Akıllılık, ölümü unutmak değil, ölüm ötesi için hazırlanmak, o baki alem için sermaye tedarik etmektir.

Dostlar karşılaştıklarında: “ Ne var, ne yok?” diye hal hatır sorarlar. Ya da kısaca; “Nasılsınız?” Sorusunu yöneltirler.

Bizde usulende olsa; “ Allah’a şükür, bir yaramazlık yok!” diye klasik cevabımızı veririz. Aslında herbirimizin bir derdi, sıkıntısı vardır. Çünkü dünya imtihan dünyasıdır. Sıkıntısız asla olmaz. Hatta Mevlana Hazretleri, kendisine sıkıntı gelmediği zaman, Rabbim beni unuttu mu diye, üzüntüsünü belirtirmiş….

“Dünyada rahat arayanların en büyük bir gafleti, dünyanın fani olduğunu unutmalarıdır. Dünyayı ebedî tevehhüm etmekle ona sımsıkı bağlanırlar ve bu bağların musibet ve hastalıklarla gevşemesini  ve ölümle tamamen kopmasını hiç düşünmek istemezler. Ne var ki, düşünmemek hadiselerin seyrini hiç mi hiç değiştirmez.

Gel gör ki, kalbimiz ahirete inandığı ve o âlemin bu dünyadan çok daha üstün olduğunun bildiği halde, nefsimiz dünyadan ayrılmaya hiç yanaşmıyor. Dünyayı baki vehmetmekle ve  ahiret yolcusu olduğunu unutmaya çalışmakla kendini aldatıyor. Halbuki dünya her dönüşünde bizi o baki aleme bir gün daha yaklaştırıyor.

Yazar- Prof. Dr.Alaaddin Başar:“Akıllılık, ölümü unutmak değil, ölüm ötesi için hazırlanmak, o baki alem için sermaye tedarik etmektir. Bu büyük hakikati Allah Resulü (asm.) çok veciz bir şekilde şöyle ders verir: “Lezzetleri acılaştıran ölümü çok zikrediniz.”(Nesai , Cenâiz, 3)

Demek ki dünya lezzet alma yeri değil, ebedi saadete hazırlık diyarıdır. Bu fani dünyanın, özellikle de meşru olmayan zevk ve lezzetlerine talip olmak o baki saadetin kaybolmasını netice verir.

Meşru zevkleri de ölçülü olarak almak, kendimizi onlara kaptırarak aslî vazifemizi unutmamak gerekir.

OYUNCULAR  VE ROLLER

Bir öğrenci, okuluna ilim tahsil etmek için gider. Ders aralarında da kısa süre bir teneffüs verilir. Bu süre içinde dinlenir, oyun oynar, arkadaşlarıyla sohbet eder. Dinlenme ve oynamaya dalıp derslere girmeyen bir öğrenciye şöyle bir ikaz yapılır: “Oyunları acılaştıran, ‘okuldan atılmayı ve işsiz kalmayı’ çok hatırlayınız.”

Şu ayet-i kerime, bu noktada,  bütün insanlık alemi için en büyük bir uyarıcıdır: “Ve dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ve elbette ahiret yurdu müttakiler (Allah’a karşı gelmekten sakınanlar) için daha hayırlıdır, hâlâ akıllanmayacak mısınız?”(En’âm, 6/32) Kaynaklar Münazarat.Mektûbat, Yirminci Mektup)

AMA AKILLANMAYIZ, NEDEN Mİ?

İnsanoğlu aslında akıllı bir varlık, ancak akıl üzerinde etkili olan bir nefsi, bir çokda şeytanı vardır. Bu şeytanlar bazen cinnilerden olurmuş, bazen arkadaşlardan.

Tabi ki bunun terside mümkün. Yani iyi cinler olduğu gibi, iyi arkadaşlarımızda vardır. Mesele irademizi hangi yönde kullanmayla ilgilidir.

Eğer iman sağlam olursa ki bu imanın da dereceleri vardır. Burada hakiki imandan bahsediyorum o zaman nefsi terbiye söz konusu olur ve ‘akıllanırız’. Ölmeden ölürüz bu dünyada, yani ahiret hayatına kendimizi hazırlarız. Fakat, bugün günümüzde görüldüğü üzere, çoğumuz nefsimizin esiri oluyoruz. Aklımızı, nefsimizin emri altına verip, ‘akıllanmıyoruz’ ya da yarım akıllı yolumuza devam ediyoruz….

Bu büyük hakikati Allah Resulü (asm.) çok veciz bir şekilde şöyle ders verir: “Lezzetleri acılaştıran ölümü çok zikrediniz.”(Nesai , Cenâiz, 3)

Sonuç , dünya lezzet alma yeri değil, ebedi saadete hazırlık diyarıdır. Bu fani dünyanın, özellikle de meşru olmayan zevk ve lezzetlerine talip olmak o baki saadetin kaybolmasını netice verir.

Meşru zevkleri de ölçülü olarak almak, kendimizi onlara kaptırarak aslî vazifemizi unutmamak gerekir.

Unatmayalım, helal daire keyfe kafidir!

Peki kalın sağlıcakla.