Sessizliğin hâkim olduğu bir ormanda yürürken çevremizi saran ağaçlar, yapraklar ve çiçeklerin arasında yankılanan kuş sesleri, rüzgârın hışırtısı ve bazen uzaktan gelen bir ezgi doğayla birleşir. Bu anlarda ister istemez insanın aklına şu soru gelir: Acaba doğa da bizi dinliyor mu? Daha da önemlisi bitkiler müziği duyabiliyor mu?
Bilimsel anlamda, bitkilerin kulakları yok; sesleri bizim gibi algılayamazlar. Ama bu, tamamen sağır oldukları anlamına gelmez. Son yıllarda yapılan araştırmalar, bitkilerin sese özellikle de belirli frekanslardaki titreşimlere tepki verebildiğini gösteriyor. Örneğin, Güney Kore’de yapılan bir deneyde klasik müzik dinletilen pirinç tarlalarında büyüme oranının ve protein sentezinin arttığı gözlemlendi. Hindistan’da ise bazı çiçek türlerinin geleneksel Hint müziklerine daha hızlı yanıt verdiği kaydedildi. Bu deneylerin ortak noktası şuydu: Bitkiler, ritmik ve melodik titreşimlere “fiziksel olarak” tepki veriyor gibi görünüyordu.
Ancak burada dikkat çekici olan, müziğin bitkiler üzerindeki etkisinin yalnızca bir biyolojik yanıtla sınırlı kalmaması. Bazı araştırmacılar, ses dalgalarının yapraklardaki stomaların (gözeneklerin) açılıp kapanma hızını etkileyebileceğini ve bu sayede fotosentezin daha verimli hâle gelebileceğini öne sürüyor. Diğer bir deyişle, klasik bir müzik parçası, bir orkide için adeta “güneşli bir gün” anlamına gelebilir.
Peki, bu bilimsel sonuçlar dışında ne var? İşin metafizik tarafı da en az biyoloji kadar büyüleyici. Antik dönemlerde bitkilerle müzik arasında kutsal bir bağ olduğu düşünülürdü. Antik Yunan filozofları, evrenin müziğinin bitkiler aracılığıyla yeryüzüne yayıldığına inanırdı. Hint kültüründe kutsal sayılan ağaçlara mantra söylenirdi. Hatta Japonya’da bonsai yetiştiricileri bitkilerine klasik müzikle “duygusal bakım” yapar.
Bazı araştırmacılar, müzikle büyüyen bitkilerin daha yeşil, daha güçlü ve daha çiçekli olduğunu bildiriyor. Bu etkiyi açıklamak için kullanılan teorilerden biri de “biyorezonans” kavramı. Buna göre her canlı varlık belirli bir frekansta titreşir ve bu frekans dış uyaranlarla örneğin bir müzik parçasıyla uyumlanabilir. Müzik, bir anlamda bitkilerin “yaşam frekansına” dokunuyor olabilir.
Elbette şunu unutmamak gerek: Bitkilerin müziği sevip sevmediğini asla tam olarak bilemeyeceğiz. Onlar tepki verseler de, bu bilinçli bir tercih mi yoksa biyolojik bir refleks mi, bunu kesin olarak ölçemeyiz. Ancak doğaya biraz daha dikkatli baktığımızda, belki de sessiz sandığımız bu canlıların kendilerine özgü bir dinleme biçimi olduğunu fark edebiliriz.
Kim bilir, belki de sabah suladığınız çiçek, klasik müziğin ezgileriyle biraz daha neşelenmiştir. Ya da pencere önündeki fesleğen, sizin habersizce mırıldandığınız şarkıları bir şekilde “hissetmiştir”.
Doğa, bize hâlâ dinlemediğimiz çok derin bir müzik sunuyor. Belki de bitkiler, bu orkestranın en sessiz ama en sadık dinleyicileridir