İnsan için en büyük dua; “ Allah(cc) senden razı olsun!” demek olsa gerek. Bunu neden söyledim, anlatayım…

Önceki gün Yatsı Namazını kılmak üzere Hz. Fatıma Mescidi gitmiştim. Müezzin kardeşimiz o kadar yürekten okumuş olsa gerek ki hemen yanıbaşımdaki arkadaşım ağladı. Belli ki, ezan yüreğine dokunmuştu.

Bundan yaklaşık 2 ay önce de yine bir sabah namazında, Esad Coşan Cami imam Hatibi, Kur’anı o kadar dokunaklı okudu ki cemaatten yine ağlayanlar olduğuna şahit olmuştum.

Sonra Kabe’deki imamların gözyaşları döküşü aklıma geldi. Kendi kendime şu soruya sordum: “ İnsan neden ağlar?”

Ağlamak öyle zannedildiği gibi her zaman hüzün vermez insana, bazen sizi aşka götürür ve cuşa gelirmişsiniz.

Hocam diyor ki: “ Her adam cuşa gelemez, cuşa gelmek coşmak,kendinden geçmektir. Özellikle  deyiş eşliğinde ya da semah'a dururken, o başdöndürücü musiki ile mevleviler sema ederken: tam o noktada, kendilerinden geçtikleri anda olan şeydir…”

Bu durumu da ancak cuşa gelenler bilir.  Öyle ya! Allah diyerek gözyaşı dökmek öyle kolay olmasa gerek.

Eyvallah!

CEZBE HALİ

Kur’ân buyuruyor ki: “Beni zikredin ki, Ben de sizi rahmetimle anayım. Ve Bana şükredin. Sakın nankörlük etmeyin.” (Bakara Sûresi: 152)

Bir diğer âyette ise Cenâb-ı Hak, Allah’ın zikrinin iman edenlerin kalplerine huzur verdiğini bildirir: “Onlar iman eden ve kalpleri Allah’ın zikriyle huzur bulan kimselerdir. Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzura kavuşur.” (Ra’d Sûresi: 28)

Mevlidin yazarı Süleyman Çelebi: “Bir kez Allah dese aşk ile lisan. Dökülür cümle günah misl-ü hazan” der.

Evet, mesele aşk ile lisanımızla zihir edebilmek, işte işin özü burada saklı. Bu duruma gelen mü’min, cezbe halini yakalar. Peki cezbe nedir? 

Cezbe, sözlükte ruhun coşkunluk ve heyecan hali, ruhun kendinden geçme hâli, aklın baştan gitmesi, iradenin elden gitmesi, insan davranışlarına akıldan ve iradeden çok duyguların ve coşkunun hâkim olması ifadeleriyle tanımlanmıştır.

Bazı ilahiyatçılar bu durumla ilgili şöyle diyorlar: “Aklın ve iradenin baştan gitmesi aslında makbul bir yol ve tarz değildir. Bir fazilet değildir. Olsa olsa, eğer bir makam zannedilirse, hakka ve hakikate ulaşmaya bir perdedir.

Şu kadar var ki, akıl ve irade eğer Allah aşkından dolayı elden giderse, insan bu durumda yaptığı hatalardan muaf olabilir.

TASAVVUF EHLİ FARKLI BAKIYOR

Tasavvuf ehli ise olaya farklı bakar, onlar: “Allah sevgisi ile kendinden geçmeye ve vecd haline cezbe denmiştir. Ve bu hal manevî inkişaflar, yükselişler ve feyizler için önemli bir işaret sayılmıştır. Fakat Allah aşkı yerine, başka bir şeyin aşkı aklı ve iradeyi elden alırsa insan bundan mes’uldür.

Bunu da açalım. “ Cezbe hâli ruhta meydana gelen bir coşkunluk ve aşkınlık halidir. Manevî mertebeler kaydeden ruhun bazı mertebelerde kendinden geçmesi ve vecd haline girmesi demektir…” Görüldüğü gibi cezbe hali kimilerine göre zaaftır, kimilerine göre aşkın halidir.

Konuyu kendime göre bağlayayım. İnsan sevebilir, aşıkta olabilir. Ancak aşkın bir karşılığı vardır. Karşınızdaki de sizi sevmeli. İşte o zaman duygular kabarır, aşk hasıl olur, ardından gözyaşı gelir. Allah için ağlamak insanı manevi hazlara ulaştırır.

Şöyle bağlayayım: “ALLAH korkusu ile, gözünden yaş akan mümini,  Hak teala ateşten koruduğu gibi, ateşi de onun nurundan korur. [İbni Mace]

Ne mutlu Allah(cc) için gözyaşı dökenlere.

Kalın sağlıcakla.