Kahramanmaraş, Kendine Bin Yıldan Beri Şiirler Ve Nesirler Yazılan Şehirdir
BİLEN İYİ ÖĞRETİR, BİLMEK AMACIYLA YAZDIM
 SORU: Merhaba Şaban Bey. Şaban Sözbilici’yi okurlarımız biraz daha yakından tanısın istiyoruz, neler söylersiniz? 
CEVAP:Türkiye’ye bir çözüm reçetesiymiş gibi sunulan, aslında çağdaş yaşam gereklerini geciktiren ilk İhtilalin hemen öncesinde doğmuşum. Babam üç ayların ikincisinde dünyaya geldiğimden nüfusa Şaban diye kaydettirmiş. Bir şiirimdeDuvarı taş, tavanı kiran evde büyüdüğümden midir? / Bana gördüğüm dağ kavağı, kırmızımsı taş hüzün verir / Şimdi yok idare lâmbası;  göz nuru döküp ders çalışan / Toprak sokağında birdirbir, seksek, çelik çomak oynayan” dediğim ve doğduğum yer çocukluğumda şehrimsi, gençliğimde siyasi çatışmaların bezdirdiği kimlikte bir şehirdi.  İlk, orta ve lise öğrenimimi, 1960’ta doğduğum Tatvan'da tamamladım. Erzurum Kȃzım Karabekir Yüksek Öğretmen Okulu, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü 1982 yılında bitirdim. Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen ve idarecilik yaptım. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktayım. Eğitim-Bir-Sen Üniversite Şubesi Sekreterliği yaptım. Kahramanmaraş Kültür ve Sanat Evi Derneği Başkan Vekiliyim.
 
ÖĞRETEBİLMEK İÇİN ÖNCE KENDİMİN YAPABİLMESİ, HEP BUNA DİKKAT ETTİM
SORU:Yazı yazma serüveninizi merak ediyoruz. Yazmaya ne zaman başladınız?
CEVAP:Yazma bir hastalıksa üniversitede başladım. Fotokopi veya internet aracılığıyla bilgiye çabuk ulaşıldığı yılların çok ötesinde kalan, mecburiyetle sınıfta anlatılanların defterlere kayıt tutulduğu eğitim öğretim günlerinin öğrencisiyim. Bilgiyi not aldığım ders defterlerinin arasına, dörde katladığım A4’leri kestiğim kâğıtlara günlükler yazdım. Köprü dergisinin açtığı yarışmaya katılmak için kaleme aldığım hikâyeyi Banıçiçek Kırzıoğlu'na okuması için verdiğimde, dönüş yaptı. Bir buçuk satırlık bir cümlemi kırmızı içine almış, “Çok güzel.” diye belirtmişti. Konu olarak akıncıların bir savaşa katılma sahnesini anlatmıştım. Yavuz Bahadıroğlu’nun romanlarından etkilenmiştim. Köprü dergisinden de dönüş yazısı gelmiş, konu olarak güncel yazmam belirtilmişti. 
