Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesince tertiplenen Ocakbaşı Sohbetleri’nde “6 Şubat Depremlerinin Edebiyata Yansıması: Kahramanhmaraş İli Örneği” konulu söyleşi ile Eğitimci yazar Ramazan Avcı program konuğu oldu.

Mesder’deki Ocakbaşı Sohbetleri’nde Ramazan Avcı’nın Konuşması
Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği (MESDER) de 16 Ocak 2025 günü   gerçekleşen programa çok sayıda akademisyen, şair yazar ve konuya ilgi duyan izleyiciler katıldı.
Türk Ocakları Kahramanmaraş Şube Hars heyeti başkanı Sayın Prof. Dr. İbrahim Solak’ın açılış konuşmasıyla başlayan programda, Program konuğu Ramazan Avcı; Deprem-edebiyat ilişkisi, Türk edebiyatında deprem, Kahramanmaraş Depreminin şiirlere ve hikâyelere yansıması, Kahramanmaraş’taki edebiyat mekânları ve sivil toplum kuruluşlarının edebî etkinlikleri, Kahramanmaraş’ta deprem konulu kitap ve dergi yayınları başlıkları altında altında yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
6 ŞUBAT DEPREMİNİN EDEBİYATA YANSIMASI:
“Doğu Anadolu deprem kuşağı içerisinde yer alan Maraş ve çevresinde, tarihî süreç içerisinde şiddeti 6 ila 9 arasında çok sayıda deprem meydana gelmiştir. Tarihî kaynaklardan edinilen bilgilere göre Maraş ve çevresini derinden etkileyen depremlerin en büyükleri arasında 1114 yılında Maraş’ı yerle bir eden, Elbistan’ın yer değiştirmesine sebep olan 8 ila 9 şiddetindeki depremle, 1544 yılında meydana gelen büyük depremdir.
Fakat bu depremlerle ilgili olarak gelecek yıllara ait bir hikâye nakledilmemiştir. Sadece bugün eski yerleşim yeri olarak kullanılan “Karaelbistan” ve “Karamaraş” isimlerinin başındaki “kara” sıfatlarının şehrin yerle bir olmasından dolayı verildiği rivayet edilmekte fakat bu rivayetleri destekleyecek sözlü ya da yazılı kaynak bulunmamaktadır. Belki de depremlere hazırlıksız yakalanmamızın bir nedeni de hafızamızda sık sık depremi hatırlatan kalıcı bir anekdotun, destanın, şiirin, efsanenin hatta bir deyimin olmayışıdır.
 
DEPREM – EDEBİYAT İLİŞKİSİ :
Depremin yaralarını sarmak, hafifletmek, vurgun yemiş insanları normalleştirmek için sanata da büyük ve önemli görevler düşmektedir. Depremler sadece bir afet değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel dayanıklılığı artıran birer sınavdır. Toplumların iyileşme süreçlerine katkı sağlayan sanat, bu sürecin en önemli aracı olarak hem geçmişin yaralarını sarar hem de geleceğe umut taşır.
Sanatçılar, deprem gibi travmatik olayları eserlerine yansıtarak toplumsal hafızayı diri tutar ve yaşanan acıları estetik bir dille ifade ederler.
Yakın bir zamanda Avrupa gezisine çıkmıştım. Avrupalı, şehirlerinin her köşesine tarihlerinde yaşanan olayları, kahramanlarını ve toplumun değerlerini unutulmasın, geleceğe taşınsın düşüncesiyle mimari olarak, heykel olarak nakış nakış işlemişler ve en görünür mekânlarda teşhir etmişler.
Bununla beraber birçok Orta Avrupa ülkesinde bulunan ortak bir heykel dikkatimi çekti. Ülkeler ve şehirler farklı olmasına karşın heykeller hemen hemen aynı şekilde yapılmıştı. 1679'da görülen veba salgınından sonra yapılan, Prag, Viyana, Budapeşte gibi şehirlerin merkezinde yer alan ve “Veba Anıtı” olarak adlandırılan bu heykeller kalabalık gruplar hâlinde ziyaret edilmekte, böylelikle Avrupa’da milyonlarca insanın etkilendiği veba salgınının hafızalarda yer alması sağlanmaktadır.
Avrupa nasıl ki toplumu derinden etkileyen olayları sanat yoluyla geleceğe taşıyorsa biz de kayıplarımızın aziz hatırasını yaşatmak, yaşananlardan ders çıkartmak ve bu yaşananları gelecek nesillere aktarmak için sanatın gücünden, özellikle toplumun değer yargılarına ters düşmeyecek şekilde heykel ve mimari sanatından da yararlanmamız gerektiğini düşünüyorum.
Diğer sanatların yanı sıra edebiyatın da, olayları estetik bir dille yansıtarak toplumsal hafızayı diri tutmak, deprem sonrası hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir iyileşme ve yüzleşme sürecinin parçası olmak gibi görevi vardır. Nurullah Ataç’ın ifadesiyle “İlim bize dışı öğretir, onun öğrettikleri bizim dışımızda kalır, sanat edebiyat ise öğretmez, sezdirir, kavratır.”
KAHRAMANMARAŞ DEPREMİNİN ŞİİRLERE YANSIMASI:
Anadolu halkı, duygu ve düşüncelerini  -biraz da sanattaki kısıtlamaların etkisiyle- edebiyat aracılığı ile dile getirmeyi tercih eden bir toplumdur. Geçmişten günümüze mısralardan notaya dökülen ağıt geleneği coğrafyanın acı yaşanmışlıklarını terennüm eder. Nitekim deprem sonrası süreçte duygu ve düşüncelerini dile getiren halk şairleri, depremin oluşlarını, sebep ve sonuçlarını konu alan ağıt-destanlar söylemişlerdir.
Depremin ardından yükselen çığlığın önce hıçkırığa, sonra sükûnete dönüştüğü birkaç aylık zaman sonunda ağıtlar, acılar, deprem üzerine düşünceler söze dökülmeye, Anadolu insanının edebiyatçı ruhu ortaya çıkmaya başladı. Yazar ve şairlerimiz içindeki yangını duygusal ve düşünsel liman olarak gördükleri dergilerde dilin imkânlarıyla şiir olarak, hikâye, deneme olarak dışarıya vurmaya çalıştı.
 
