Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!

Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;

Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.

Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek…” (M.Akif Ersoy)

Eyvallah!

Şimdi insanın sözünün odun gibi olması için, Yunus Emre gibi dost doğru bir hayat yaşaması gerekiyor değil mi? Öyle ya davranışları yamuk olan bir insan, asla doğruları yazamaz ve yaşayamaz.  Söylese sözü tesir etmez yazsa inandırıcı olmaz. Velhasıl odun gibi dost doğru olmak, eğip bükmeden söz söylemek istiyorsak, emrolunduğumuz gibi dost doğru bir hayat yaşamamız gerekiyor.

KATILIR MISINIZ?

Abdurrahman Dilipak bundan on gün önce Yeni Akit’teki köşe yazısında, sitem dolu bir yazı kaleme aldı. Oradan küçük bir alıntı ile yazıma devam etmek istiyorum. Sonra da inşallah değerlendirmemizi yapalım. 

"Biz dünya makamını ve parasını istemeyen bir topluluktuk, sadece Allah rızasını gözeterek çıktık yola, ama geldiğimiz yerde biz başkalarını dönüştürmek isterken, şeytan bizi dönüştürdü. Hayallerimizin dışında bir yere savrulduğumuzu anladığımızda da çok geç olmuştu. Hem dünyanın hazlarını çok sevmiştik.

Şimdi düşünüyorum da başkalarının sahip oldukları şeyleri biz de arzuluyormuşuz sanki. Onlara sahip olunca o eleştirdiklerimize benzemeye başladık. Yani kısacası, bir hayatı, siyaseti, toplumu dönüştürmek isterken, biz dönüştük. İnandığımız gibi yaşamayı bırakınca, yaşadığımız gibi inanmaya başladık hatta. Hayatı eve sığdırmaya çalıştığımız gibi dini vicdanlara ve mabetlere sıkıştırmaya çalıştık.”

Aslında, bu yazı hepimizi muhatap almış ama üzerimize almıyoruz işte. Birçoğumuz dediğim gibi ahireti değil, dünyayı önceliğine almaktayız.

KUL HAKKI NE KADAR ÖNEMLİ

Bu tespite katılır veya katılmazsınız, ancak geçtiğimiz günlerde rahmetli olan Cüceloğlu bir hatırasını paylaşmıştı. ABD’de bir arkadaşına su verir, o genzine kaçırınca. Gayri ihtiyari olarak “helal, helal!” der. Adam helalin ne olduğunu sorar, hocamız ingilizce olarak anlatmakta zorlanır, bu defa haramı anlatarak konuya açıklık getirir.

Sohbet uzundur, sonunda Amerikalı uzman sorar: “İslam dininde kul hakkı, helal ve haramlara dikkat edilir mi?

Hocamız doğrusu söyler ve tam olarak uygulamadığımızı belirtir.

Değerli dostlar, olduğumuz gibi görünmek, inandığımız gibi yaşamaya çalışmamız gerekiyor. Eğer Müslüman isek Müslümanca bir yaşam sürdürme durumundayız, zorundayız, mecburiyetindeyiz. Giderek sosyal problemlerimiz artıyor, boşanmalar, aldatmalar, hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık...

Ne olur kendimize gelelim, sonra vakit çok geç olur, Maazallah

Her zaman söylediğim gibi şahsen ümitliyim ama kim gözlemlerimde beni korkutuyor.

Hadi kalın sağlıcakla.