Birkaç gündür Sarnıçlar konusu gündem oldu. İstanbul'un merkezindeki Ayasofya Camisi'nin yanında bulunan, 1500 yıllık tarihi sarnıcın bir spa merkezi olarak işletilmesi tarihsel mirasın korunmasının önemine dikkat çekti. Neyse ki, Fatih Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü ekipleri, bu yeri mühürledi. Hukuki süreç devam ediyor.
Sarnıçlar, geçmişte su kıtlığı endişeleriyle de gündeme gelmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, şehirlere yağan yağmur sularının yeniden kullanılmasını sağlamak amacıyla yağmur suyu hasadı yönetmeliğini hazırladı. Yönetmelik, 23 Ocak 2021 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelikte, 2000 m²’den büyük parsellerde yapılacak binaların mekanik tesisat projelerine, çatı yüzeyinden toplanan yağmur sularının, tabii zemin altında inşa edilecek yağmur suyu toplama tanklarında biriktirilmesi ve gerektiğinde filtre edilerek yeniden kullanılması amacıyla yağmur suyu toplama sistemi projesinin de eklenmesi gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, ilgili idareler, daha küçük parseller için de benzer zorunluluklar getirebilecek.
Ülkemizde İstanbul’un haricinde Mersin, Denizli, Bodrum, İzmir, Antalya gibi iller başta olmak üzere Akdeniz ve Güney Ege kıyılarında bolca sarnıçlara rastlamak mümkün. Bu tarihi yapılar, suyun temini kadar, kültürel mirasımızın da yaşatılmasına hizmet etmektedir.
Sarnıçlar, geçmişten günümüze suyun depolanarak korunmasında en önemli yapı taşlarımızdan biri olmuştur. Özellikle yağmur suyunun depolanması, tarihin çeşitli dönemlerinde, şehirlerin su ihtiyacını karşılamak için geliştirilmiş bir yöntemdir. Bu yöntem, sadece suyun depolanması için değil, aynı zamanda şehir altyapısının korunması için de kritik bir öneme sahiptir. "Yağmur hasadı" olarak bilinen bu sistem, hem enerji tasarrufu sağlamakta hem de doğanın yükünü hafifletmektedir.
Yağmur hasadı, yağmur suyunun tarım, hayvancılık ve evsel ihtiyaçlarda kullanılmak üzere toprak altında veya üstünde biriktirilerek yeniden kullanılmak üzere depolanmasıdır. Yağmur suyu hasadının dünyadaki ilk örnekleri, evlerin uygun noktalarına yapılan sarnıçlar ve kuyular.
Geçmişte evlerin bodrum katlarına yapılan küçük sarnıçlarda biriktirilmiş yağmur suları. Daha öncesinde ise bir mahallenin ya da şehir halkı tarafından kullanılmak üzere yapılan çok daha büyük sarnıçlar yapılmış. Osmanlı ve Bizans gibi medeniyetler, su yapıları konusunda gösterdikleri özenle, suyun sadece bir ihtiyaç değil, bir prestij kaynağı olduğunu da kavramışlardır. Ülkemiz bu anlamda Bizans, Selçuklu, Osmanlı tarafından özenle inşa edilen pek çok su yapısı ile su medeniyetinin sergilendiği dünyanın önde gelen açık hava müzesi olma özelliğine sahiptir.
Ancak, suyun tarihsel önemini anlatan tek yapılar bunlar değildir. Atalarımız suyun olduğu yerleri yurt edinmişler, olmadığı yerlerde çok uzaklardan su getiren su yolları inşa etmişler. Yer altına süzülen kar ve yağmur sularından faydalanmanın çabasına düşmüşler. “Karız” adını verdikleri yatay yer altı su kanalları ile suları yaşam alanlarına taşımışlar. Bizans döneminden kalan "karız" adı verilen su iletim sistemleri, yer altına inşa edilen su kanallarıyla suyun buharlaşmadan, daha verimli bir şekilde taşınmasını sağlamıştır. Kış ve bahar aylarında yoğun olan kar ve yağmur sularının karadan denize ulaşırken yüzde 10’u yüzeyden, kalan yüzde 90’lık kısmının yer altından ulaştığı bilinmektedir. Bu da “karız” inşa etmenin ne denli avantajlı olduğunun göstergesidir. Bu tür yer altı sistemlerinin inşa edilmesi, sadece suyun güvenli bir şekilde depolanmasını değil, aynı zamanda bu suyun kuraklık dönemlerinde dahi kullanıma sunulabilmesini sağlamıştır. Karızlar, tüm bu özellikleriyle suyun doğru yönetiminin örneklerinden biridir.
Bugün, modern teknolojilerle suyu istediğimiz her yere taşıyabiliyoruz. Yüksek binaların en üst katlarına kadar suyu ulaştırmak, adeta basit bir işlem gibi görünse de, bu sürecin sürdürülebilir olması için suyun korunması şarttır. Küresel ısınmanın etkisiyle su kaynaklarının tükenmesi, gelecekte daha büyük sorunlara yol açabilir. Ancak, tıpkı geçmiş medeniyetler gibi, biz de teknolojiyi kullanarak suyu depolama yöntemlerini tekrar hayatımıza entegre edebiliriz. Her damla suyu tasarruflu kullanmamız gereken bu dönemde, sarnıç sistemleri yeniden önemli bir yer tutuyor.
Bizim memlekette, Kahramanmaraş’ta bağ evi yaparken, suyu depolamak için ilk iş, bir musluk planlamak veya su kuyusu açmaktır. Musluk genellikle evin arkasına ya da altına yerleştirilir. Şehir suyu kullanımının mümkün olmadığı durumlarda bu, hayati bir gereklilik halini alır. Şehir suyu varsa bile, bu sarnıçlar acil durumlarda bir yedek depo işlevi görür. Zorunluluk olsun olmasın, bu yapılar doğanın yükünü hafifletir. Sarnıçlarla yağmur suyu toplama kültürünü yaşatarak, bir yandan geçmişin izlerini korurken, bir yandan da şehir şebekesinden çekilen suyun miktarını azaltıp enerji tasarrufu sağlarız. Bu da günümüz dünyasında, doğa dostu yaşam anlayışına katkıda bulunur.
Sonuç olarak, artık günümüzde teknolojik imkanlarla suları istediğimiz yere taşıyor olabiliriz, metrelerce yükseklikteki gökdelenlerin en tepelerine kadar çıkarabiliriz lakin tüm bunları ancak kullanacak su kaynaklarımız varsa yapmamız mümkün olur. Bir zamanlar suyun temini için inşa edilen bu yapılar, bugün modern dünyanın ihtiyaçlarına da cevap verebilir. Su, hayatın kaynağıdır ve onu doğru şekilde kullanmak, tarihsel mirası korumakla kalmaz, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliğimizi de sağlar.
Sağlıcakla…