1015–1016–1018 VEYA 1023’TE Çağrı Bey 3.000 kişilik kuvvetiyle beraber Kafkasya seferine çıkmıştır. Rey şehrinden geçerken orduya, Harakânî Hz. de dâhil olur. O kuvvetin manevi önderi ve ordu şeyhi olarak… Kendisi Meyya Farik’in yoluyla Kars’a kadar gelmiştir. Beraber çarpışmışlar, hazret ordu şeyhi olarak en önde kılıç sallamıştır. Beraberce Van taraflarına kadar gelmişlerdir. Harakânî Hz. Kars’a yerleşmiş 1033’e kadar İslamiyet’i yaymıştır. Dervişlerinden başka Yahudiler, Ermeniler, Rumlar onun güzel irfan ve ahlakına kutlu nazarına koşup talebe olmuşlardır. Kıymetli okurlarım bilmelidir ki Harakânî Hz.nin irfanı Selçuklu Medeniyetini beslemiştir. Hazret’in adalet ve şefkate dayalı bir yaklaşımı var. Bu kültürel çoğulluğa imkân veren bir şey çünkü İslam ihsandır, sadakattir, dürüstlüktür. Selçuklu medeniyeti de ötekini yok ederek kendini var kılmayan kendini ötekiyle birlikte var kılmayı amaçlayan bir yaklaşıma dayanmaktadır. Harakânî Hz. Tuğrul ve Çağrı Beyleri Batıya ve Doğuya Anadolu’ya yönlendirmiş savaşmış şehid olmuş; Karsta sırlanmış; böylece Sultan Alparslan’ın Anadolu yolunu önceden açmıştır. Bazı tarihçiler Çağrı Bey’in Anadolu seferine inanmazlar lakin kaynaklar bu harekâtın yapıldığını anlatmaktadır. Sadece tarihler ve Çağrı Bey’in ordusunun sayısı konusunda ittifak halinde değillerdir. Bu büyük operasyonun 1015, 1016 veya 1018 hatta 1023 tarihlerinde olduğunu yazan kaynaklar mevcuttur. Ordunun sayısını ise 1000, 3000, 30.000 veren tarih kitapları vardır. Çağrı Bey’in şahsiyeti, vefatı ve Harakânî hazretlerinden öğrendiği Selçuklu irfanını besleyen sözlere geçip yazımı nihayete erdirmeden önce bu Anadolu Seferinde kısaca neler oldu ve bu harekâttan hangi kitaplar bahsediyor anlatmak istiyorum. Hangi Tarihi lar Efsanevi Anadolu Seferinden Bahseder Meliknâme: Selçukluların soyundan ve ilk zamanlarından bahseden Farsça bir kitaptır. Eseri Selçuklu Hanedanı’ndan İnanç Bey’in yazdığı düşünülüyor. Kitabın aslı kayıptır İngiliz Rus ajan ve tarihçiler Meliknâme’nin orijinalini halen aramaktadırlar. İbnül Esîr, İbnül Adîm ve Abu’l Farac Meliknâmeden nakiller yapmışlardır. (İnşallah Medeniyetimizin Kayıp kitapları diye bir yazı yazma fikrim var orada Meliknâme’nin nerelerde olabileceği de diğer kayıp kitaplarımız ile birlikte sorgulanacaktır. Kim bilir belki de İnanç Bey’in kitabı Vatikan kütüphanesinin raflarını süslüyor olabilir.) Ebul Farac Tarihi, Mîrhând’un yazdığı Ravzatüs – Safâ adlı kitap, Urfalı Mateos Vekayi-Nâme, Papaz Grigor’un Vekayi-Nâme zeyli. Listeyi daha da uzatmak mümkün ancak şimdilik bu kadarı yeterli… Efsanevi Anadolu Seferinde Neler Oldu Efsanevi Anadolu Seferi başlamadan önce Çağrı Bey, yanında ki kuvvetlerle Horasan’a girmiştir. O sırada Horasan Valisi olan Arslan Cazib bu geçişi haber almış ancak Çağrı Bey’in Horasan’dan geçişini engelleyememişti.  