Bir süre daha Payitahtta kalan Hazret-i Pir Efendimiz İstanbul’dan memnun olarak ayrılmış ve tekrardan Bursa’ya teşrif etmişlerdir.  Ancak alçak hainler boş durmamışlar Ayasofya Camii buluşmasının intikamını almak için ellerinden geleni yapmışlardır ve sonunda da Mısrî Hazretlerini Limni Adası’na sürgün ettirmeye muvaffak olmuşlardır. ( Mayıs 1677)  Niyâzî Mısrî , “Bu bize Allah’ın ihsanıdır “ buyurmuşlar ve on beş sene ada da sürgünde kalmışlardır.  Limnî’nin yöneticileri, hazrete her türlü baskıyı ve eziyeti yapmışlardır ancak ada halkı onun kemalâtını fark etmiş ve birçok insan sayesinde hidayete ermiştir.  Köprülüzade Mustafa Paşa’nın Sadrazamlığı sırasında 1692 senesinde sürgün cezası kaldırılmış olan Hazret-i Pir Ramazan-ı Şerifin sonlarına doğru Bursa’ya geri dönmüştür.  Dergâhında hak âşıklarının irşadı ile meşgul olmuş, yolda kalmışlara karnı aç olanlara ilim taliplilerine yardım etmiştir.  Bu sırada ulema ve devletliler arasında hazret, hakkında dedikodular tekrardan başlamıştır. “Mısrî Efendi’nin dervişleri çoktur isyan edecek devleti ele geçirecek” fitnesi de kulaktan kulağa yayılmıştır.   Osmanlı tahtındaysa Sultan II. Ahmet Han oturmaktadır ve Avusturya seferi hazırlıklarıyla meşguldür.  1693 senesinde haziran ayında Hazret-i Pir İstanbul’a davet edilmiştir.  Ancak onun İstanbul’a gelmesini istemeyen güruhta hazırlıklarını yapmışlar sahte mektuplar hazırlayarak yolundan geri çevirmek için ellerinden geleni yapmışlardır.  Hatta işi ileri boyutlara taşıyıp kendisini tehdit dahi etmişlerdir. Lakin Hazret-i Pir’i yapılanlar durdurmamış üç yüz silahlı dervişiyle Orduya katılmak için Tekirdağ yoluyla Edirne’ye teşrif etmişlerdir. En sonunda hainler sarayda ki adamları vasıtasıyla Sultan II. Ahmet Han’ı da Niyâzî Mısrî’nin isyan edeceğine inandırmışlardır.  Bunun üzerine Padişah, hazrete Bursa’ya geri dönmesini emretmiştir.  Hazret-i Pir, Hükümdarın iradesine rağmen Bursa’ya geri dönmez. Oyunu bozmak için padişaha bir mektup yazmıştır. Amacı II. Ahmet Han’ı uyarmaktır. Kaleme aldığı namede, hünkâra etrafının hainlerle çevrili olduğunu kendisine yalan yanlış bilgiler verildiğini bunların sözleriyle hareket etmemesi gerektiğini anlatmıştır.   Niyâzî Mısrî Hazretleri, Edirne’de Sultan Selim Camiinde halka vaaz edip hakkında söylenen sözlerin iftira olduğunu da izah etmiştir. Lakin Camii de ki sohbetin sonun da çıkışta bahçede kendisini bekleyenler Hazret-i Mısrî’ye “Sahib-i Devlet seni ister, Buyurun”  demişler ve zorla bir arabaya bindirmişlerdir. Maalesef haksız yere Hazreti Pir Ayağına pranga vurularak Gelibolu yoluyla II. Kez Limni’ye sürgüne gönderilmiştir.  ( Temmuz -1693) Hazret-i Pir Niyâzî Mısrî’nin II. Limni Sürgünü Ve Vefatı… Hazret-i Niyâzî Mısrî  , Limni’de âdetleri üzere halvet , riyazat ve ibadet ile günlerini geçirdiler . Burada da ilk sürgün zamanından kalma dervişleri vardı. Onlara Hazret-i Allah’ın isimlerini ve İlm-i Ledün okutmakla meşgul oldular.  Vefatlarından önce ki günlerde hissedecek kalplere ve tefekkür etmesini bilen akıllara da bir ibret ser levhası bıraktılar. Tarihçilerin yazdığına göre Hazret, Limni’de şehrin her yerini yüksek sesle bağırarak ve  “ Mısrî’yi bir kalbur samana kim alır” diyerek dolaşmışlardır.   Onun bu sözlerini duyan ada halkı arkasından alay ettiler ve kötü sözler konuştular.  Hazret-i Pir baktı ki tâlip  bulunmaz; geri kaldığı camiinin kapısına gelip durmuş ve kendi kendine şöyle buyurmuştur “ Ey koca Mısrî, sen bu âlemde bir kalbur samana bile değmedin”   Düşmanları da boş durmuyorlardı tekrar hürriyetine kavuşur olanı biteni Hünkara anlatır korkusuyla Niyâzî Mısrî Hazretlerini defalarca zehirlemişlerdi.  Zehirlendiğini kendisinin hatıratında ve bazı eserlerinde parça parça geçen bahislerde de görmek mümkündür.  Hatta düşmanları o kadar azgın ve hainlerdi ki geçtiği yollara zehirli tozlar serpiyorlar elbise ve ayakkabılarına hatta yemek kaplarına bile zehir döküyorlardı.  Vefatından önceki son zehirleme emrinin Şeyhülislam Tiryakî Feyzullah Efendi’ye ait olduğunu yazan kaynaklarda bulunmaktadır.  (DEVAM EDECEK)