Bugün yıkık bir şehirden köşeme başladım. Molozların kaldırılmaya başladığı bir şehrin yeni siluetine alışmak zor geliyor. Yıkılan Maraş'ın hatıraları artık fotoğraflarda, yazılarda ve hatıralarımızda yaşayacak. Yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı, hatalarımızı ve doğrularımızı şahsiyetlere indirgemeden bugün konuşmalıyız. Seçim atmosferinin yüzeyel tartışmalarına bulaşmadan, bunu kendimize borç biliyoruz ve gelecek nesiller için bugün yapabilmeliyiz. Vefat eden 55.000 cana, sakat kalan, yaralanan yüz binlerce insana saygı duymanın gereği olarak bunu yapmalıyız.
"Deprem değil bina öldürür" diyen Ahmet Mete Işıkara'yı 2011 yılında Van depremi sonrası ilimizde konuk etmiştik. O sene Valilik Deprem Komisyonu'nda görev almıştım. Depremde yaşarken, aylar süren çalışmalarda öğrendiklerimi uyguladım. Ama beni kurtaran binanın ve zeminin sağlam olmasıydı. Şehrin suskun sokaklarında çığlıklar tekrar duyulmasın diye bugün konuşmalıyız.
Çünkü bu süreç, tek bir insanın, tek bir kurumun veya tek bir zümrenin altından kalkamayacağı kadar ağır. Gördük ki bilgi sahibi olanların susması sadece bu yükü artırıyor.