“Kimin kral olduğu umurumda bile değil. Çünkü para arzını kim kontrol ediyorsa, imparatorluk da onundur!” (Nathan Rothschild)

Son günlerin ana gündem maddesi ekonomi; yani para meselesi. Ne demişler para için; “Varlığı bir dert yokluğu yara!” Bu günlerde o yara kaşınıyor, özelliklede sanal para üzerinden büyük oyunlar dönüyor, hatta bu oyunu görmeyenler veya görmek istemeyenler bu işin “tam tamcılık” yapanlar bile var.

Prof. Dr. Mete Gündoğan, Narkoz isimli kitabını bu bağlamda mutlaka okumanızı öneriyorum. Zaten kendisi bu kitabının arka sayfasında der ki: “Narkoz, yaklaşık 150 yıldır finans elitler ile devletler arasında oynanan bir oyunun ve bunun farkına varamayan narkozlanmış beyinlerin hikayesidir.”

Evet konumuz para, iktidar, güç yani maddiyat. Dediğim gibi bu konulara pek girmek istemiyorum ama toplumun bilinçlenmesi adına da bildiklerimizi paylaşmamız gerekiyor. Bunun için zaman zaman dünyevilik işlere de girmek gerekiyor.

Peki Bismillah diyerek başlayalım.

PARA

Tarih, kimine göre on bin yıl, kimine göre 30 bin yıl önce başladı. Ancak yazılı tarihin başlangıcı belli. İlk tabletlerin birinde de para, kredi ve borçlanmayla ilgili yazıtlar bulunduğunu Prof. Dr. Gültekin Çetinel’den öğreniyoruz. Yani tarih boyunca para: “Her şeyi satın alabilme özelliğine, bütün nesneleri kendine mal edinme özelliğine sahip oluşuyla, en yüksek mülklenme nesnesi olarak görülmüş. Güçlü olmanın işareti olarak değerlendirilmiş…” Böyle olunca da hayat eşittir, para olarak görenler bile olmuş.

Shakespeare Atina’lı Timon’da şöyle yazıyor: “Altın! Sapsarı, pırıl pırıl, halis altın! Hayır tanrılar, açgözlü biri değilim ben…

Karayı aka; eğriyi doğruya, kötüyü iyiye; soysuzu soyluya, kocamışı gence; yüreksizi yiğide.

İşte, bu… Ah tanrılar, neden? Nedir bu? Rahiplerinizi, kölelerinizi çeker alır elinizden; koca adamların yastıklarını alır başlarının altından bu sarı köle.

Bağlar, çözer dinleri; günahkârı kutsar, cüzzamlıya bile taptırır insanı; alır hırsızı, unvan verir, nişan verir, şan verir, oturtur senatörle yan yana. Budur kocamış dulu yeniden gelin eden, kapanmaz yarasıyla en umutsuz hastayı allar pullar da bu, ilk yazına kavuşturur.

Git, kör olası maden parçası, insanlığın orta malı, sen, Ulusları birbirine düşüren.” Ne yazmış be!

SÖMÜRÜ DEVAM EDİYOR

Geldiğimiz noktada para üzerinden sömürü düzeni krallığı yürütülüyor yine. Basılan karşılıksız paralar bir tarafa, bir de hiç karşılığı olmayan dijital paralar üretilmeye başlandı. Zorlanıyoruz! Kaybediyoruz.

Eski normallerde paranın kısmen de olsa altın karşılığı vardı (ons meselesi), sanal parada o da yok. Buna rağmen döviz karşısında artıyor, enteresandır altın da düşüyor. Halbuki tam tersi olması gerekiyor! Yani dünya tersine döndürülmeye çalışılıyor. Bu büyük bir oyun.  Nasıl mı? Prof. Gündoğan’dan aktaralım: “Bu oyunun arkasında her zaman olduğu gibi bankerlerin parmağı var. Küresel finans elitleri, dünyanın her yerine borç verip, onları sömürecek ve köleleştirecek güce ulaştılar. Bugün bu elitler, mükemmel bir network oluşturdular. Bu sayede son yarım asırdır, bu oyunun kazananı net olarak bankerlerdir. Çünkü, bunlar, ellerindeki sınırsız para imkanlarıyla her türlü projeyi gerçekleştirebilecek kabiliyettedir.

İşte şimdi, ülkemiz de bu oyun içerisinde öyle bir kavşağa ulaştı ki bu noktadan itibaren tercih edilecek yol, kaderimizi belirleyecektir” (Kay.Norkaz, arka kapak)

Evet, karşımızda para babaları var, işte öyle kolay değil, ancak her şeyi kadir olan Allah’a sırtımızı dayayarak, yani üretim yaparak, israfı önleyerek, insanlarımızı iyi eğiterek, birbirimize destek olarak bu işi başarabiliriz. Tabi derdimiz Hakkı hâkim kılmak, adaleti tesis etmek ise…

Kalın sağlıcakla.