Asıl yazmaya başlamam ve beni yazmaya teşvik eden 1982 yılında Yusufeli Lisesinde lise birinci sınıfta okutulan edebiyat kitabının tiyatro metin incelemesi bittikten sonra öğrencilerden örnek metinler yazmalarının salık verilmesi oldu. Öğrencinin yazmasını isteyeceğim ama ben öğretmen olarak yazabilir miyim? Bu soruyu kendime sordum ve o gece bir sayfalık konuya uygun metin hazırladım. Öğrencilerin yazdıklarını okuttuktan sonra kendi yazdığım metni de ben okudum. O günden sonra öğretebilmek için önce kendimin yapabilmesi. Hep buna dikkat ettim. Şiir, hikâye, deneme, tiyatro, inceleme, araştırma, makale ve biyografi türlerinde yelpazeyi biraz geniş tuttuysam, öğretmenliğin önce öğrencilikten geçtiğini unutmadığımdandır. Bilen iyi öğretir. Bilmek amacıyla yazdım. Bu bilme amacıyla yazma da zamanla bende hastalık haline geldi. Biraz da ezber kuvvetimin zayıf olması yazmamda etkilidir. Bir başka etken de Arif Nihat Asya'nın Bayrak şiirini yazış hikâyesini okumuştum. Onu örnekleme de beni teşvik etti dersem bu da bir erdemdir zannımca. Adana’da öğretmendir ve 5 Ocak kutlamasında öğrencilerin şiir okuması görevi verilir kendine. Seçtiği öğrencilerin günün anlamını dile getiren pek duyulmamış şiir getirmelerini ister. Bulup getiremezler. “Arif bu şiiri sen yazacaksın!” der ve petrol lambasının yorgun ışığı altında şafak sökene kadar Bayrak şiirini yazar. Arif Nihat Asya “O gece, şiiri nasıl yazdımsa öylece kaldı. Üzerinde ikinci bir defa oynamadım.” derse de ben yazmada çok işlek, bir oturuşta yazıp bitiren değilim. Aldığım notlar, yaptığım araştırma özetlerini ilk yıllar ayrı zarflarda biriktirir, onları dönüp okuduğumda yazı yetkinliğine ulaşanları metne dönüştürür, yayın için bir tarafa koyardım. Yayınlamada da hiç acele eden olmadım. Yetkin olduğuna kanaat getirdiklerimi yayınlattım. 1980’li yıllarda dergilere gönderdiğim yazılarımı tükenmez kalemle yazdım. Her gönderdiğim yayınlandı. İlk araştırmam Kültür Bakanlığının Milli Kültür dergisinde 1986’da gün yüzüne çıktı. Bu yazıyı bir yılbaşı gecesi bekâr evimizde arkadaşlar sohbet ederken ben de fişlerden yazıya aktardım. Bu derginin yayınladığı yazılara ücret verdiğini yazım yayınlanınca öğrendim. Ardından Erciyes, Türk Edebiyatı, Türk Dili, Akademik Çerçeve, Ayna, Alkış dergilerinde ve mahallî gazetelerde yazılarım takip etti. 
İLK ELİME ALDIĞIM KİTABIM “SİMİT SATICILIĞINDAN DAKTİLO TUŞUNA” DIR
SORU: Eserleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
CEVAP:İlk elime aldığım kitabım Simit Satıcılığından Daktilo Tuşuna’dır. Kahramanmaraş’ın kitap yayınlamada kırkambarı dediğim Serdar Yakar biyografisini Alkış dergisinde kaleme almıştım ve sonradan kitaplaştı. Kahramanmaraş Söz İncileri (1. Baskı Şubat 2022, 2. Baskı Ocak 2023), Ağıt Bohçasında Kahramanmaraş, Kahramanmaraş Ağıtları (Serdar Yakar’la), Derin acı Dertsiz İster kitaplarım Onikişubat Belediyesi tarafından basıldı.
Ağıt Bohçasında Kahramanmaraş uzun bir araştırmanın kitap bulmuş halidir. Serdar Yakar Bey'le yayınladığımız Kahramanmaraş Ağıtları Sarız ilçesinde başlattığım derleme faaliyetinin bir ürünüdür. Derin acı Dertsiz İster, hikâyelerden oluşmuştur.
Ayrıca, uluslararası bildirilerim, inceleme, deneme ve hikâyelerim kitap bölümleri olarak yayınlandı.
“KAHRAMANMARAŞ SÖZ İNCİLERİ” EN AZ YİRMİ BEŞ YILLIK BİRİKİMİN KİTAPLAŞMASI
SORU: Kahramanmaraş Söz İncileri isimli eseriniz bir nevi berceste öyküler tarzı, Kahramanmaraş’ın kültür tarihinde önemli yeri olan insan portreleri yer alıyor. Bu eserinizin hazırlık ve derleme aşamasıyla ilgili neler söylersiniz?
