Kahramanmaraş Edebiyat Sanat Derneği (MESDER) ve KSÜ Toplum Bilimleri Fakültesi işbirliği ile her ay düzenlenecek olan “MESDER/AKADEMİ EDEBİYAT SOHBETLERİ” programının ilki 18 Kasım 2023 Cumartesi günü Mesder salonunda gerçekleşti.

İlk konuşmacı KSÜ Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yakup Poyraz’dı. Sohbet konusu ise hocanın uzmanlık alanı olan “divan şiiri” idi. Divan Şiiri gibi efsunlu konuyu, alanında uzman bir akademisyenden dinlemek elbette çok güzeldi. Mesder salonunda çok sayıda katılımcı şair ve yazarın da izlediği program çok verimli ve zevkli geçti.
Dernek başkanı Lutfi Bilir, selamlama konuşmasının ardından Prof. Dr. Yakup Poyraz’ın kısa özgeçmişini okuyarak sözü kendisine bıraktı.
“YENİ NESİLLER,  ATAİZM, DEİZM GİBİ HEVÂDAR AKIMLARIN PENÇESİNDE KIVRANMAKTADIR”
Prof. Dr. Yakup Poyraz, konuşmasına Hz. Yunus’un; “Gelin tanış olalım / İşü kolay kılalım / Sevelim sevilelim / Dünya kimseye kalmaz” şiiriyle başlayıp, izleyicilere katılımlarından dolayı teşekkür ederek sohbetine devam etti:
“Sözümüze tüm Anadolu erenleri ve gönül erleri divan şairlerine hayır dua ederek başlayalım, ta ki selamlarına nail olalım. Bin yıldır Anadolu’nun merkezinde öyle bir meş’ale yakmış ki o meşaleden herkes aydınlanmış, herkes bu ışıktan kendisine parıltılar almıştır. Yine de bu meş’ale bitmemiştir. Çünkü nur paylaşmakla tükenmez. İlim, irfan, marifet nurdur. Sevgi, muhabbet, aşk nurdur. Hatır sormak, gönül almak nurdur ve nur yayılgandır… Zıddı nedir? Zulmet ya da zulümat yani karanlık, gönül yıkmak zulmettir. Fakire düşküne bakmamak, bilime irfana göz kapamak zulmettir. Asırlarca gönül erlerinin ışığı tüm Anadolu’yu kaplamış, hatta tüm âlem-i İslam’da, İslam’dan aldığı nurla divan şiiri yankılanmıştır. Ancak son 2 yüzyıldır durum biraz farklıdır. Materyalizmin de etkisiyle insanoğlu maddeyi metalaştırmış, metafiziği ise hayatından uzaklaştırmıştır. Yeni nesillerimiz ise nihilizmin, narsizmin, sadizmin, ateizm, deizm gibi hevadar akımların pençesinde kıvranmaktadır.”
“AŞK İMİŞ HER NE VÂR ÂLEMDE / İLM BİR KÎL Ü KÂL İMİŞ ANCAK”
Çok sayıda şair, yazar, öğrenci ve misafirlerin de izlediği programda herkes pürdikkat konuşmacıyı dinliyordu. Prof. Dr. Yakup Poyraz sözlerine şöyle devam etti:
“Ömrünü varoluş felsefesine adayan Martin Heidegger’e atfedilen ‘kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama kardeşçe yaşamayı unuttuk’ sözü, çağımız insanının manevi gönül erlerine ne kadar çok ihtiyacı olduğunu hatırlatmıyor mu sizce? Divan şiirinin engin denizine girmek ve onulmaz bir sevdaya tutulmak. Bu sevdaya tutulduğumuzda gezerken duygumuz, yatarken uykumuz, duruşumuz, ufkumuz daha farklı olmaz mıydı sizce?” diye sorduğu suallere sanki Hz. Fuzuli’nin güzel bir şiiriyle cevap vermek ister gibiydi:
“İlm kesbiyle pâye-i rif’at
Ârzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne vâr âlemde
İlm bir kîl ü kâl imiş ancak”
İLİM İLİM BİLMEKTİR / İLİM KENDİN BİLMEKTİR
Hz. Fuzuli, Kâinatta hiçbir şeyin aşk olmadan olmayacağına, aşksız ilmin de ancak “kîl ü kâl” yani “dedikodu” gibi kuru bir sözden ibaret kalacağını ifade ettiği şiirinden sonra; Prof. Dr. Yakup Poyraz konuşmasına Anadolu erenlerinden Hz. Yunusu’un konuyu perçinleyen bir şiirini okuyarak sözlerine devam etti: 
“İlim ilim bilmekdir /ilim kendin bilmekdir
Sen kendini bilmezsen / ya niçe okumakdır
Şeriat tarikat yoldur varana (ilim)
Hakikat, marifet andan içeri
Evet, son 2 yüzyıldır divan şiirinin, tazeleyen ve dirilten nefesi üzerimizde fazla hissedilmez olmuştur. Bunun, şairlerin yaktığı meş’alenin sönmesiyle ilgisi yoktur. Bunun, bizim gözümüzü hakikatlere kapatmamızla ve yönümüzü başka taraflara dönmemizle bir ilişkisi vardır.