“HER YANIM ÇIĞLIK”:
Bölge insanlarının hayatlarında ortak bir milat oluşturan 6 Şubat Depremi ile ilgili olarak yazılan şiirlerin bir kısmı Celalettin Kurt ve Lütfi Bilir tarafından derlenerek Kahramanmaraş Onikişubat İlçe Belediyesi tarafından “Her Yanım Çığlık” adıyla kitap hâline getirildi. 11 ildeki 96 şaire ait 200 şiirin yer aldığı kitaptaki eserler depremi şair gözüyle kayıt altına almaktadır. “
Ramazan Avcı, Her Yanım Çığlık” adlı kitaptaki şiirler üzerinden örneklerle depremin edebiyata yansımasının üzerinde durdu.
Büyük bir kısmı ağıt veya destan özelliği gösteren şiirlerdeki ele alınan konuların kapsamında birlik, beraberlik, dayanışma mesajlarının yanında toplumdaki aksaklıkların eleştirildiği, bunun yanı sıra da depremin Allah tarafından insanların kendilerini düzeltmeleri için uyarı olduğu mesajlarının verildiği görülmüştür.
 
“DEPREM HİKÂYELERİ:”
6 Şubat Depremi’ni en iyi yansıtan kitaplardan biri de Deprem Hikâyeleri adlı eserdir.
Deprem sonrasında ruhlarda oluşan yarayı, yaşanılan acıları hissettirmek, içselleştirmek, paylaşmak amacıyla MESDER ve MADO işbirliğiyle depremin insanın bireysel ve sosyal hayatına etkisinin sanat diliyle ifade edilmesini sağlamak, edebiyatın iyileştirici gücünü devreye sokmak için ülke genelinde “Deprem Konulu Hikâye Yarışması” düzenledi.
Aynı zamanda yarışmanın jürisi olan Prof. Dr. Kemal Timur, Dr. Tacettin Şimşek ve Ramazan Avcı’nın editörlüğünde 220 eser arasından seçilen 60 hikâye “Deprem Hikâyeleri”[1]adıyla kitap hâline getirilerek basımı sağlandı.   
Ramazan Avcı, “Deprem Hikâyeleri” adlı kitaptaki hikâyeler üzerinden örnekler vererek depremin edebiyata yansımasının üzerinde durdu.
Avcı, Kahramanmaraş’ta yayımlanan deprem konulu kitap ve dergiler konusunda bilgiler verdi.
6 Şubat Kahramanmaraş Depremi’nin ardından ülke genelinde depremin sosyal, ekonomik, psikolojik etkilerini ele alan yüzlerce bilimsel yazılar yazıldı, onlarca bilimsel kitap yayımlandı. Bu bilimsel eserler olayla ilgili nasıl ve niçin sorularına akla ve mantığa uygun cevaplar aramak için kaleme alındı.
 