CEVAP:Yazmak için konu arama yerine, bir sohbette, bir konuşmada, bir sınıfta, bir yemekte veya bir okumada dikkatimi çeken veya çekenleri o an küçük küçük notlara döker, unutmamak için de en kısa zamanda ayrıntısıyla yazıya aktarıp bir tarafta saklarım. İşte Kahramanmaraş Söz İncileri en az yirmi yirmi beş yıllık birikimin kitaplaşmasıdır. Gerçekten de okuyanlardan hep olumlu dönüşler aldım. Hatta Mustafa Okumuş Hoca’m ve rahmetli Oğuz Paköz, Kahramanmaraşlı olmayıp da Kahramanmaraş insanını bu kadar yakından anlatmak bir özdeşleşme ve maharettir, anlamında cümleler kurmuşlardı. Kahramanmaraş yazınının asırlık çınarı, doksan küsur yaşındaki Mustafa Okumuş Hoca’m, ilerlemiş yaşında erinmeden bu kitabımı bir öğlen sonu okumaya başlamış, aynı gün akşam dokuz gibi beni aradığında kitabı yeni bitirdiğini, sıcağı sıcağına tebriklerini sunduğunu belirtmişti. Bu kitabım ikinci baskısını da gördü. Hatta 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Kahramanmaraş Milli Eğitim Müdürlüğü ve Onikişubat Belediyesi tarafından ortaklaşa yürütülen Kahramanmaraş Bilgiyle Buluşuyor Projesi Kitap Okuma Yarışmasında 6. sınıflara okutulan beş kitap arasında yer almıştı. Deprem nedeniyle gerçekleştirilemedi. Aynı proje 2023-2024 Eğitim Öğretim Yılı Kahramanmaraş Bilgi ile Buluşuyor Projesi Kitap Okuma Yarışması olarak yeniden düzenlenmiş ve bu kitabım yarışmada okunan kitaplar arasında yer almıştır.
ALKIŞ DERGİSİ BANA GÖRE BİR OKULDUR AMA EKOL OLAMADI
SORU: Anadolu’nun en uzun soluklu dergisi olarak bilinen Alkış dergisine büyük katkılarınız var. Derginin aynı zamanda editörlüğünü yapıyorsunuz. Bize, Alkış dergisi yolculuğunuzdan biraz bahseder misiniz?
CEVAP:Edebiyatı canlı kılan, ayakta tutan dergilerdir. Bana göre Kahramanmaraş, dergiler şehridir. Kahramanmaraş dergilerinden uzun ömürlü olanlar var. İçlerinden bazısı ülke geneline yansıdı ve ses getirdi.
Alkış dergisi bana göre bir okuldur. Ama bir ekol olamadı. Çünkü çok sesli bir yaklaşımla Oğuz Paköz ve arkadaşları dergiyi yayınladı, aynı durumu Alkış'ın toplantılarına da yansıttılar. Yerel edebiyat, sanat ve kültürü farklı kalemlerden farklı okuma imkânı sundu. Ulusala da göz kırpan ama yerelde büyüyen Alkış 24. yıla kesintisiz gelmişse bunda çok sesliliğin desteği unutulmamalıdır.
Alkış dergisiyle tanışmam ve de yazmam on sekiz yıl öncesine, 2007 yılına dayanıyor. Bu dergideki ilk göz ağrım, kendini birebir tanıdığım, hikâyelerini severek okuduğum ve öğrencilerime de okuttuğum Şevket Bulut’un Meydandaki Gazi hikâyesi üzerine bir incelemedir. Hikâye, şiir, deneme, araştırma ve inceleme ağırlıklı olarak bu dergide var oldum. Rahmetli Oğuz Paköz, dergide yazmamı önemsediğini her görüşmemizde belirtir, hatta zaman zaman telefon açar, dergi için belirli bir konu ve gündem var ise onun üzerine yazıp yazamayacağımı sorardı. Dergiler el birliğiyle ayakta dururlar.
Derginin danışma grubunda olduğumdan yayınında bana düşen görev ne ise onu yapıyorum. Kahramanmaraşlı değilim ama hasbelkader bu şehre geldim, sevdim ve yayınlarımın büyük çoğunda bu şehrin insanı, coğrafyası, kültürü, değerlerini işledim. Araştırmalarımın bir bölümünü bu coğrafyaya hasrettim. Ben de artık kalemimle ve Alkış dergisi aracılığıyla Kahramanmaraşlıyım.
