Türk Ocakları Kahramanmaraş şubesinin tertiplediği “Ocakbaşı Sohbetleri” programında KSÜ akademisyenlerinden eğitimci yazar Dr. Tamer OKUÇ tarafından:
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK DÜNYASINDA ALFABE BİRLİĞİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER
“Geçmişten Günümüze türk Dünyasına alfabe Birliği Üzerine Değerlendirmeler” konulu seminer gerçekleşti. 02.01.2025 tarihinde Mesder’de gerçekleşen programa çok sayıda şair, yazar ve akademisyen katıldı.
Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesi Hars heyeti başkanı Prof. Dr. İbrahim SOLAK’ın açılış konuşmasıyla başlayan program Dr. Kemal OKUÇ’un konuşmalarıyla devam etti. OKUÇ, “Türk dillerinin yazımında geniş ölçüde kullanılan ya da kullanılmakta olan alfabeler Göktürk (Orhun) alfabesi/ Türk runik yazısı, Eski Uygur alfabesi, Arap alfabesi, Kiril alfabesi ve Latin alfabesidir.” Diye başlayan konuşması şu şekilde devam etti:
BELİRLİ TARİHSEL DÖNEMLERDE BELİRLİ ÇEVRELERDE SINIRLI ÖLÇÜDE KULLANILAN ALFABELER
Türkçenin yazılı metinlerle takip edilemeyen dönemlerine ilişkin bilgiler hakkında Çin kaynaklarından bilgi edinilmektedir. Çin kaynaklarındaki Türk tarihine ait bilgiler ile burada geçen Türkçe özel ad ve unvanların Çince yazımı, Türklerin Çin alfabesini kullandığı anlamına gelmemekte ama Türkçenin Çin alfabesi ile yazıldığını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
- Maniheizm inancına sahip Uygurlar tarafından 8. ve 9. yüzyıllarda Mani yazısı
- Tibetlilerle yakın ilişkiye giren Koço ve Kansu Uygurları tarafından Hint kökenli Tibet yazısı
- Uygurlar tarafından tıp, takvim gibi bilimsel metinlerin yazımında Hint kökenli Brahmi yazısı
- Ortodoks inancına sahip Karaman Türkleri ve Tuna Bulgarları tarafından Grek alfabesi
- Ukrayna ve Polonya Ermenileri tarafından Kıpçak Türkçesi, Osmanlı Ermenileri tarafından da Oğuz Türkçesi Ermeni alfabesi ile yazılmıştır.
- Musevi inancına sahip Karay Türkleri tarafından İbrani alfabesi
- Batı Türkistanın Yedisu bölgesinde yaşayan Nesturi Hristiyanlık inancına sahip Türkler tarafından 13. ve 14. yüzyıllarda Türkçe Süryani alfabesi ile yazılmıştır.
GÖKTÜRK (ORHUN) ALFABESİ/TÜRK RUNİK YAZISI
4’ü ünlü olmak üzere 38 harften oluşan bu alfabede harfler günümüz Latin alfabesindeki gibi ayrı yazılmakta ve genellikle sağdan sola bir yazım şekliyle kullanılmaktadır.
Bu alfabe ile yazılmış en eski yazılı metin, milattan önce 5.-4. yüzyıllara ait olduğu düşünülen ve Kazakistan’ın Almatı şehri yakınlarındaki Esik kasabasında bulunan kurgandan çıkan gümüş kâse üzerinde yazılı 26 harf ve 2 satırlık yazıdır. Türkçeye ait yazılı geleneği günümüzden 2400 yıl geriye, Orhun Yazıtlarından da 1200 yıl geriye taşımaktadır.
Bunun yanı sıra milattan sonra 5-6. yüzyıllara ait olduğu ileri sürülen ve farklı Türk boylarına ait olduğu düşünülen, mezar taşı niteliğindeki Yenisey yazıtlarının Göktürk alfabesi ile yazılmış olduğu görülmektedir.