Çağrı Bey daha önceki dönemlerde Irak-ı Acem ve Azerbaycan bölgesine yerleştirilmiş bulunan Türkmenler den ve Ebul Hasan Harakânî Hz ile dervişlerinden aldığı destekle Doğu Anadolu’ya geldi. Küçük Ermeni Krallıklarının hüküm sürdüğü bölgede Bizans’a olumsuz bir bakış mevcuttu. Ayrıca Ermeni ve Gürcüler de siyasi birlikten bir hayli uzaktı bu kuşkusuz Çağrı Bey’in işini kolaylaştıran bir durumdu. Çağrı Bey ilk olarak Kuzeydoğudan Vaspurakan Krallığının hâkimiyet sahasına girdi. Bir süre Vaspurakan Krallığı üzerinde ki Faaliyetlerine devam etti. Bu sırada krallığın başkenti olan Vosdtan’da (Van Gölünün Güneydoğu kıyısında yer alan bir şehirdir ) bulunan kral Senekerim, Çağrı Bey’in üzerine Ordusunu gönderdi ancak Türk okçularının üstünlüğü sayesinde Ermeni Krallığının ordusu imha edildi.  Daha sonra Gürcülerin hâkimiyeti altında bulunan Nahcivan bölgesine ilerleyen Çağrı Bey Gürcü komutanı Liparit’in Savaşmadan ordusunu alarak kaçmasıyla birlikte seferini tamamladı. Tekrardan Horasan’dan sorunsuz bir şekilde geçerek önce Merv taraflarına daha sonrada Buhara’ya ulaşmayı başardı. Çağrı Bey Buhara’ya ulaştıktan sonra Tuğrul Bey’e haber göndererek salimen geri döndüğünü bildirdi, kardeşiyle buluştuktan sonra da ona seferi hakkında rapor vermiştir. Çağrı Bey’in Vefatı Şahsiyeti ile Harakânî Hazretlerin den Dinledikleri Efsanevi Anadolu seferinden sonra yaşananlar bu yazımın konusu dışında isteyen aziz okuyucularım tarih kitaplarına müracaat ederek neler olduğunu okuyup öğrenebilirler. Harakânî ve Çağrı Bey gibi iki sultanın hayat hikâyelerini takdir edersiniz ki bir yazıya konu edip bitirmek zaten mümkün değildir. Çağrı Bey ların bize haber verdiğine göre Ağustos veya Eylül 1059 tarihin de Serahs’ta vefat etmiştir.  Merv’e nakledilerek buraya defnedilmiştir.  Çağrı Bey’in kişiliği hakkında çok detaylı bilgi vermek mümkündür. Ancak onu en başta büyük bir askerî deha olarak tanımlamak yerinde olacaktır.  Çok merhametli ve vicdanlı olmasına rağmen halkının ve ordusunun iyiliği için sert tedbirler aldığı da olmuştur. Ebul Hasan Harakânî den istifade etmiş olması   “Ulu Selçuklu Medeniyeti”  için yüce bir nasipti.  Yazımızın başların da bahsettiğimiz üzere aslında Selçukluyu “ Büyük”  yapan hazretin, eşsiz nasihatleriydi.  Çağrı Bey’in vaktiyle can kulağıyla dinlediği nasihatlerden örnekler ile yazımı nihayete erdiriyorum. “He kim kapına gelirse ekmeğini suyunu ver hizmetini yap hürmet et ama sakın inancını sorma” “Cömert ol halka şefkat et, merhametli ve takva ehli ol günahlardan sakın” “Türkistan’dan Şam’a kadar bir kimsenin ayağına diken batsa ayağı taşa değse o ayak benim ayağımdır o acıyı ben çekerim bir gönülde bir sıkıntı olsa o sıkıntı benim sıkıntımdır.  O sıkıntıdan kurtuluncaya kadar ben de aynı sıkıntıyı çekerim” İşte bunlar gibi yüzlerce binlerce kelâm ve nasihat Selçukluyu “Büyük Selçuklu”  kılmıştır. Harakânî hazretlerinin ve aziz Sultanımız Çağrı Bey’in hatıraları önünde saygı ve hürmetle eğilirim. Şimdilik hoşça bakın zatınıza. Meraklısına ça: Ebul Hasan Harakânî / İbrahim Alanka Altın Silsile / Erkam Yayınları /Hasan Kâmil Yılmaz Selçuklular’ın Kuruluş Hikâyesi Çağrı Bey / Timaş Yayınları / Cihan Piyadeoğlu Anadolu’nun Kalbi Harakânî / Sufi Yayınları / Yavuz Selim Uzgur Selçukluları Yeniden Keşfetmek - Büyük Selçuklular / Timaş Yayınları / Mehmet Ersan – Mustafa Alican