KAHRAMANMARAŞ’IN BİLİNEN NESİRLE YÜZLEŞMESİ ASURLARA; ŞİİRLE TANINMASI ONUNCU YÜZYILA, ŞAİR MÜTENEBBİ’YE DAYANIR
SORU: Kahramanmaraş’ın geçmiş dönem edebiyatçıları ile günümüz edebiyatçılarını kıyas ettiğinizde herhangi bir fark görüyor musunuz? Görüyorsanız bu farklar sizce olumlu yönde mi yoksa olumsuzlukları veya eksiklikleri var ise önerileriniz neler olur?
CEVAP:Kahramanmaraş’ın bilinen nesirle yüzleşmesi Asurlara; şiirle tanınması onuncu yüzyıla, Şair Mütenebbi’ye dayanıyor. Her iki yazım şekli de at başı yürümüş bu şehirde gelişerek. Bugün dünün üzerinde inşa oldu, yarın da bugünün üzerinde şekillenecek. Bana göre her dönemin edebiyatı kendi içinde değerlendirilmeli. Kendi içinde olumlu olumsuz, başarılı başarısız, verimli verimsiz açısından değerlendirilirse sağlıklı bir sonuç elde edilir.
Kahramanmaraş’ın edebiyatçıları deyince buna küçük bir ön açıklama koymak gerekiyor. Kahramanmaraşlı olup da şehrin dışında yaşayıp yazanlar, bir de şehirde yaşayıp yazanlar. Ayrıca Şevket Bulut gibi Kilisli olup Kahramanmaraş’ta yaşamış ve Kahramanmaraş’ı eserlerinde işlemiş olanlar. Hangileri veya hepsi mi Kahramanmaraş’ın edebiyatçıları? Bana göre hepsi. İstanbul’da doğup büyümüş olsa da Maraşlılık ruhunu kökenini unutturmayan dedesinden almış ve eserlerinde işlemiştir Necip Fazıl. Kilis doğumlu ve mesleği icabı bu şehre gelmiş ve bu şehirde yazmış olan Şevket Bulut Kahramanmaraş’ın geçmiş dönem edebiyatçısıdır. Hikâyelerinin konusu, insanı, coğrafyası, kültürü; yerel kelime, deyim ve atasözleri bu şehrin malzemesi çünkü. Aynı şekilde Karacaoğlan, Dadaloğlu da göçebe yaşarken bu topraklarda atından ayak indirmiş, yaşamış, duygulanmış, düşünmüş ve buraları dillendirmiş. Abdurrahim ve Bahaettin Karakoçlar halk edebiyatı kaynağını alıp yeni zamanda yeniyi söylemişler. Başarılarını destekleyen ise birer oluşumun içinde yer almalarıdır.
İletişimin hızlı ve anlık olmadığı günlerde farklı farklı bilgiye, belgeye çok çok sonraları ulaşıldığından, sağlıklı yorum yapmak için eskiden şöyle denirdi: Üzerinden elli yıl geçtikten sonra gerçek yorum yapılabilir. Günümüzde her türlü metne, bilgi ve belgeye anlık, yani hızlı ulaşıldığı, elde edildiği ve yorumlanabildiği bir çağ yaşıyoruz. Bundan dolayı şehrin edebiyat çalışmaları suyun yüzeyinde, her kalemi alan kendi cephesinden yeterli veya yetersiz diyor. Asıl sıkıntı ise kendini tartmaması, elini kaleme uzatanların.
Kahramanmaraş kendine bin yıldan beri şiirler ve nesirler yazılan şehir. Yazıcıları bir o kadar eskimeyen eski.  Yeni yazıcıları da sürekli katlanıyor. Bana göre günümüz yazarlarında çağın gereği bireyselleşme var. Bu da ekip ruhunu eksiltiyor. İnşallah  yazar ve şairler arasında ekip ruhu gelişir ve onların arasından güçlü kalemler kazanır Kahramanmaraş edebiyatı.