İlteriş Kağan döneminde 7. yüzyılda yazılan 6 dizelik bir bengü taş olan Çoyr Yazıtı, yazının okunurluğu ve çevirisi üzerinde bilimsel çevrelerin daha mutabık olması nedeniyle kimi görüşlere göre Türkçeye ait en eski metin olduğu düşünülmektedir.
8’inci yüzyılın ilk yarısında Göktürk alfabesi ile ortaya konan Orhun Yazıtları, Türklerin tarihine ilişkin önemli bilgiler sunmanın yanı sıra Türkçenin o tarihte mükemmel bir yazı geleneğine sahip olduğunu göstermesi bakımından büyük değer taşımaktadır.
Göktürk alfabesi olarak bilinen Türklerin millȋ alfabesi, 8’inci yüzyılın ikinci yarısına kadar Türk dünyasının ortak alfabesi olma özelliği taşımaktadır.
ESKİ UYGUR ALFABESİ
Soğd yazısından geliştirilerek oluşturulan ve Uygur alfabesi olarak bilinen bu yazı sistemi, 8. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar Doğu Türkistan, Harezm ve Altın Ordu gibi çok geniş bir coğrafyada etkili olmuştur. Bu yazı sisteminin uzun süre etkili olmasında, tarih sahnesine çıkan Moğolların bu alfabeyi benimsemeleri ve kurdukları Hanlıklarda resmȋ yazı statüsünde kullanmaları neden olmuştur.
ARAP ALFABESİ
10’uncu yüzyılın ortalarından itibaren İslam dininin Türkler arasında yayılması ile Arap alfabesi Müslüman Türklerin kullandığı yazı sistemi haline gelmiştir. 13. yüzyıldan itibaren Oğuz Türkçesi ayrı bir yazı dili özelliği kazanarak 20. yüzyıla kadar Türkçe, Doğu ve Batı Türkçesi şeklinde iki ayrı yazı dili halinde gelişim gösterse de bu dönemlerde Türkçenin her iki sahasında Müslüman Türkler arasında Arap alfabesinin kullanılması nedeniyle Türk dünyasında büyük ölçüde bir alfabe birliğinden söz etmek mümkündür.
KİRİL ALFABESİ
Türklerin Kiril alfabesi ile münasebeti iki şekilde gerçekleşmiştir:
1- Müslüman olmayan Türklere yazı dili oluşturma yoluyla Kiril alfabesi benimsetilmiş.
2- Rus hakimiyetindeki Müslüman Türklerin yazıları, yasa zoruyla Kirilleştirilmiştir.
LATİN ALFABESİ
İlk olarak 14. yüzyılda Aşağı Volga bölgesinde Kıpçak Türkçesi Latin harfleri ile yazılmıştır.
Osmanlı sahasında ise yabancı tüccarlar için hazırlanan kılavuzlar ile Avrupa’da oluşturulan gramer kitaplarında Türkçe sözcüklerin Latin harfleri ile yazıldığı görülmektedir.
20’NCİ YÜZYILDA TÜRKÇENİN YAZIMINDA BİRLİK VE AYRIŞMALAR
19’uncu yüzyılın ikinci yarısında yaşanan iki önemli gelişme, 20. yüzyılda Türkçenin yazımı ve Türk dünyasında alfabe birliği konusunu derinden etkileyecek sonuçlar doğurmuştur:
1- Çarlık Rusyasında İlminsky adında Ortodoks misyoner bir dil bilimcinin Türk lehçelerini ayrı birer yazı dili haline getirme ve bu dillere Kiril alfabesi uygulama faaliyetleri.
2- Azerbaycan sahasında Azeri aydın Mirza Fethali Ahundzade tarafından Türkçenin Arap alfabesi ile yazımından kaynaklanan sorunlara yönelik başlattığı tartışmalar ve bu tartışmaların Türkçenin Latin alfabesi ile yazımına evrilmesi.
