Öğretmenlik mesleği boyunca bir çok veli tipleri gördüm, bazıları çok aşırı ilgi gösterir, bir diğeri ise hiç ilgilenmez, doğru olan ise bunun ortasını yapmaktır. Tecrübem bana gösteriyor ki, ilgili velinin çocukları çok daha başarılı oluyor. Hele hele bu ilköğretim birinci sınıfta kendini çok daha net gösterir. Şimdi ara tatili girdik. Birinci sınıf öğrencileri de yeni yeni okumaya ve yazmaya başladılar. Bu yavruların öğrendikleri sesleri unutmamaları için, günlük seviyelerine uygun kitap okumaları ve üç beş cümlede olsa yazdırmak gerekiyor. Yine ortaokul 7. Sınıf ve lise birinci sınıflarda çocuklarımız için birer geçiş dönemleridir. Hele hele lise birinci sınıf öğrencileri ergenlik dönemini yaşadıkları için anne ve babalar yakından ilgilenmek zorundadırlar. Yoksa çocuklarını kaybederler.   ÇOCUĞUN BAŞARISI VELİNİN İLGİSİYLE DOĞRU ORANTILADIR Dediğim gibi öğrencilerin başarılı olmasında birinci etken kendisi, ikinci etken ise ailedir tabi bir çok etken vardır. Eğitimde de asıl sorumluluk velilere düşer.  Peki okul-veli ilişkisi nasıl olmalı? Veliler nelere dikkat etmeli? Neleri göz önünde bulundurmalı? Gelin konuyu biraz açalım. Birincisi aile düzenli bir şekilde çocuğun okul hayatı ve notlarıyla ilgilenmeli, öğretmenleriyle tanışmalı ve dirsek teması içinde olmalıdır. Olağanüstü durumlar hariç, veli en az ayda bir kere okulu ziyaret ederek çocuğunun gelişimi için neler yapılması gerektiğini konuşmalıdır. İkincisi, günlük, haftalık, aylık planlar yapılmalı bu planın evde uygulanmasını sağlamak, çocuğu ders çalışmaya motive etmek, ona sorumluluk vermek ve sorumluluklarını yerine getirme bilinci aşılamak veliye düşer. Okul hayatı bitince ne olmak istediğini sorun; bunun gerçekleşmesi için çalışma programı yapın ve bu programı duvara asın. Çocuğunuzun bu plana uymasını sağlayın. Çocuğunuzu devamlı şekilde destekleyin, teşvik edin, ödüllendirin. Sakın, sen yapamazsın, demeyin; çünkü yeteneksiz çocuk yoktur, yetenekleri keşfedilmemiş ve geliştirilmemiş çocuk vardır. Bu açıklamaları gönderen  Doç. Dr. Hidayet Tok diyor  “Çocuğunuza sürekli ve çok fazla “ders çalış” demeyin. Ölçülü miktarlarda yapılan “ders çalış” uyarısı ve takibi, çalışma ortamının da hazır olması çok daha fazla işe yarar. Diğer çocuklarla ders veya başka konularda kıyaslama içine girmeyin. Çocuğunuzun okul hayatına ilgili ve özverili olun. Öğretmenleri ile dialog halinde olun. Çocuğunuzun özel durumları varsa bunlar hakkında mutlaka öğretmenine bilgilendirin.” dedi. Ben buna ilaveler yapayım, çocuğun ilgisi, korkuları, yani moda tabiri ile hobilerini ve fobilerini, ilgisini, kabiliyetlerini de söylemek gerekiyor. Velhasıl, öğretmen ile veli el ele Allah’ın kendilerine emanet ettiği yavruyu hayata hazırlamalı, bunun yaparken de sabırlı olmalıdırlar.   OKUL BAŞARISI HAYAT BAŞARISI DEĞİLDİR Benim gördüğüm şu ki, okullarımız yavrularımızı sınavlara hazırlayan değil, hayata hazırlayan kurumlar haline gelmeli. Bunun içinde veli ve okul el ele vermeli. Bunu yapmadığımız için, evlenen  yavrularımız boşanıyor, evli kalanlar çocuklarına sabır göstermiyor v.s Sonuç olarak, bir ülke genç nüfusunu hayata ne kadar iyi hazırlar ise o kadar güçlü olur. Özellikle aile bağları çözüldüğünde, toplumda çözülür. Dağılmış aile çocuklarının yaşadığı sıkıntılar bu söylediğimin en büyük delilidir. Kalın sağlıcakla.