İnsanı dostunu, düşmanını iyi tanımalı, bize böyle öğretti ki o düşman size altın tepsi içinde bal getirirde, içinde zehir olur! Tarih buna şahittir ve bolca örnekleri vardır.

Bu tespiti genel olarak yaptım, özelde ise İstanbul Sözleşmesinin feshi konusunun önemi üzerinde duracağım. Konu çok önemliydi, şükürler olsun Avrupa’nın tuzağından geç de olsa kurtulduk! Konuyu detaylı yazdığımda ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.

Cemil Meriç der ki; “Tarih tezatlar içinde gelişir. Osmanlı’nın tezadı Avrupa’dır. Batıda maddecilik ‘batıl’ın’ hisarlarını yıkan bir dinamit, hür düşüncenin dinamiti. Osmanlı İmparatorluğu’nda maddecilik bir kendi kendini tahrip cinneti.

Avrupa, Osmanlı ülkesine papaz ihraç eder. Hristiyanlığa davet için mi? Ne münasebet. Tek emeli, Osmanlı’yı dinsizleştirmektir. Dinsizleştirmek, yani “etnik bir toz” haline getirmek.

Bir kelime ile Dinsizlik, Batı’nın yükselen sınıfları için ne kadar hayırlıysa, bizim için o kadar meşumdur; onlar için ilerleyiş, bizim için çözülüş ifade eder. (Kay. Bu ülke s.180)

İstanbul Sözleşmesinin altına imza atmakla bir defa kendi tahrip cinnetimizi kabul etmiştik. Nitekim toplumun geniş bir kesimi özellikle yazar ve çizerleri bu konunun yanlışlığına dikkat çekti, hatadan dönülmesini istedi ve dönüldü.

CEDAW VE LANZAROTE DE İPTAL EDİLMELİ

Aile Bilim Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Adnan Kalkan, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin önemli değerlendirmelerde yaptı, okumuşsunuzdur.  Kendim pazar günü Akit Gazetesi internet sitesinden okudum, sosyal medyada da paylaştım. Diyor ki: "Son 300 yıldır aileye çekilen en büyük operasyon İstanbul Sözleşmesi'ydi. Bu sözleşme ile gelenek, görenek, din, ahlak ve namusa savaş açılmış ve kendi tabirleri ile 'kökünü kazımak' için şer güçler sözleşmeyi canı pahasına savunmuştu.

İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti önleme mazereti altında ifsat ediyordu. Temel dayanaklarından CEDAW mutlaka iptal edilmelidir. Bununla birlikte Lanzarote Sözleşmesi de iptal edilmelidir. Eğer bu sözleşmelerin ruhu toplumda yaşatılmaya devam ettirilirse sözleşmenin kalkmasının çok da bir anlamı olmaz. Özellikle toplumun biyolojik cinsiyetini ortadan kaldırıp ne olduğu belirsiz 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projeleri' de iptal edilmelidir."

KADININ BEYANI ESAS MESELESİ

Adnan Kalkan sözlerinin devamında ise: "Dünya tarihi boyunca hiçbir zaman adaleti yere seren, haklının değil kişinin beyanının esas alınması gibi bir kanuna rastlanmamıştır. Her iddia sahibi iddiasını ispat etmekle mükellefken kadının beyanının esas alınması, adaletin yerlere serildiğinin ve toplumun kanunlara olan güveninin sarsılmasının sonucudur.

Bazı erkeklerden para kazanmak için bilinçli atılan iftiralar ve bunun sonucunda hapis yatan nice erkekler vardır. Bunlar bir an önce tespit edilip bu adaletsiz kanunun adaletsizliği ve neticeleri giderilmelidir."

Kalkan mağdurlar içinde isteklerini şöyle belirtiyor "İstanbul Sözleşmesi, 6284 ve kadının beyanı esastırın” sonuçları olarak milyondan fazla insan yuvasından uzaklaştırıldı. On binlerce insanın yuvası yıkıldı, haksız nafakalar verildi ve daha nice haksızlıklar yapılarak maddi cezalara insanlar maruz kaldı ve aynı zamanda hapis yattı. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımızın hassasiyetini göz önünde bulundurarak bir an önce bir komisyon kurulmalı ve verilen hasarlar tespit edilerek giderilmeye çalışılmalıdır." (Kay. https://www.yeniakit.com.tr/haber/istanbul-sozlesmesinin-feshi-ummet-ve-millet-ucurumun-kenarindan-dondu)

Tarih bize gösterdi ki, şer odakları çok hızlı bir şekilde bir araya gelebilmekte ve ehl-i Hakk'a hükmedebilmektedirler. Daha iptal edilme ihtimali dahi göz önünde bulundurulduğunda ve sayın Cumhurbaşkanımız 'nas değildir' dediğinde, şer odakları nasıl da hortlamışlardı. Cumhurbaşkanımıza ciddi anlamda yükleneceklerdir. İşte şimdi birlik olma zamanı. Sayın Cumhurbaşkanımıza hep birlikte sahip çıkmalı ve bu isabetli kararında onu sonuna kadar desteklemeliyiz."

Biz Kahramanmaraşlılar olarak, en azından milli ve manevi hassasiyeti olanlar kendisinin arkasındayız ve minnettarız.

Kalın sağlıcakla.