALIŞMA HAYATININ VE MUVAFFAK OLMANIN KANUNLARI

Çalışma Hayatının ve Umumiyetle Muvaffak Olmanın Kanunları vardır. Çalışma hayatının umumî kanunları ile başlayalım:

Okuyucum! Her işin ve mesleğin kendi bünyesine mahsusu çalışma ve işleme usul ve kaideleri vardır ve bunu meslek sahipleri bilir. Bir de fizik ve fikri her nevi iş ve çalışma hayatının ve umumiyetle muvaffak olmanın, düşünen aklın ve şaşmaz kanunları hâlinde, birtakım umumi ve rasyonel (akılcı) düsturları (ilkeleri) vardır ki ben burada bunlardan benim bildiğim kadarını hülasa edeceğim:

Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.

Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.

Bir günde ve bir zamanda yapman lazım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi işi de kendine yeter.

Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hatta bir fasıl üzerinde çalış.

Ta ki dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslam mütefekkiri İmam-ı Gazali'ye "İhya-i Ulûm (İlimlerin Yeniden Canlandırılması) adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücuda getirdiğini sormuşlar: Bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım, demiş.

Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden başka bir işe, derse, kitaba ve vazifeye başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.

Bir günün işini, dersini, vazifesini bitirdikten sonra ertesi gün ne iş yapacağına karar ver. Yahut, hiç olmazsa çalışmaya başlamadan evvel, hangi iş, ders, kitap üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.

Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya oturmadan evvel düşün ve çalışman için lazım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Ta ki, ikide bir kalem, kâğıt aramaya kalkıp da dikkatin dağılmasın.

Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil. Ve bütün ruhi ve bedenî kuvvetinle kendine işe ver.

Bir işe başlamadan evvel o işi, dersi, vazifeyi, kitabı en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bir surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüt etmek mümkün olduğunu iyice düşünüp hesapla…”

İLMİ ÇALIŞANA, SERVETİ DİLEDİĞİNE VERMİYOR MU?

Evet hocamızın tespitleri üzerine benimde söyleyeceğim çok söz var. Ancak Kur’an da Cenabı Allah, ilmi çalışana, serveti dilediğime veririm demiş, bunun aksi de henüz görülmemiştir.

Tabi bize düşen, cüzi irademizi kötülükten uzak durarak ve çalışarak doğru yolda kullanmaktır. Bu güne kadar bir çok şampiyon öğrenci ile söyleşiler yaptım. Hepsi de ders çalışmaktan keyif aldıklarını döne döne söylediler. Bilgiye ulaşmak onlar için herşeyden önde geliyor, böylece başarmanın onurunu ruhlarında hissediyorlar.

Onların her biri sorumluluk sahipleri ve hedefi olanlardı.

Diyeceğim şu ki, hiçbir başarı gerçekten tesadüf değildir. Hepsi de bir azmin sonucudur…

Bu vesile ile başarıda azmi ve isteği artırmak gerekiyor, diyor selam ve sevgilerimi iletiliyor.

Peki kalın sağlıcakla.