İlminsky, telaffuz farklılıklarını esas alarak Türk boyları arasındaki lehçe farklılıklarını ayrı bir dil gibi değerlendirip onların hepsine ayrı bir alfabe düzenleme fikrini ortaya atmıştır. Böylelikle hem Türk boyları arasındaki birliği bozmayı amaçlamış hem de Türkleri Ruslaştırma ve Hristiyanlaştırma idealine hizmet etmiştir. Bu doğrultuda 1864 yılından itibaren Kiril alfabesini Kazan Tatar Türkçesine uygulamış, 1871’de Çuvaş Türkleri ardından Yakut Türkleri Kiril alfabesi kullanmaya başlamıştır.
Kazak ve Tatar aydınlarına etki ederek kendi lehçelerinin birer yazı dili olarak kullanılmasını teşvik etmiş, etkilediği aydınlara kendi lehçelerinde alfabe, gramer ve sözlükler hazırlatmıştır.
Kazan’da ve diğer Türk coğrafyasında okullar açtırarak bu okullarda Türk boylarının kendi lehçelerinde ve Kiril alfabesi ile dersler okutulmuştur.
1900 - 1920 yılları arasında Azerbaycan’da yaşanan alfabe tartışmaları sonucu 1920’de yeni alfabe komisyonu kurulmuş, 20 Ekim 1923’te Azerbaycan hükȗmeti tarafından Latin kökenli Yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir.
Bu tartışmaların bir ürünü olarak ortaya çıkan, yani ıslah edilerek Türk diline uyarlanmış Arap alfabesi, 1921 - 1926 yılları arasında SSCB bünyesinde yaşayan Müslüman Türklerin ortak alfabesi olmuş. Böylece SSCB’de yaşayan Müslüman Türkler ilk ortak alfabe tecrübesini edinmişlerdir.
26 Şubat 1926’da Bakü’de I. Türkoloji Kurultayı toplanmıştır. Bu kurultay Türk dünyası aydınlarının ilk kez bir araya gelerek bir arayış içerisine girmeleri bakımından önem taşımaktadır. Bu kurultaya Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen Fuat Köprülü ve Hüseyinzade Ali Bey katılmıştır. Harfler üzerinde görüşmeler 5 oturumda tamamlanmış ve kurultayın sonunda tüm Türk dünyası için Latin alfabesine geçiş ilkesi benimsenmiştir.
1926 Bakü Türkoloji Kongresi sonucu 1927 senesinde Kırgızistan, 1928’de Türkiye Cumhuriyeti, 1929’da Özbekistan ve Türkmenistan, 1928 - 1930 yılları arasında da Sovyet Rusya içerisindeki diğer Türk toplulukları Latin alfabesine geçmiştir.
1930’lara gelindiğinde Türk dünyasında Latin temelli ortak Türk alfabesi dönemi yaşanmış ve bu alfabe 1928’de Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilen alfabeye çok yakın özellikler taşımıştır. Bu durum Sovyet yönetimini endişelendirmiş ve 1938
1940 yıllarından itibaren 20’den fazla Türk topluluğuna birbirinden belli ölçüde farklı Kiril alfabeleri dayatılmıştır. Türk dilinin farklı alfabelerle farklı yazı dilleri şeklinde ayrıştırıldığı bu süreç Sovyetler Birliğinin dağılıp Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmaya başladığı 1990 senesine kadar sürmüştür.
1990 SONRASI BAĞIMSIZLIK DÖNEMİ VE TÜRKÇENİN YAZIMINDA BİRLİĞİ SAĞLAMA ÇALIŞMALARI
1990 sonrası Sovyetler Birliğinin dağılması ile Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan bağımsızlığını kazanmıştır. Bu durum Türk dünyasında ortak alfabe kullanımı başta olmak üzere her alanda dayanışma ve işbirliğinin geliştirilmesi için bir umut olmuştur.
Bu doğrultuda, Türkiye Cumhuriyeti ve bağımsızlığını kazanan diğer Türk cumhuriyetleri arasında aşağıda belirtilen bir dizi etkinlikler düzenlenmiştir.
Bunlardan en önemlisi 18 - 20 Kasım 1991 tarihinde İstanbul’da Marmara Üniversitesinde düzenlenen I. Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumudur. Bu sempozyum sonucunda Türk lehçeleri için tavsiye niteliğinde 34 harften oluşan Latin temelli ortak Türk alfabesi ortaya konmuştur.
I. Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu sonrasında Türk cumhuriyetlerinde kısa zamanda Latin temelli Türk alfabesine geçişler başlamıştır:
* 25 Aralık 1991 tarihinde Azerbaycan
* 13 Mart 1993 tarihinde Gagavuz Özerk Bölgesi
* 12 Nisan 1993 tarihinde Türkmenistan
* 31 Temmuz 1993 tarihinde Ukrayna Kırım Özerk Cumhuriyeti
* 2 Eylül 1993 tarihinde Özbekistan
* 26 Şubat 1994 tarihinde Özbekistan Karakalpak Özerk Cumhuriyeti
* 15 Eylül 1999 tarihinde Rusya Federasyonu Tataristan Özerk Cumhuriyeti
* 26 Ekim 2017 tarihinde Kazakistan Latin alfabesine geçme kararı almıştır.
Rusya Federasyonu, bünyesindeki Türk halklarının Kiril alfabesini bırakıp Latin alfabesine geçişine önlem olarak 11 Ekim 2002 tarihinde bir yasa çıkarmıştır. Bu yasaya göre Rusya Federasyonu içerisindeki halklar, Kiril alfabesi dışında herhangi bir alfabe kullanamamaktadır. Bu yasa nedeniyle Rusya Federasyonu Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin ve Rusya’nın Kırımı ilhakından sonra Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Latin alfabesine yönelik girişimleri yarıda kalmıştır.
1990 sonrası Türkiye Cumhuriyeti öncülüğünde Türk dünyasında alfabe birliğinin sağlanmasına yönelik büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Bunların dışında Kırgızlar,Başkurtlar, Çuvaşlar, Nogaylar, Kumuklar, Karaçay - Balkarlar, Altaylılar, Hakaslar, Tuvalılar, Tacikistan’daki Özbekler Rusya’nın etkisi ile hâlâ Kiril alfabesi kullanmaktadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi de Çin’in etkisi ile hâlâ Arap alfabesi kullanmaktadır.
LATİN ALFABESİNE GEÇEN TÜRK TOPLULUKLARINDA ORTAK TÜRK ALFABESİNDEN AYRIŞAN HUSUSLAR
Aynı alfabe tipini benimsemek, Türk dünyasında birliği sağlamak için yeterli değildir. Aynı harflerin tüm Türk dünyasında aynı sese karşılık gelmesi gerekmektedir. 1991 tarihinde İstanbul’da Marmara Üniversitesinde gerçekleştirilen Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu sonrası Latin alfabesine geçen Türk Cumhuriyetlerinin bazılarının alfabelerinde bu yönde sapmalar mevcuttur.
* Özbek Latin alfabesinde, ortak Türk alfabesinden farklı olarak “ç” yerine “ch”, “ş” yerine “sh”, “ñ” yerine de “ng” şeklinde kullanımlar söz konusudur.
* Aynı şekilde Türkmenistan’da kabul edilen ve daha sonra düzenlemeye tabi tutulan Latin temelli alfabede “ı” sesi için “y”, “j” sesi için “£”, “y” sesi için “ÿ”, “c” sesi için “j” işareti kullanılmaktadır.
* Kırım Tatar Türkçesi ile Karakalpak Türkçesi alfabelerinde de benzer sapmalar gözlenmektedir.
* Ortak Türk alfabesine en sadık Türk topluluğu olan Azerbaycan’da ise bir harflik ayrışma söz konusudur. 1991 tarihli ortak Türk alfabesindeki “ä” harfi yerine “ә” harfi kullanılmaktadır.
