Yüce dinimiz, “İlim farzdır!” der, Alemlerin Efendisi ise bunu tasdik ederek “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Diye sorgular ve okumanın, anlamanın, anladığı ile yaşamanın, araştırmanın kısacası ilimde önderliğin önemine işaret eder.

Bu durumu daha geniş bir bakış açısı ile aldığımızda ise karşımıza daha önemli bir değerlendirme çıkıverir. “İslâm coğrafyası son iki yüzyıldır ciddi anlamda bir “kolektif akıl yıkımı” yaşıyor…

Bu akıl yıkımının en temel sebeplerinden biri, ilime öncülük etme potansiyelini kaybetmiş olmasıdır…

Belirli bir güce erişen milletleri yanlışa götüren iki temel yaklaşım vardır…

Bunlardan bir tanesi, “Artık bize bir şey olmaz” gafletine kapılarak yenilenme ve tedbir duygusunu kaybetmeleridir…

Bir diğeri ise çok büyüdüklerini düşünen devletlerin, artık karşılarında korkacakları somut bir güç kalmayınca “korkunun kendisinden korkmaya” başlamalarıdır…

Bunun yansıması ise herkesi düşman olarak görmek ve son derece saldırgan bir biçimde, yarının potansiyel düşmanı olarak görülenlere zulüm yağdırmaktır…

Tarihte her iki durumu temsil eden birçok devlet yaşadı…

Fakat her iki durumunda ilelebet devam ettirilmesi mümkün değildir…(Kay. İsmail Öz. Manada Derinleşmek)

YAŞAMAK İÇİN FARKINDALIK

Şimdi içinde bulunduğumuz durumu yukardan, yandan ve karşıdan çekilmiş fotoğraflara bakarak doğru okumak gerekiyor.

Niçin, bir çıkış yolu bulunmalı, bilim toplumuna uzak durmak ülkemiz için sıkıntılar ortaya koyacaktır. Hangi bir zaman başkalarının eline bakacağız.

Tarımdan, ulaşıma- eğitimden sivil savunmaya varana kadar kendi bilgimizi kendimiz üretmemiz gerekiyor.

Sahi uzay çağında ya da bilişim çağının neresinde duruyoruz.

Sonra Yeni Dünya Düzeni kuruluşu arayışı içindeyken, bugüne kadar kaç bilim adamımız, sağlık başta olmak üzere hangi buluşlara imza attılar? Bu sorunun cevabını inanın çok merak ediyorum.

Bakınız, bir doktor kardeşimiz Korona Virüs ile ilgili bir aşı geliştirdiğini söylüyor, haberleri okuduğumuzda seviniyoruz. Evet, son yıllarda oldukça güzel adamlar da atılıyor, bunu görmemek mümkün değil ama biraz daha hızlanmamız gerekiyor…

Biz bu durumda bize bir şey olmaz diyen öz güveni yüksek bir ülke konumunda mıyız? Yoksa kendi büyüklüğünden korkmaya başlayanlardın mıyız?

Her ikisi de değil bana göre.

Peki nerede duruyoruz?

El-cevap: “Gelişmekte olan ülkeler kategorisindeyiz.

NE YAPILMALI?

Her şeyi devletten beklemek gibi bir hata içindeyiz. Elbette devletin yapması gerekenler var ama birde vatandaş olarak bizlerin üzerine düşen vazifeler söz konusu. Öyle ya devlet her şeye elini uzatamaz ki?

Sahi sivil toplum örgütleri bilimin neresinde, üniversiteler, basın daha çok da köşe yazarları bu alanda ne yaparlar?

Ne yapmalı?

İşe okuyarak başlamalıyız. İyi de okumayı öğrenemedik ya da alışkanlık haline getiremedik. Kitap ile aramıza duvarlar ördük. Hatta çok okuyana “delirirsin çok okuma!” dedik.

Gülelim mi, ağlayalım mı?

Sonuç, din oku der, okumayız. Öğretmen oku der okumayız, sonuç bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağı içinde, iki arada bir derede gezip duruyoruz.

Yakışmıyor, bir Müslümana kitap okumamak yakışmıyor!

Yakışıyorsa söyleyin!

Kalın sağlıcakla.