Şiirde sözün estetik formu, başka bir ifadeyle üslupta zirveyi yakalama hâli, sehl-i mümtenidir. Sehl-i mümteni; güzellik, sadelik, saflık, doğruluk, samimiyet, doğallık, akıcılık, uyum, ahenk, kulağa hoş gelme, dil kusurlarından arınmış olma gibi bediî ilkelerden oluşmalıdır. Bununla birlikte sağlam bir uyuma sahip olduğundan manası zihne kolay düşer. Sehl-i mümteni estetiğinin en müstesna örnekleri, Kur ’an-ı Kerîm’dedir. ‘Okumakdan mana ne, kişi Hakk’ı bilmektir’ diyen Yunus Emre, yegâne kaynak olarak gördüğü Kur’an-ı Kerîm’in mucizevi belagat kaidelerini de kendisine rehber edinmiş, yazdığı tüm dizeleri Kur’an ayetlerinin manevi boyasıyla renklendirip, şiirini onun üslubuyla söyleme hassasiyeti içinde olmuştur.
“DİVAN ŞİİRİ’NİN ÇIKIŞ NOKTASI İSLAM’DIR”
Prof Dr. Yakup Poyraz, tıpkı Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in; "Anladım işi, sanat Allah’ı  aramakmış, marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış" şiirindeki gibi divan şiirinin kaynağının İslam olduğunu belirterek divan şiirinin tarihsel gelişimi hakkında ise  şu bilgileri aktardı:
“Divan şiiri’ nin çıkış noktası da varış noktası da İslam’ın esasları ve Kuranın hakikatleridir ve en temel kaynağı İslam’dır. İslamsız divan şiiri anlatımları sahtedir. Divan Edebiyatı, şiiri, biçim ve içerik özellikleri, dönemleri, kaynakları, tarihsel gelişimine de kısaca değinecek olursak; ‘Klasik Türk Edebiyatı’ olarak da tanımlanan Divan Edebiyatı, Türklerin İslam kültüründen etkilenmeleri sonucu oluşturdukları bir edebiyattır. Bu edebiyat, bazı kaynaklarda ‘Havas Edebiyatı’, ‘Yüksek Zümre Edebiyatı’, ‘Saray Edebiyatı’ ‘Eski Türk Edebiyatı’ gibi adlarla da anılmaktadır. Ancak belli ilkeler çevresinde gelişen bu edebiyat, şairlerin şiirlerini ‘Divan’ denilen yazma kitaplarda toplamalarından dolayı daha çok ‘Divan Edebiyatı’ adıyla ifade edilmektedir.

Divan edebiyatı, Arap ve Fars kültürünün etkisiyle ortaya çıkmış ve gelişme göstermiştir. Bu edebiyatın ilk ürünleri olan Kutadgu Bilig, Atabet'ül Hakayık gibi eserler daha Orta Asya'da iken (11. ve 12. yüzyılda) verilmiştir. Anadolu'ya göçen Türkler Divan edebiyatını burada da sürdürmüşler, yeni eserler vermişlerdir.
Divan Edebiyatı 11. yüzyıldan 1860'a kadar ürünler vermiştir. Bu edebiyatta hem şiir hem düzyazı (nesir) alanında eserler vardır; ancak Divan Edebiyatı, şiir ağırlıklı bir edebiyattır.
“CAN O CAN, CANAN O CANAN, SOHBET OL SOHBET DEĞİL”
Prof. Dr. Yakup Poyraz konuşmasının son bölümünde ise Hz. Mevlana’dan da bahsederek sözlerini şöyle tamamladı:
“Şairler ve gönül erleri sadece çağ açmamış, birinci bin yılın ardından 1071 Malazgirt ile başlayan yeni bin yılda Anadolu’da yepyeni bir medeniyet inşa etmişlerdir. İkinci bin yıl da bitti, dünya değişti, teknoloji gelişti, düşünceler değişti, hayat tarzı değişti, her şey değişti. Dünya 3. Bin yıla gebe, doğum sancıları artıyor. Şair Pertev’in dediği gibi
Can u canan arasında, vardı bir can sohbeti
Can o can, canan o canan, sohbet ol sohbet değil
Yeni bin yılın şafağında…. Yepyeni bir dünya doğarken Türkiye’nin bu yeniçağa her şeyiyle hazır olması gerekir. İnsanlık ve medeniyet krizine Anadolu’nun yeniden bir cevap bulması, bir çare ortaya koyması kaçınılmazdır.
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş!
Ne kadar söz varsa düne ait
Dünle beraber gitti cancağızım,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...
Hz. Mevlana’nın pusulasıyla yol almak gerekir.
“Anadolu irfanı” ne kadar güzel bir tabirdir. Arı, duru, sarsılmaz, bozulmaz ve bu irfanı özetleyen en güzel metaforlardan biri, “çift kanat” metaforudur, çünkü kuşlar tek kanatla uçamazlar.
Müspet ilimlerle manevi ilimler gerekli oranda mezcedilerek okutulmalıdır. Ancak o zaman hakikat tecellî eder. Eğer birini alıp diğerini tamamen bırakırsak ya taassubun ya da şüpheciliğin esiri oluruz.”
Toplantı sonrasında dernek Başkanı Lütfi Bilir, konuşmacı Prof. Dr. Yakup Poyraz’a teşekkür ettikten sonra kendilerine derneğin teşekkür belgesini takdim etti. Çok sayıda katılımcının zevkle izlediği program aynı zamanda Moderatör TV tarafından canlı olarak yayınlandı. Bu vesile ile kentimiz edebiyatına katkılarından dolayı Mesder derneğine, konuşmacı Prof. Dr. Yakup Poyraz’a ve değerli katılımcılara çok teşekkür ediyoruz.
Selam ve sevgilerle.