YAYIMLANAN HER KİTAP VE DERGİ YAŞANILAN VE PAYLAŞILANLARLA TOPLUMSAL BİR BELLEK OLUŞMASINA KATKI SAĞLAMIŞTIR
Ancak deprem yalnızca insanların yaşadığı mekânları değil, iç dünyalarında da büyük hasarlar oluşturmuştur. İşte iç dünyasını onaracak, acılarını hafifletecek, kırılgan duygularına tercüman olacak, teselli edecek, umutlandıracak bir dosta ihtiyaç duyar insan. Kimi insanlar bu ihtiyacı okuyarak veya yazarak sanatsal metinlerden; şiirden, hikâyeden, romandan, denemelerden karşılamaya çalışır. Çünkü okumak ruha sükûnet verirken yazmak da hissedilen ıstırabı azaltmaktadır.
Toplumların yaşadığı tarihî olaylar ve büyük doğal afetler günümüze tarih kitaplarıyla veya sanatsal eserlerle yansıtılmıştır. Tarih, olayların ne zaman, nasıl, niçin, nerede gerçekleştiğini ve sonuçlarını dile getirirken sanat, özellikle de edebiyat, bireyin olaydan nasıl etkilendiğini, duygusal olarak neler yaşadığını anlatır. Yani ilki bilgilendirmeyi, ikincisi ise hissettirmeyi amaçlar.
Kahramanmaraş’ta deprem sonrasında yayımlanan kitap ve dergiler, depremzede okurların normalleşmelerine, teselli olmalarına, hayata tutunmalarına katkı sağlamış, duygu ve düşüncelerine tercüman olmuşlardır.  Yayımlanan her kitap ve dergi yaşanılan ve paylaşılanlarla toplumsal bir bellek oluşturulmasına katkı sağlamıştır.
KAHRAMANMARAŞ’TAKİ EDEBİYAT MEKÂNLARI VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ DEPREM SONRASI ETKİNLİKLERİ:
Kahramanmaraş’ta edebiyat-kültür-sanat alanında faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve kültür-edebiyat mekânları bulunmaktaydı. Depremle birlikte kültürün ve sanatın icra edildiği bu mekânların yıkılması veya hasar görmesi normalleşme sürecinde özellikle edebiyatı bir terapi unsuru olarak gören önemli bir kesimi yeni mekân arayışlarına yönlendirmiştir.
Depremde yakınlarını kaybeden, evi yıkılan, sakatlanan, zarar gören insanların yeme, içme ve barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasından sonra bireylerin hayata tutunmaları, normalleşmeleri için pek çok çalışma yürütülmektedir. Kahramanmaraş’ta bu çalışmalardan biri de kişinin kendini ifade edebileceği veya huzur bulacağı kültür mekânlarına ve kültür-sanat etkinliklerine iştirak etmesidir.
Edebiyat tutkunlarının buluşma noktası olan başta Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi, Kıraathane, Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesi olmak üzere kültür ve sanatla ilgili sivil toplum kuruluşlarına ait mekânların depremden hasar görerek hizmet dışı kalması; yazar, şair, ressam, müzisyen, sanatsever ve fikir insanlarını mekânsız bırakmıştı. Deprem sonrası dönemde gerek sanatçılar, gerek bilim insanları, gerekse STK’ler etkinliklerini depremde hasar görmeyen tek STK olan “Kahramanmaraş Sanat Edebiyat Derneği” (MESDER) çatısı altında gerçekleştirmeye başladılar. 
Kahramanmaraş Edebiyat-Sanat Derneği (MESDER); BİLSEK Gençlik Kulübü Derneği, Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesi, TYB Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesi, Kahramanmaraş Kültür Sanat Derneği, Kahramanmaraş Musıki Derneği, Kahramanmaraş Kültür Sanat Evi (KÜSEV), Ulusal Kadın Yazarlar Derneği (UKAYDER) gibi sivil toplum kuruluşlarına ve Alkış, Düşeyaz, Salkımsöğüt, Edebiyatın Başkenti gibi dergilerin okur-yazar toplantılarına kapılarını açarak ev sahipliği yapmak suretiyle STK’ler arasında örnek bir dayanışma gerçekleştirildi. Aynı çatı altındaki STK’ler gerek katılımcı olarak gerekse etkinliklere destek vererek birbirine yardımcı olarak kaynaştılar.
MESDER ve sanat-edebiyat alanında faaliyet gösteren STK’ler, depremin acılarını paylaşmak, hafifletmek amacıyla yoğun bir etkinlik süreci yaşamışlardır.
 
