Şu günlerde sonbahar mevsimine girmek üzereyiz. Rabbim nasip ederse, sonrasında kışı göreceğiz, ardından kışın en sert geçtiği zemheri günlerine ereceğiz.

Çocukluğumuzda bizler zemherinin şiddetli soğuklarını çok yaşadık. Damlardan sarkan buz parçaları, aylarca erimeyen karları unutmadık. Hani boşuna dememişler atalar; “Mart kapıdan baktırır,kazma kürek yaktırır!”

Eskiden, odunumuz kalmadığı için sobayı yakamayıp, yorganların altında ısınıp, derslerimize çalıştığımızı;  tüp olmadığı için çorbalarI ocakta pişerdiğimizi, o da çalı-çırpı yakarak. İnanın kimi günler o yakacağı da bulamazdık. Neyse…

Hepimizin zemheri ile ilgili anıları da vardır. Açlık, yokluk, kıtlık ya da bitmeyen hikayeleri dinleyerek o mevsimde soba başında bitmesini istemediğimiz anlar…

Şair diyor ki; “Her günahın bedeli olmalıydı sanki.

Beni yoldan aldın yine yolda bıraktın.

Şimdi bakıyorum da yollar hiç bitmezmiş.

Seviyorum derken ne kadar da gerçektin; ya da inanmak güzeldi.

Şimdi anlıyorum da gözler de yalan söylermiş.

Son olmaz ki bu yangın!

Hadi durma yak şimdi buz gibi olsam da beni unutmuş olsan!

Zemheri kalbimin her yerine bir bıçak sapla

Yak şimdi var gibi olsam sen beni yok diye saysan

Zemheri tükenmiş olsak da düş gibiydik senle belki de hayal gibi,

Bazı anlar yalnızlık güzeldi ama üzerdi inan ki çoğu zaman

Şimdi anlıyorum…”

ÖMÜRDE BİTER, YOLLARDA

Şöfor kardeşim kamyonun arkasına yazmış, “Ömer biter, yollar bitmez!

İnanın ömür de biter kardeşlerim, yollarda…

Bu konuya şunun için girdim. Her sabah namazından sonra, sessiz bir kenarda, şehri seyrederim.

Güneş doğarken, minarelerden bir ses gelir: “La ilahe illallah-u, vahdahu la şerikeleh… Sonrasında ise:“ Falanca mahalleden, falancanın oğlu, eşi veya babası vefat etmiştir… Allah rahmet eylesin!” Başımı öne eğer, sıranın bana geldiğini düşünürüm, sonra geriye bakıp düşündüğümde, irkilirim.

Kendi kendime seninde zemherin gelecek, hazırlık yap deyiveririm nefsime…

DERSE ALLAH BEN NE CEVAP VEREYİM!

“Bu dünyaya geldin ne amel kıldın

Derse Allah ben ne cevap vereyim

Şimdi huzuruma ne yüzle geldin

Derse Allah ben ne cevap vereyim

Ramazan verdim, oruç tutmadın

Akşam tatlı tatlı iftar etmedin

Niçin doğru yollarıma gitmedin

Derse Allah ben ne cevap vereyim”

Evet, dostlar diyeceğimizi dedik, ölüm genç, yaşlı dinlemiyor. Kentimizde rahmeti Rahmana kavuşanları takip ediyorum da, içinde her yaş gurubundan insanlar var. Demek ki, yolculuk her an gözükebilir.

Kabre konulduğumuzun an imtihan. Keşkeler orada geçersiz, ey nefsin duydun mu? Hale niye ölmeyecekmiş gibi davranıyorsun.

Kaynanalar bilirsiniz gelin ile kötü olmamak için; “ Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit!” derlermiş. Bende nefsimi söylüyorum, siz de işitin.

Peki kalın sağlıcakla.

Allah’a(cc) emanet olun.