Resulullah Hz. Muhammed(s.a.v)’e  Mekkeli Müşrikler: “ Ne istiyorsan iste, Seni saraylarda yaşatalım,beldenin en güzel kızı ile evlendirelim,mal-mülk verelim,başımıza hükümdar(melik) yapalım,yeter ki bu “Allah bir ,Ben O’nun Resulüyüm “davandan vaz geç “demişlerdi. Resûlullah : Allah’a yemin ederim ki sağ avucuma güneşi, sol avucuma ayı  koysanız yine hak davamdan geçmem.”diyerek cevap vermiştir. Medine’ye Hicretin Başlangıcı “ Ey Muhammed ! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme.” İlahi emrini tebliğ ile  mükellef kılınan Peygamberimiz bir pazartesi günü hicrete karar verirken, Kureyş’li müşrikler  Daru’n-nedve denilen  hükümet konağında peygamberimize bir ölüm planı hazırlıyorlardı. Küfrün babası Ebu Cehil ;” Her kabileden kılıçlı bir gencin Hz. Peygamberin evini kuşatmak üzere  bir araya gelmesini ve çıkarken hep beraber saldırarak bir suikastla öldürülmesini” teklif ediyor. Bu teklifi kabul ediyorlar. Halbu ki Resulullah (s.a.v) her şeyi biliyordu. Hz. Ali’yi çağırdı : “ Ben Medine’ye gidiyorum, yarın,bu emanetleri sahiplerine ver.benden sona sende gel. Bu gece yatağıma yat. Üzerine yeşil hırkamı ört.”buyurdu. Daha sonra kendisini öldürmek için evini kuşatan müşrikler arasından Yasin Suresinin başından, dokuzuncu ayetin de ki “  Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik .Artık görmezler.”ayetin sonuna kadar olan ayetleri okuyarak  ve bir avuç kum tanelerini canilerin başına serperek  evinden çıkıyor. Müşrikler Peygamberimizi göremiyor. Peygamberimiz doğruca Hz. Ebu Bekir’in evine gidiyor. Orada Mekke’den ayrılışın hüznünü şöyle dile getiriyor. “ Ey Mekke! Dünyada en çok sevdiğim yer senin topraklarındır. Fakat,senin evlaların  Beni,senin topraklarında bırakmıyor.” Buyurduktan sonra birlikte etraftan görmesinler diye evin arka tarafındaki pencereden çıkıyorlar. Güney tarafta Sevr dağındaki bir mağaraya sığınıyorlar. Orada üç gün kalıyorlar. Ebu Bekir’in kölesi Amir ibn-i Fuheyre  de o civarda koyunlar otlatıp Akşam karanlığı çökünce  Onlara taze süt getirdi. Bu sırada Mekkeli müşrikler bulana mükâfatla yüz deve vaat etmişlerdi. İzciler ayak izlerini takip ederek mağaranın kapısına kadar geliyorlar. Eğilip baksalar içerdekileri görebileceklerdi. Bu durum Hz. Ebu Bekir’i ürpertmiş ve alçak sesle Hz. Muhammed’e  şöyle sesleniyor. “ Ya Resulullah ayaklarının uçlarına baksalar bizi görecekler. Kendime üzülmüyorum. Doğan güneş sönecek, Muhammed’in bedenini burada yok edecekler.bunun için ağlıyorum.” Diyor. Mağaradan Hareket Hz. Muhammed(s.a.v)  ile Hz. Ebu Bekir Mekke’de iken yol kılavuzluğu için Abdullah bin Ureykıt adındaki kişiyi para karşılığında tutmuşlardı. Bu kişi develerle birlikte gelerek üçüncü gecenin sabahı Medine’ ye doğru yola çıktılar. Yüz deveyi almak için at koşturan  Süraka  İbn-i Cü’şüm  onları takip ediyor. İki defa yaklaştı. her yaklaşmasında atının ayağı kumlara çöktü.  Bu alarım işaretinden akıllanan Süraka. Yalvarıp yakardı. Şahadet kelimesi getirerek, arkadan gelenleri de geri çevirdi. Uzun ve yorucu bir yolculukta sonra Medine’ nin üç kilometre yakınında bulunan Kuba  mevkiine geldiler. Orada on dört gün kalarak Peygamberimizin bizzat çalıştığı  ve terini attığı Tövbe suresi 108 ayette belirtildiği gibi “Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak)ve O’nu rızasını kazanmak temeli  üzerine  kurun kimse mi daha hayırlıdır.) Allah’a karşı gelmekten sakınmak için kurulan Mescidi inşa ettiler ve ilk Cuma namazını burada kıldılar. MEDİNE’YE GİRİŞ Medineliler Hz. Muhammed’in şehirlerine gelmelerini hasretle bekliyorlardı. Nihayet  şehre girdiler. Bu giriş Millet olma, Devlet olma  uğrunda olma mücadelesinin tomurcuklanma safhası idi. Halk yolun iki tarafına sıralanmış, kabile reisleri,kadınlar ve çocuklar O’nun şehre girmesini görmek için bekliyorlardı. Halk “ “hoş geldiniz. Safalar getirdiniz.”diye şenlik yapıyorlardı.Kadınlar ve çocuklar damlara çıkmış şiirler söylüyorlar,def çalıyorlardı. Ve böylece Peygamberimiz şehre giriyor.Birbirlerine düşman olan Evs ve Hazreç kabilelerini barıştırıyor.Ensar ve Muhacirleri birbirlerine kardeş yapıyor. Yeri Yahudilerle Medine sözleşmesi yapıyor. Böylece anayasasını yaparak ilk devletini kuruyor. Medine de huzur tamı oluşuyor. HİCRİ YIBAŞI Hicri takvim,  Peygamberimiz Hz Muhammed’in( s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicret etmesiyle başlamaktadır. Bu tarih 622‘dir. Bu takvim ayın yörüngesi üzerinde  dönüşüne göre düzenlendiği için buna “Hicri” ,”Kameri “ gibi adlar  verilmiştir. Hicri takvim Peygamberim iz’in  vefatından sora , günlerin hesaplanmasında  ortaya çıkan  bazı   karışıklıklar üzerine düzenlenmiştir. Hicri takvim, ayın hilal şeklinde görüldüğü ilk geceyi aybaşı olarak kabul eder.Ayın tekrar görüşüne kadarki süreyi bir ay kabul eder. On iki ayda bir yıl sayılır. Bu takvime göre ayın dünya çevresindeki dönüşü yirmi dokuz buçuk gün olarak kabul edilir. Bu sebeple bir ay 29 bir ayda 30 gün kabul edilir. Böylece Miladi takvimde bir yıl 365 gün, hicri takvimde ise bir yıl 354 gündür. Bu yüzden hicri aylar miladi aylardan her yıl on bir gün önce gelir. Bu durum hicri ayların mevsimlere denk düşmesine sebep olur. Bu yüzden  hicri  yılın bir ayı olan Ramazan, bazen kış,bazen yaz mevsimine gelerek dört mevsimi dolaşır.36 yıl oruç tutan bir kimse yılın her ay ve günlerinde oruç tutmuş olur. Hicri takvimde yılbaşı Muharrem ayının 1. Günüdür. Muharrem ayını, Safer, Rebiyülevvel, Rebiyülahır, Cemaziyel evvel,Cemaziyel ahir, Recep,Şaban, Ramazan,Şevval, Zilkade,Zilhicce  ayları takip eder.