DEPREMİ KONU ALAN ÜLKE GENELİ HİKÂYE YAZMA YARIŞMASI:
Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği (MESDER)ile Yaşar Dondurma ve Gıda Maddeleri A.Ş. (MADO), depremin insanın bireysel ve sosyal hayatında oluşturduğu etkiyi öykü tekniği ile dile getirmek amacıyla ülke genelinde deprem konulu öykü yarışması düzenledi. 220 eserin katıldığı yarışma sonunda dereceye girenlere düzenlenen ödül programıyla ödülleri verildi.
 
DEPREMZEDE KÜLTÜR İNSANLARINI HAYATA BAĞLAYAN ETKİNLİKLER:
Depremler, toplumları derinden sarsarken aynı zamanda kültürel ve sanatsal hayat üzerinde dönüştürücü bir güç olabilir. Deprem sonrasında ortaya çıkan dayanışma, yeniden inşa çabaları ve sanatsal üretimler, toplumların iyileşme süreçlerine katkı sağlar. Bu nedenle, depremler sadece bir afet değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel dayanıklılığı artıran birer sınavdır. Sanat ve kültür, bu sürecin en önemli araçları olarak, hem geçmişin yaralarını sarar hem de geleceğe umut taşır. Edebiyat şehri olarak tanınan Kahramanmaraş’ta kültür, sanat ve edebiyat işleviyle kurulan sivil toplum kuruluşları 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi sonrasında bir tür terapi sayılabilecek dayanışma ve etkinlik göstererek âdeta şehrin ruhunu onarmaya çalışmışlardır.
DEPREM SONRASI MESDER ÇATISI ALTINDA GÖSTERİLEN DAYANIŞMA BÜYÜK TAKDİR GÖRDÜ
Bir edebiyat şehri olarak ön plana çıkmış olan Kahramanmaraş, yaşadığı 6 Şubat Depremi sonrasındaki normalleşme sürecinde edebiyat özelinde sanatsal ve kültürel etkinliklerle teselli bulmaya, yalnızlığını paylaşmaya, acılarını hafifletmeye çalışmıştır. Bu süreçte kültür, sanat ve edebiyat alanında faaliyet gösteren ve depremde hasar gören sivil toplum kuruluşlarının bugün olduğu gibi Kahramanmaraş Kültür Sanat Derneği MESDER çatısı altında gösterdikleri dayanışma büyük takdir görmüştür.
-Kendini edebî metinlerle ifade etmeyi tercih eden, edebiyatı bir terapi gibi gören Kahramanmaraş insanı, deprem sonrasında yazarak ve okuyarak yaşananları anlamlandırmaya çalışmıştır. Bu bağlamda şehirde yayımlanan çok sayıdaki dergilerde ve deprem sonrası yayımlanan kitaplarda depremin insan ruhunda oluşturduğu yankı ortaya konulmuştur.
Kahramanmaraş, kendine verilen edebiyat şehri ünvanına uygun olarak depremin yaralarını geçmişi tarihe dönüştüren, derinleştiren, geleceğe taşıyarak kalıcı kılan edebiyatla iyileştirmek, acılarını edebî metinlerle dindirmek için çaba göstermiştir.”
Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesince Mesder’de tertiplenen “Ocakbaşı Sohbetleri” programı çok sayıda akademisyen ve şair yazarların katılımıyla gerçekleşti. Eğitimci yazar Ramazan Avcı’nın bu güzel ve anlamlı sunumlarıyla 6 Şubat depremlerinde büyük yara alan şairler şehri, deprem sonrasında da gösterdiği dayanışma örneğiyle kültürel alanda da önemli faaliyetlerde bulunduğunu gördük. Kahramanmaraş’ta yapılan deprem konulu etkinliklerle, yayımlanan kitap ve dergilerle, 6 Şubat depremlerini edebiyatımıza taşımanın gayreti içinde güzel hizmetlerin olduğunu gördük. Bu vesile ile öncelikle program konuşmacısı Ramazan Avcı’ya, Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesine, Mesder Kahramanmaraş Edebiyat Sanat Derneğine, programı izleyen akademisyenlere, şair yazarlara ve kıymetli katılımcılara çok teşekkür ederiz.
Selam ve sevgilerle.
[1] Kemal Timur, Tacettin Şimşek, Ramazan Avcı (Editörler), Deprem Hikâyeleri, Kahramanmaraş, 2024