Ülkemizde iki yüze yakın üniversite var ve bu üniversitelerdeki eğitim kalitesi de ortada, dolayası ile ülkemizde bilimsel araştırmalar da istenen noktada değiliz.

Bediüzzaman, yıllar önce: “İlmi elinde tutan, kuvveti de elinde tutar!” diyerek, bilimsel araştırmaların önemini vurgularken, onun ne kadar doğru söylediğini son Corona Virüsündeki gelişmelerde görmekteyiz.

Şimdi size Eğitim İbrahim Gülsu’nun geçen haftaki makalesinde de yer alan, bir bilimsel makaleyi paylaşmak istiyorum. Yazıyı okurken, son yaşadığımız hadiselerle örtüştürmenizi rica ediyorum.

“Bilimsel çalışmalar dünyada büyük gizliliklerle yürütülüyor. Chemtrails operasyonlarıyla ilgili iddiaların BM’nin resmi bir oturumunda yalanlanması dolayısı ile operasyonların son derece gizli olduğunu ve Birleşmiş Milletler, WHO, CIA, MOSSAD, MI6, FSB, BND gibi istihbaratlar tarafından ortaklaşa yürütüldüğü sonucunu da çıkarabiliriz.

İklimleri değiştirmek, bulutları yönlendirmek, hava modifikasyonları ile coğrafyalar üzerinde fırtına, hortum, sel, tayfun, deprem vb. afetleri suni olarak yaratabilmektir. İddialar içinde en dikkat çekeni havamızın, sularımızın ve topraklarımızın yüksek toksidasyona sahip Chemtrails kimyasallarıyla periyodik olarak zehirlenmesi ve bu toksik toprağa dirençli tohumlar geliştiren yapıların dünya tarım/ziraat pazarını ellerine geçirmeleridir. Toksik parçacıkların türlü yollardan insan vücuduna girmesi ile başta kanser ve Alzheimer olmak üzere artış gösteren sayısız hastalıklar sayesinde yine aynı yapıların uzantısı tröst ilaç firmalarının trilyonlarca dolarlık kazanç elde etmeleri de ayrı bir tartışmadır.

Atmosfer insanlığın isteği dışında ve hiçbir ön araştırma yapılmadan 1990 yılından beri NATO’ya üye ülkelerin askeri ya da sivil uçakları tarafından spreyleniyor! Bu spreylerde Sülfat değil ama daha çok Alüminyum kullanılıyor. (Türkiye’de 24 NATO Üssü bulunmakta.) Alüminyum gibi toksit olduğu bilinen tonlarca kimyasal maddenin her gün spreyleme yöntemiyle atmosferimize, suya, toprağa karıştırılmasının arkasında insani bir niyet olmadığı apaçık ortadadır.

Alüminyum doğada çözülmesi onlarca yıl süren kansorejen bir madde. Yine Dr. James Rot’a göre alüminyum organizmada biriken toksik bir madde. Son araştırmalar tüm dünyada (En yüksek oran Türkiye’de!) Alzheimer hastalığının son derece yüksek oranlarda arttığını gösteriyor. Bu sonuçtan en çok spreylemenin ülkemizde yapıldığını anlamaktayız! (Sel hadiselerini hatırlatıyorum)

Stratosfer spreyleme fenomeni artık bir gerçek. Yine, tıp araştırmacısı ve gazeteci Desiree Rover’a göre insanlık uzun bir süreden beri spreylerle aptallaştırılıp kısırlaştırılıyor.

Zamanla aşırı alüminyum konsantrasyonu nedeniyle organik tarım yapmayı bırakın, tohum bile filizlenmeyecek! Dolayısı ile Monsanto (ve yan kuruluşları) neredeyse dünyanın tek tohum tedarikçisi haline geldi. Eski FBI görevlisi olan Ted Gunderson’a göre ise, “Toksik Spreylemenin varlığı konusunda hiçbir şüphe yok ve bu açık bir kitle imhasıdır! Spreylemenin gerçek amaçları ile ilgili birçok iddia daha var. Bunlardan en çok rağbet görenlerden bazılarını şöyle sıralayabilirim: “Baryum sayesinde denendiği söylenen HAARP çalışmaları için. *Dünya nüfusunun azaltılması için. *Laboratuar üretimi patojenleri salmak ve çözüm olarak ilaç/aşı satmak için. *Zehirlenen toprağa dayanıklı GDO’lu tohumlarla dünya gıda pazarını ele geçirmek için. *İnsanları zehirleyerek ilaç tröstlerine devasa gelirler sağlamak için. *Zihin Kontrolü amaçlı gizli elektromanyetik deneyler için. *Bunların hepsi ve hatta daha fazlası için. Chemtrails bahsini burada noktalamadan önce, günümüzün en büyük belası olan “Covid-19 Virüsü”nün tüm dünyaya ışık hızı ile nasıl yayıldığını, daha ilginci dış dünya ile hiçbir teması bulunmayan “tamamen izole yaşam alanlarına” dahi nasıl bulaştığı sorusunu paylaşmak isterim.

İşte bu noktada bu HAARP teknolojilerinin CHEMTRAILS uygulamaları ile organik bir bağı ortaya çıkmaktadır. Chemtrails spreylemeleri ile bir iletken haline getirilmiş olan atmosferimizde meydana getirilen elektromanyetik alanlar sayesinde (farklı aralıklardaki genlik modülasyonları) insan bilincinin değiştirilmesi ve hatta yeni zihinsel desenler oluşturulabilmesi öngörülmekte. Siz bunun tesir alanını “Bölgesel” veya “Küresel” boyuta bir çeşit “Kitle Hipnozu” boyutuna kadar taşıyabilirsiniz. Vericinin yüksek frekanslı dalgalarını bir taşıyıcı olarak kullanarak, düşük frekanslı titreşimleri ile modüle ederek insan beynini arzu ettiğiniz miktarlarda ve farklı amaçlar için etkileyebilirsiniz. İnsan   göstereceği bir titreşim aralığı kullanırsanız, telepatide olduğu gibi “bilgi iletimi” bile yapabilirsiniz.

İnsan beyni deneysel olarak belirli bir frekans aralığına maruz bırakıldığı durumlarda verdiği tepkileri EEG ölçümleri üzerinde net olarak görebilmektesiniz. Bu uygulamalar yalnızca bilinci değil bilinçaltını dahi etkileyebilmekte ve hatta bedenimizin bağışıklık sistemini de bozarak çok ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir.

Günümüzün en çok konuşulan ve tartışılan konuları olan Great Reset, Blockchain, Yapay Zekâ, Transhümanizm, (android/humanoid) Neuralink gibi kavramların gerçekleştirilmesi dahilinde; Elektromanyetik ve Nano Teknolojilerinin en üst düzeyde kullanıldığı bir Atmosferik Modifikasyon, Zihin Kontrol ve Nüfus Planlama projesi olan CHEMTRAILS ve HAARP için alarm vakti! Hâlâ çok geç kalınmış değil.”(Türk Yurdu Nisan 2021 Sayısı Ali Aslan Dodurga, “Chemtrails ve Haarp” adlı makalesinde, alınmıştır)