Her yüz yılda insanlık yeni bir medeniyet ile tanışıyor veya tanışmaya zorlanıyor! Bugünlerde de tek devlet, tek para sistemine doğru bir “medeniyet” kurma çalışmaları başladı.

Oysa insanlığın yaşadığı sıkıntılardan kurtulması için şeytani bir medeniyet değil, Rahman-i bir medeniyet kurulma çalışması yapılmalıydı değil mi?

Ama görünen o ki, zor günler insanlığı bekliyor, Çağdaş Nemrut’un çocukları alt yapısını bile hazırladıkları Dijital Dünya Düzenine geçmek için mazlumları zorluyor. Aslında geçtik de aşılardan tutunda, para sistemine varana kadar birbiri ardı sıra ataklar yapıyorlar. Şaşkın şaşkın söylenenleri dinliyoruz. Birbirimize bakıyoruz afallamışçasına.

Şairin ifadesi ile: “Kapkaranlıkken bütün âfâkı insaniyetin,

Nûr olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin.”

İşte tam da bu ortamda, sağduyulu inanmış insanların Mehmet Akif’in deyişi ile: “Kurandan alarak ilhamı, asrın insanının idrakine sunmaları gerekiyor yeni medeniyeti veya çareyi!”

PEKİ NE YAPILMALI?

Kuranın ifadesi ile dost doğru bir hayat yaşamak ve zalimlere karşı kıyama kalkmaktan başka çare yok. Yani dünyada ki bütün iyilerin, adalete ve hakça paylaşıma inananların güç birliği yapması gerekiyor.

Elimizde Kur’an gibi bir kitap, önümüzü aydınlatan Efendimiz gibi bir nur olduktan sonra başka yerde çare aramaya gerek yok.

Sonra bu nurlardan faydalanarak yazılmış, yüzlerce eserler var. Örneğin Risaleyi Nurlar, şimdi bazıları çıkıp bu eserlerle ilgili okumadan, değerlendirme yaparak, yazdıklarımızı bir hiçmişçesine itiraz edecekler.

Ne olur bir defa Kuranı okuyun, sonra da o verdiği mesajları şeytani medeniyeti kuracakların düzenleri ile karşılaştırın, farkı o zaman göreceksiniz. Bir adalet, eşitlik hak, diğeri güç bende her istediğimi yaparım diyor...

Birkaç gün önce fikirlerini önemsediğim bir okul müdürü arkadaşım, Müslümanların yaşadığı sıkıntılara üzüldüğünü, ancak çıkış yolumuzun da olduğunu; Bediüzzaman’ın eserlerinin kıymetinin bilinmediğini, çağımızın hastalıklarının tamamının o eserlerde çözümler bulunduğunu belirterek, diyor ki; “Bediüzzaman’ın Medeniyet anlayışını incelemek gerek. Ona göre medeniyet öncelikle manevi değerlerdir. Sonra medeniyet, mârifet, san’at ve ticâret sâhaları üzerine kurulmalı!”dedi.

Doğrudur, Nemrutun çocukları dijital imparatorluklarını ilan ederken, güçlüyüm haklıyım diyor, oysa bizim kültürümüzde yukarda ifade ettiğimiz gibi hak ve adalet verdir. Bunun için bizim medeniyet adına söyleyecek sözümüz olmalı ki, hakça bir düzen gelsin.

MESNEVİ VE RİSALEYİ NUR

Yıllarca Risaleyi Nur derslerine katıldım, şu anda cep telefonumda da yüklü zaman zaman yine okuyorum. Aradığınız her şey bu kitapta var. Eğitimden, sağlığa; ekonomiden ölüme kadar. Yani ölümü ve hastalık risalelerini okurken ne hastalıktan korkarsınız ne ölümden. Ölümü bile insana sevdirir Üstad...

Bugünlerde ise Mesneviye dadandım, her ikisi de aynı şeyleri söylüyor, sadece misalleri farklı, eğer Risaleyi- Nur’ları okumuyorsanız, Mesneviyi okuyun. Okuyun ki, şeytanın nasıl bir ilimle beslendiğini, onun oyunlarını nasıl bozabileceğimizi öğrenin.

Şunu söylemek istiyorum, şeytanın dölleri çalışıyor, çünkü karşılıksız para basarak yıllardır, zengin oldular. Bu zenginliği şimdi dijital imparatorluk kurarak, insanlığın aleyhine kullanmaya çalışıyorlar. Şeytanın yemini var, insanlığı zulme uğratmak için her türlü hileye baş vuracak. Peki biz iyilerin, mazlumların, inanmış insanların o kötülükler karşısında sadece susacak mıyız?

Allah’ın vaadi var, yeryüzünde son defa Hak’kı hâkim kılacak. Yani Nurunu tamamlayacak.

O halde nurlarla oturup, nurlu bir hayat yaşamak için Allah’ın ipine sım sıkı sarılmamız gerekiyor...

Kalın sağlıcakla.