Eski Mısır… Piramitlerin zamana meydan okuduğu, Nil’in sabırla akıp uygarlık inşa ettiği, sembollerin kelimelerden daha güçlü olduğu bir dünya.

Bu dünyanın bir sırrı daha vardı: Müzik. Biz bugün müziği bir eğlence olarak görürken onlar için müzik, varoluşun temel dokusuydu.

Antik Mısır’da müzik yalnızca kulakla duyulan bir şey değildi, evreni ayakta tutan bir güç olarak kabul edilirdi. Onlara göre dünya “sesle” yaratılmıştı. Tanrı Thot’un büyülü kelimeleri, tanrı Ra’nın güneşi doğuran ilahisi ve İsis’in Osiris’i dirilten ilahisi… Hepsi müziğin, yani titreşimin gücünü anlatıyordu. Bugün “frekans” dediğimiz şey, onlar için zaten bilinen bir sırdı: Her şey titreşir ve her titreşimin bir sesi vardır.

Mısır’da Müzik Bir Bilimdi

Kazılarda bulunan papirüslerde müziğin matematiksel bir düzende var olduğu yazılı. Bugün 432 Hz ve 528 Hz gibi “şifa frekansları” konuşuluyor ya; işte Mısırlılar bu frekanslarla binlerce yıl önce çalışmışlardı. Tapınak mimarilerindeki akustiğin, rahiplerin söylediği ilahilerin ve kullanılan enstrümanların belli frekanslarla uyumlu olması tesadüf değildi.

Araştırmalar, Luksor Tapınağı ve Sakkara’daki Piramit Kompleksi gibi bazı yapılarda ses titreşimlerinin insan bilincini değiştirdiğini gösteriyor. Mısırlılar buna “Ba’ya dokunmak” diyordu. Ba, ruhun en gizli parçalarından biriydi. Müzik, insanı ruhsal olarak başka bir bilinç katmanına taşıyordu.

Şifa Veren Sesler

Mısır’da doktorlara “sunu priest” yani ses rahipleri de denirdi. Hastaların tedavisinde;
• Sistrum (tanrısal çalgı),
• Ney (nefesin sesi),
• Lir (dengeyi sağlayan çalgı),
• Darbuka ve ritüel davullar (kalp ritmini düzenleyen vurmalı sesler)

kullanılırdı. Bugün modern tıp “müzik terapisini” keşfetmiş gibi yapıyor ama gerçek şu: Kadim Mısır bunu zaten biliyordu.

Müziğin Gizli Görevi: Ruhun Hatırlaması

Mısırlılar ölümden korkmazdı çünkü ölüm onlar için sadece dönüşümdü. Ölüler Kitabı’nda bile müzikten bahsedilir. Ruh, ahiret yolculuğunda şarkılarla yönlendirilirdi. Çünkü onlar için müzik yalnızca kulağın değil, kalbin hafızasıydı. İnsan bazı şeyleri unuturdu ama müzik unutmayan bir dildi. Belki de bu yüzden bazı şarkılar 3 bin yıl önce söylenmiş gibi içimize işliyor…

Peki Sır Neydi?

Antik Mısır’da müziğin sırrını üç kelime anlatıyordu:

Titreşim – Uyum – Yaratım

• Titreşim: Çünkü her şey enerjidir ve her enerji ses verir.
• Uyum: Doğru ses insanı evrenin ritmine bağlar.
• Yaratım: Ses, düşünceyi gerçeğe dönüştüren güçtür.

Bu yüzden Mısırlılar müziği sadece duymuyordu; yaşıyor, hissediyor, evrenle uyum kurmak için kullanıyorlardı. Belki de bu yüzden piramitlerde sadece taş yok; sessiz bir melodi saklı. Duyan için hâlâ çalıyor.
Belki de bugün hâlâ müzik dinlerken bir anda duygulanmamızın nedeni budur. Biz farkında değiliz ama ruhumuz geçmişi hatırlıyor. Belki de hepimiz, o kadim uygarlığın melodilerinden küçük bir parçayı hâlâ içimizde taşıyoruz.