Eleştiriye açık olmak yetkinliğin, kendini aşmışlığınönemli bir göstergesidir, bence… Oysa kimi egoları baskın insanlar, kendilerinieleştiriye kapatırlar. Hata kabul etmezler. Hata kabul etmenin saygınlıklarınızedeleyeceğine, onurlarını inciteceğine inandırmışlar kendilerini. Hele debaşkaları önünde bunu en haksız bir hakaret sayarlar. Aşırı tepki gösterirler.Bu nedenle de hatasız olduklarını sanırlar da en büyük hatayı işlediklerininbilincine varamazlar. Ama yeri geldiğinde bir ağız alışkanlığını aşmayan:“Hatasızlık Allah’a özgü, kullar daima hata yapabilirler.” Dini öğretiyi de biralışkanlığı geçmeyen boyutuyla kullanırlar. Yaratılmışların en şereflisi olaninsanoğlu kendini bilmez de böylesine bir çelişkiye düşer, değil mi?

           Kaldı kiinsan doğumdan ölüme kadar devinim içindedir. (Dini öğreti bu kısa ömrü sınavolarak niteler.) Her devinim bir risk taşır. Her risk içinde hata olması çokdoğaldır. Hatasız risk olmadığı gibi risksiz de başarı olmaz. Bu gerçeğiyadsıyamayız, elbette… Hatasız olmak bir bakıma risk almamak, devinimsiz kalmakanlamına gelmez mi? Onlara robot bile diyemeyiz. Cansız bir nesneden nefarkları kalır ki? Robotların bile bozulma, devre dışı kalma riski vardır. Bunedenlerle devinimli bir canlı için hele de çok donanımlı insan için hata veriski kaçınılmaz bir sondur.

           Hatayıkabullenmemek fıtratımızla çelişmek ya da kendimizi tanımamak anlamına gelmezmi? Egonun beslediği gurur, bir hamlık değil mi? Atasözünde anlamını bulduğugibi: “ Olgun başaklar eğilir, hamlar dik durur.” İnsan yaşadığı toplumundeğerleriyle barışık olmalı. Onları doğru algılayıp özümsemeli, demek geçiyoriçimden. Etik, geleneksel, inançsal, bilimsel ve erdemsel bir kişilik,olgunluğun-yetkinliğin kapısını aralar, insan yapar bizi. Bundan sosyal barışve saygınlık güç kazanır demeye çalışıyorum, kabul görür mü bilemem.    

          Hatadanve eleştiriden korkmamak gerekir, değil mi? O her başarının içinde vardır.Önemli olan hatadan ders olmak, eleştirilere kulak vermek, onları düzeltmek vegüvenle yolumuza devam etmektir. Bebekleri izleyiniz! Önce oturmak, sonrasağa-sola dönmek, bir yerlere tutunarak ayağa kalkmak, yürümek isterler. Buyüzden düşerler, bir yerleri incinir, ağrır, ağlarlar. Ama başarma çabasındanvazgeçmezler. Sonunda başarırlar. Başarının mutluluğunu, kendilerine güvensağlamanın erincini yaşarlar. Koşarak, gülerek, el-kol ve mimik hareketleriylebu başarının tadını çıkarırlar. Diğer yanda: “Aman düşmesin, hata yapmasın”diye çocuğa yürüteç alan ana-babalar da vardır. Araçla yürümeyi öğrenençocuklar ise riskli başarmanın özgüven ve hazzından mahrum kalırlar.

           Payandalı hayatın, payanda kalktığında yoluna devam etmesi pek kolayolmaz. Payandalı hayat bir risk taşımadığı için kolayca bir alışkanlığadönüşür. Heyecan ve sorumluluk duygusunu köreltir. Mutluluğu zedeler. Düşünceyide gönlü de öldürür. Başarının, amaca ulaşmanın yolu risk almaktan geçer. Herbaşarının içinde hata doğaldır. Hata yapma korkusu başarının önündeki enolumsuz engeldir. Bir o kadar da zamana bağlı fırsatları iyi kullanmak, zamanıngeri dönüşü olmayan çok önemli değer olduğunu bilmek gerekir, elbette…

          Hatayapmaktan, risk almaktan korkmayalım. O, hayatın kendisinde vardır. Kaçışı dayoktur. Yeter ki hatayı kabullenelim. Onu bir kişilik ve onur sorunu yapma,kendimizi eleştiriye kapama yerine, düzeltme yolunu seçelim. Eleştiriye kendinikapatan, başarının yolunu baştan tıkar. Unutmayalım ki devinim bir risktir.İnsan hayatında her riskin sonu mutlaka başarıdır diye bir yargı da yoktur.Ancak insan azminin önünde sürekli bir engel de yoktur. Bütün mesele irademizi,azmimizi yılmadan sonuna kadar kullanırken, kendimizi sorgulamaya açık tutmak,eleştirilere kulak vererek hataları düzeltme ve önümüzdeki engelleriayıklayarak yolumuza devam etme istenci gösterebilmektir, demeye çalışıyorum.Çünkü bugüne kadar hayatın reçetesini yazan biri çıkmamıştır.