Latin temelli alfabeye geçen Türk topluluklarının ortak Türk alfabesinden ayrıştığı konular sadece harflerle sınırlı değildir. Özellikle de Kiril alfabesinden geçen Türk topluluklarında, Kiril alfabeli yazımda Rusça imlanın etkisiyle oluşturulmuş yazım kuralları devam ettirilmiştir:
* Millet adlarının küçük yazılması
* Özel adlardan sonra kesme işareti kullanılmaması
* İkilemelerin kurucuları arasına ve pekiştirme edatlarından önce küçük çizgi kullanılması (geç -meç, ýene - de)
* Açıklama ifadelerinden ya da cümlelerinden önce uzun çizgi kullanılması
Türk dünyasında gerçek anlamda birliğin sağlanabilmesi için ortak Türk alfabesi ve onun yazım kurallarına sadık kalınması gerekmektedir.
9-11 EYLÜL 2024 TARİHLİ TÜRK DÜNYASI ORTAK ALFABE KOMİSYONU TOPLANTISINDA KABUL EDİLEN ÇERÇEVE ALFABE
Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, üçüncü toplantısını Türk Devletleri Teşkilatı uhdesinde 9 - 11 Eylül 2024 tarihinde Bakü’de gerçekleştirmiştir. 2 gün süren bu toplantı 4 oturum halinde yapılmış, harfler tek tek görüşülerek oylanmıştır.
Toplantı, 3 temel ilke üzerinde uzlaşılarak yürütülmüştür:
1- Sadece anlam ayırt edici seslerin işaretlenmesi 2- Aynı seslerin aynı işaretlerle gösterilmesi
3- Her lehçenin kendine özgü ses farklılıklarının dikkate alınması
Ayrıca bu toplantıda, ortaya konan bu alfabenin herhangi bir lehçenin kullanacağı bir alfabe olmadığı; bu çerçeve alfabenin, bütün lehçelerin kullanacağı harflerin toplamından oluşan bir harf listesi olduğu vurgulanmıştır.
“Ә harfi”: 1991 tarihli ortak Türk alfabesinde “Ä” harfi şeklinde gösterilmiştir. Ancak Azeri Türkçesinde çok yoğun bir kullanım alanı olduğu için noktalı işarete sahip bu harfin işlevsel olmadığı değerlendirilmiş onun yerine “ә” harfi önerilmiştir. Azerice, Tatarca, Gagavuzca ve Türkmencede kullanılmaktadır. Kısa, kapalı, gırtlaktan gelen sert bir “e” harfidir. Normal “e” harfine göre daha kısa ve serttir. “a” ve “e” arası bir sese (ӕ) karşılık gelir.
“X harfi”: Tatarca ve Azericede kullanılır. Boğazdan gelen gırtlaksı, hafif boğumlu bir “h” sesidir. Boğazın üst kısmında titreşerek çıkar. Arap alfabesinde “ خ” sesine denk gelir.
“Q harfi”: Tatarca ve Azericede kullanılır. Gırtlaktan çıkarılan kalın “k” sesine karşılık gelir. Arap alfabesinde kaf “ق” harfi ile gösterilir.
“Ñ harfi”: Tatarca ve Türkmencede kullanılır. Genizden çıkarılan “n” ve “g” karışımı bir sestir. “ng” şeklinde kullanıldığı da görülür.Osmanlı Türkçesi alfabesindeki üç noktalı kaf-ı nȗni “ڭ” harfinin karşılığıdır.
“Ū harfi”: Yumuşatma imi ile gösterilen bu harf, Kazak heyetinin ısrarı ile alfabeye eklenmiştir. Kazakçada anlam ayırt edici ses olarak bulunduğu ifade edilmiştir.
Kahramanmaraş Türk Ocakları Şubesi tarafından tertiplenen Ocakbaşı Sohbetleri her zaman olduğu gibi ilgi ile izlendi. Toplantı, soru-cevap bölümü ardından Hars Heyeti Başkanı Prof. Dr. İbrahim SOLAK tarafından kapanış ve teşekkür konuşmasıyla tamamlandı.
Bu vesile ile Türk Ocakları Kahramanmaraş Şubesine ve program konuşmacısı Dr. Tamer OKUÇ’a ayrıca toplantının tertiplendiği Mesder Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği’ne ve değerli katılımcılara çok teşekkür ediyoruz.
Selam ve sevgilerle.