Aşı konusunda gelinen noktadan da rahatsızım çünkü toplumda zaten var olan bölünmeleri daha da artırmış görünüyor. Şunu baştan ifade edeyim ki, aklı başında olan hiç kimse aşı karşıtı olamaz ancak araştırma yapmadan, zihinlerdeki bulanıkları da gidermeden aşı olmayı da ‘düşünmez misiniz?” ayeti ile ters bulurum!

Şu günlerde bir tarafta aşı yapılanlar, diğer tarafta ‘aşı karşıtlığı’ demiyorum, aşıyı sorgulayanlar var. İsterseniz önce bu Covid’in çıkış noktasında bir uzanalım. Sonra da değerlendirmemizi yapalım.

Hatırlarsınız? Çin’de bu hastalık çıktığında insanlar olduğu yere zombi gibi düşüyorlardı. Gelinen noktaya bakıyoruz hiç de öyle bir durum yok!

Peki bu hastalık yani virüs var mı? Var, var ama laboratuvarlarda üretildiği iddiasını da bilim insanları kabul etti.

Virüse karşı aşı yapılmalı mı? Eğer aşıların ruhsatı ve izni varsa, güvenilir bilim adamları bu aşının faydalı olduğunu söylüyorsa yapılmalı. Ama, henüz ruhsatlı bir aşı da yok!

Hatta virüsün test mucidi Kary Mullis, RT-PCR Testi’nin 1993 yılında yaptığı konuşmasında, bulduğu bu cihazla Covid’in tespit edilemeyeceğini belirtiyor. Ben de konuşması var, isteyen de de gönderebilirim. Bunu paylaşan da Prof. Ferhat Fındık. Bu da yerli bilim insanı bütün hastalarını da nasıl tedavi ettiğini zaten televizyon kanallarında anlattı.

Gelelim ilaçlara ve tedavisini. Bu konuda Prof. Ahmet Rasim Küçükusta’nın önerileri var, bağışıklığı güçlendirmek için beslenme ve sportif çalışmalar ile ilgili önerileri var. Kendisi de Çin aşısını olduğunu söyledi. Ama Çin aşısını da olmak istemeyenler var.  Neden?  Çin aşısının da bazı ülkelerde geçersiz kılınması örneğin Suud hükümetinin yaptığı geçersiz açıklaması insanın zihnini karıştırıyor. Ve son açıklamalarda iki Çin aşısı olanların mutlaka bir MRN aşı olması gerektiğini söylediler. Kafa iyice karıştı mı? Hatta bu pazar günü Haber Türk Gazetesi Yazarlarından Muharrem bey iddialı bir yazı kaleme aldı, o da Çin aşısını yaptırmanın doğru olduğunu, Alman aşısı yaptırmaya gerek olmadığını detaylı yazdı. Zihinlerden bir daha karıştı mı?

Opr. Dr. Bilgehan Bilgi  Cumartesi günü attığı tweet de şöyle bir yorum yaptı: “Yoğun bakım ünitelerine yatan aşısız hastalara “korona”, aşılı hastalara “zatürre, teşhisi koyarsanız asla sağlıklı veri elde edemezsiniz. Ve bu garip istatistikleriniz ile hep olduğu gibi dünyadan ayrışır ve itibarsızlaşırsınız.

Pazar günü yerel bazda bu konuyu Mehmet Yüzbaşıooğlu ile Ali Çam hocamda köşelerine taşıdılar. Özellikle Ali Çam’ın haklı gerekçelerle yazdığı makalesine ciddi cevaplar geldi, merak edenler okuyabilirler.

Değerli dostlar biz eğitimciyiz hiçbir zaman insanların yararına olan projelere karşı gelmeyiz. Ancak yapılması gereken şu, ayrışma ve bölünme yerine, aşıyı sorgulayan ve zihinlerinde birçok sorular oluşmuş insanlar ile bilim kurulunu karşı karşı getirip, konuşturmak ve ikna etmek gerek.

Hadi bunu yapın da görelim, bakınız o zaman gerçek nasıl ortaya çıkar. Sonra da aşıyı isteyen gönüllü yaptırsın, Rabbim onlara şifa versin. Yaptırmak istemeyene de yasalar gereği zorlama yapmamak gerekiyor.

Bakınız Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur yine Cumartesi günü şöyle bir tivit attı: “ Yanlış anlamayın. Aşı oldum. Hem de 3 kes. Ama aşı olanlar da bulaştırıcı olduğuna göre  onlara PCR testi uygulamayıp aşı olmayanlara zorunla kılmanın mantığını anlayamadım?”

Bende anlayamadım.

SİYASİLER DEVLERE GİRMELİ

Her ne hikmetse  Dr. Fatih Erbakan haricinde neredeyse bütün partiler aşı olunması konusunda ya destek veriyorlar ya da susuyorlar. Bu da bizleri şaşırtıyor. Erbakan der ki: (16.8. Tiviti) Madem aşı olmuyorsun, öyleyse üç günde bir gidip test yaptıracaksın, bu şekil de hayat bir süre sonra çekilmez, hale gelecek ve sonunda pes edip, aşı olup kurtulayım noktasına geleceksin. Dolaylı da olsa, aşı olmaya zorlayıcı bu gibi dayatmalara karşıyız.

Şahsen ben de karşıyım, çünkü anayasa ve yasalar vücut mahremiyetini, kiyi hak ve hukukundan yana bunun için bir yasa çıkartmanız gerekiyor. Yönetmelikle bunu yapamazsınız. Nitekim Eğitim Bir Sen yine hafta sonu bu konuda basın açıklaması yaparak, bizim gibi düşündüğünü belirtti.

Son söz, biz aklı başında insanlarız, öyle ise insan konuşa konuşa anlaşır, gelin bir açık oturumda bir araya gelip, sorunu çözelim. Ama yapacaklarına inanmıyorum.