KAHRAMANMARAŞ EDEBİYATI ELEŞTİRMEN YOKSUNUDUR
SORU: Kahramanmaraş’taki edebiyat çalışmalarını yeterli buluyor musunuz, bulmuyorsanız neler yapılabilir?
CEVAP:Kendim açısından bu soruyu cevaplama yetkinliğine sahip değilim. Eleştirmenlik üzerine çabalamaya fırsatım olmadı ve eleştirmen kimliğim de yok. Ama bu soruyla bir boşluğu dile getirebilirim. Kahramanmaraş’taki edebiyat çalışmalarının yeterli olup olmadığını eleştirmeler belirler. Kahramanmaraş edebiyatı eleştirmen yoksunudur. Tarafsız bakan eleştirmen aynı zamanda mihenk taşı konumundadır. Eleştirmen, yazmanın kalitesinin artmasında yazanın rehberi olur.
 
“MESDER/AKADEMİ EDEBİYAT SOHBETLERİ” VE “SALKIM SÖĞÜT” DERGİSİ MESDER’İN ÖNEMLİ FAALİYETLERİDİR
SORU: Zaman zaman MESDER derneğimizin faaliyetlerine de katılıyorsunuz. MESDER hakkında neler söylersiniz?  
CEVAP:MESDER’in kurucusu H. Ali Özturan’a rahmet diliyorum. Kuruluş aşamasında yönetime katılmamı istedi ama ben kardeş dernek kabul ettiğim Kahramanmaraş Kültür ve Sanat Evinin Yönetiminde olduğum için bunun etik olmayacağını, isterlerse kuruluş aşamasının tamamlanması için yedeğe yazabileceklerini söyledim. MESDER, mekânı olmayan veya depremle yıkılan derneklerin, toplantılarına ev sahipliği yapmasıyla hem mekânsal bir boşluğu dolduruyor hem de bunlar arasında irtibatı sağlıyor. Çünkü sivil toplum kuruluşlarının mekânları farklı olunca haberleşme de sınırlı oluyordu. Ama şimdi mekân bir, haberleşme kaynağı bir olunca davetlere katılanların sayısı arttığı gibi farklılaşmasını da sağlıyor. MESDER/AKADEMİ Edebiyat Sohbetleri ve Salkım Söğüt dergisi derneğin önemli faaliyetleridir. Takdirle takip etmeye çalışıyorum.
TÜRKÇE YOLUNUN KARINCASIYIM
SORU: Son olarak genç yeteneklere, genç kalemlere mesajınız neler olur?
CEVAP:Devamı olanın kıymeti olur. Atılan adımları izleyen adımlar varsa güven devam eder. Gençler izleyen adımlardır. Onlar olmazsa olmazlarımızdır. Koruk sabırla pişer. Gençlerimiz bu noktayı unutmamalıdırlar. Günümüzde her yazdığını yayınlamanın önünde görüntüde engel yok, yayınlanıyor da kıymeti var yok denmeden. Bana göre gençler okumada ve yazmada kendilerine engel koymamalı, hatta kendi kendilerini teşvik etmeli ama yayınlamada kendilerine engel olmalıdırlar Yahya Kemal gibi. Hayatta iken şiir kitabı yayınlamadı ama her şiiri basamak basamak kendini yükseltti. 
Gençlere de bir mesaj olur düşüncesiyle kendimden bir örnek vereyim. Yazmada iddialı değildim, halen değilim ama kolaycılığa da kaçmadım. Kılı kırk yarma derler. Ben seksene bölerim, yine yetinmem, oldu deyinceye kadar. Çünkü yolum Yahya Kemal’in kelimenin tartısını arayan hassasiyeti ile aynıdır. O, “Türkçe ağzımda annemin sütüdür.” demekle yetinmedi, uygulamasıyla gösterdi. Ben de Türkçe yolunun bir karıncasıyım. Üzerime düşeni yaparken haddeden geçirmeye gayret gösteriyorum sözlerimi. 
Bu güzel söyleşi için size çok teşekkür ediyorum.
Bana bu fırsatı tanıdığınız için ben teşekkür ederim.