Hazret-i Mısrî, artık ihtiyarlamış, yorgun düşmüştü. Vefatından önce ki son altı ayda insanlarla ülfeti zorunlu haller dışında tamamen kesmiş sadece evrâd ve ezkâr ile meşgul olmuştur.  İlham-ı ilahi ile birlikte 78 yaşında göçeceği günü öğrendiği günden beri de “Niyâzî “  mahlasını kullanır olmuştu. (  Niyâzî mahlasının ebced değeri 78’dir Hazret-i Pir göç vaktini keşfettikten sonra bu mahlası kullanmıştır)  son günlerinde şu nutk-u şerifi yazmış ve okuyanları da ağlatmıştır. “ İnile ey derdli gönül inile, Ehl-i derdin inleyecek çağıdır. Gel tımâr et yârene sen aşk ile Yârelerin onulacak çağıdır. Yok, karârı gönlümün bilmem neden, Kasdeder bin pâre ola bu beden Var ise gitmek diller bu aradan, Aslına azmeyleyecek çağıdır. Ey Niyâzî dünyada etmez huzur, Şol kişi kim olmaya ehl-i gurûr Hakk’ı anla etmeden bundan ubûr, Mevtin elçisi gelecek çağıdır. “      Hazret-i Pir göçtüğünde, yanında Limni halifesi ve türbedarı Boyabatlı Şeyh Mahmud Efendi Hazretleri vardı.  Niyâzî Mısrî, Mahmud Efendinin şehadetine göre son bir hafta hiçbir şey yiyip içmemişti.  Bundan sonrasını Limni halifesi şöyle anlatıyor “  Efendim Azizim önce vasiyetnamesini yazıp tamamladılar; seccade altına koydular.  Ayağında ki demirleri topladı; mübarek ayaklarının kenarına koyup kıbleye yöneldi. Bu fakir hizmetine gider, onu zikir ve ibadet halinde bulurdum. Bu çok sık vâki olurdu. Yanına vardığımda Hû Efendim, Destûr! Derdim. Azizim, asla hareket etmezdi. Bir vakit emirlerini bekleyip evime dönerdim. Böylece yedi gün ve yedi gece geçti.  En sonunda varıp halvet mahallinden içeri girdim. Mübarek yüzüne baktım ki dâr-ı bekaya teşrif eylemişlerdi. “ Takvimler 17 Mart 1694 tarihini gösteriyordu kuşluk vaktiydi.  Hazret-i Pir yaşarken zaten kurtulduğu beden kaydından tamamen çıkıp Hazret-i Allah’a kavuşmuştu. Niyâzî Mısrî Hazretleri, Osmanlı İmparatorluğunun içine çöreklenmiş Müslüman görünümlü Sabetayistlerle ve zenginlik sahibi olmak ikballerini devam ettirmek isteyen sözde devletlilerle, sahte alimler ile Allah yolunda cihat etmiş ve maalesef zehirlenmek suretiyle şehit edilmiştir. Niyâzî Mısrî Hazretleri’nin Eserleri Ve Halifeleri…    Niyâzî Mısrî’nin Halifeleri: Hazret-i Pir Niyâzî Mısrî Efendimiz kaynakların verdiği bilgilere göre dervişlerinden 30 kişiyi İlm-i Ledün yani – Aşk ve Marifet mektebinden mezun etmiş; Tac-ı Şerif giydirmiş ve insanlara, Allah’ın emir ve yasaklarını anlatmalarını darda, yolda kalmışlara da hizmet etmelerini öğütleyerek uğurlamıştır.  Toplumun hemen hemen her kesiminden derviş ve halifesi olan Hazret-i Niyâzî Mısrî’yi yakından tanımak ve onun büyüklüğünü daha iyi fark edebilmek için yetiştirdiği insanları da tanımak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Şimdi gelin hep birlikte Pir Efendimizin, aşkın ateşinde pişirdiği mücevherlerden altınlardan kıymetli insanları tanıyalım. Çelebi Şeyh Ali Efendi Hazretleri: Niyâzî Mısrî Hazretleri’nin oğludur. Babasının yerine Bursa’daki Mısrî Dergâhına şeyh olmuştur. 20 yıl kadar insanların irşadı ile meşgul olmuştur. 1713 tarihinde elli yaşındayken vefat etmiştir. Bursa’daki Hankâh’ın bahçesine defnedilmiştir. Şenikzâde Şeyh Mehmed Efendi Hazretleri: Bursa’da Şer’iyye mahkemesi başkâtibi iken Niyâzî Mısrî Hazretlerine intisap etmiştir. Derviş olduktan sonra memuriyeti tamamen terk etmiş dergâhta gece gündüz ilim tahsil etmiş ve zikir üzere yaşamıştır. Hazret-i Pir’den icazetname almaya da hak kazanmıştır. 1697 yılında Bursa’da vefat etmiştir. Pınarbaşı kabristanına sırlanmıştır. Şeyh Mehmed Kasım Efendi Hazretleri: Kasım Efendi 1634 yılında Bursa’da doğmuştur. Çelebi Mehmed medresesinde tahsil görmüştür. Uzun yıllar Ahmed Bey Mahallesindeki Camii de imamlık yapmıştır. Hazret-i Pir’e biat ettikten sonra yanından ayrılmamaya gayret etmiş efendisi nereye gitmiş ise beraberinde gitmiştir. 1722 yılında Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın davetiyle İstanbul’a gelmiştir.  Bir yıl sonra 1723’te 91 yaşında vefat etmiştir. Payitahtta Eyüp’te Yahyazâde Tekke’sinde defnedilmiştir. (DEVAM EDECEK)