İnsan haklarının amacı, bir toplumda yaşayan insanların  eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkını sağlamaktır.

Tabi ki insan hak ve özgürlüklerini kullanabilmesi için de kişinin bağımsız bir ülkede yaşaması gerekiyor. Örneğin, şu anda Suriye’de insanlar hak ve özgürlükleri  yok sayılmakta, kullanılamamaktadır.  Demek ki, hak ve özgürlüklerin kullanılmasının temel koşulu, özgür bir ülkede yaşamaktan geçiyir.. 

Bu da şu demektir, devletimizin ve bağımsızlığımızın kıymetini  bilmemiz gerekiyor.  

Şunu söylemek istiyorum, “Ülkemizde hep birlikte yaşamaktayız, din ve vicdan hürriyeti, ifade özgürlüğü gibi hak ve özgürlüklerimizi kullanabilmekteyiz. Fakat zaman zaman birbirimize tahammül edemediğimiz oluyor. Örneğin, geçtiğimiz günlerde bir ‘hanım’ bir başka örtülü hanım kızımızın başındaki örtüye el uzattı, başını açtırmak istedi.

Peki sonuç ne oldu. Hak ve özgürlüklerin sınırları korunda ve bu sarkıntılığı yapan ‘hanım’ tutuklandı ve cezalandırıldı…

BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜNÜ KAYBETTİK

İnsan hak ve özgürlüklerine işaret ettim. Vatanımıza sahip çıkmak gerektiğini vurguladım. Sonra bir olmak, beraber olmak gerektiği üzerinde durdum. Ancak, kaybettiğimiz değerler olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.  Bunların başında birlikte yaşama kültürü geliyor.

“Birlikte yaşamak”tan kastedilen toplumun farklı unsurlarının bir ayrışma ya da çatışma içerisine girmeden hoşgörüyü temel alan bir anlayışla aynı toplumun eşit haklara sahip, eşit bireyleri olabilmeleridir. Bu farklılıklar dil, din, ırk, cinsiyet ya da kültür yönünde olabilir. Farklılıkları nasıl değerlendireceğimiz, bu konuya bakış açımızla doğrudan ilişkilidir. Tek bir dil, din, ırk, kültür ya da cinsiyetin baskın olduğu diğerlerinin ötekileştirildiği bir toplumda farklılıklar sorunun kaynağı olurken, tam tersi bir bakış açısıyla çoğulcu bir anlayışın hakim olduğu toplumlarda farklılıklar zenginlik yaratmakta ve etkileşim içinde sürekli gelişen bir toplum oluşturulması bakımından temel oluşturmaktadır…

BİRBİRİMİZE TAHAMMÜL ETMELİYİZ

Herbirimizin dünya ve ahiret görüşü farklı, düşünceleri, değerleri, zihniyeti farklı farklı ve bu da çok doğal bir durumdur.

Doğal olmayan ise birbirimize tahammül edemememizdir. Anadolu coğrafyasında yaşıyoruz, dini, ırkı, rengi, sosyal yaşantısı, kültürel alt yapısı farklı binlerce insanımız var. Eğer, her  insan bir diğerine bu farklılıkları görmezden gelerek baskı yapmaya kalkarsa, burada yaşanamaz bir ortam oluşacaktır. Nitekim, gençliğimizde sağcı-solcu, alevi-sünni çatışmaları ile dış güçler bizi karşı karşıya getirdi, farklılıklarımızı fırsat olarak gördüler. Bu oyuna da düştük…

Yeni oyunlara düşmeme adına bunları yazma gereği duydum. Şahsen ben ülkemde, insanlara sadece insan oluşları ile bakıyorum. Her fikri saygılıyım, dinlerim, beğenerim ve beğenmem o da benim tercihimdir.

Bu köşemde yıllardır yazıyorum, hiçbir siyasi düşünceyi küçümsemedim. Olması gerekenlere yazdım, eleştirirken de kimsenin açığını ortaya koymadım. Çünkü benim inancım, insanların ayıplarını örtmemi emrediyor.

İnsanlar sosyal bünyede bir bina meydana getirmek istiyorsa, birbiri ile kenetlenmeli, ortak noktaları aramalı. Yoksa, çatışma kültürü artar ve yaşanamaz bir toplum oluşur ki, bu da kimsenin işine gelmez…

Malcom X der ki; “ Gücümüzü hırlaşmak için değil, birleşmek için harcamalıyız!” Bu sözün üzerine yeni bir söz de şık düşmez diyor.

Saygı ve selamlarımı sunuyorum.

Kalın sağlıcakla.