Elhamdülillah, yüzlerce elhamdülillah diyerek yazıma başlamak istiyorum, çünkü Rab’bimiz bizleri bir Ramazan ayına daha bizi ulaştırdı.

Neden mi? “Ramazanın başı rahmet ortası mağfiret sonu ise cehennemden kurtuluştur.” Duymuşsunuzdur. Peki bu rivayetinin tamamı nasıldır?

Bu sorunun cevabına geçmeden önce, nefis ile oruç arasındaki bağlantıyı açıklamam gerekiyor.

Önceki gün tefsir okurken, ayetin bir yerinde ‘nefis’ kelimesi geçiyordu, tefsirde, nefis tanımlanırken, insanın özü olarak yazılmıştı ve çok ilgimi çekti.

Evet, insanın özü nefistir. Terbiye edilmiş bir nefis, insanın ta kendisidir. O terbiye gördükçe ve temizlendikçe yani helal dairede yaşadığı sürece aliyı illiyın yani cennetin en yüksek makamına kadar yükselir.

Bu şu demek olsa gerek, insan yaratıldığı gibi temiz kalmalı ki, cenneti hak etsin ya da sevapları, günahlarından daha fazla olsun, isteniyor. İşte oruç ibadeti tam da böyle bir hedefi olan bizler için farz kılınmış. Bu bağlamda Hz. Ali Efendimiz(ra) bir sözü vardır.  Kendisine; “Dünyaya tekrar gelmek ister misin?” diye sormuşlar; O mübarek, “Sıcak da oruç tutmak için gelmek isterdim.” buyurmuşlar.

Evet sıcaklar daha yükselmedi ancak, dünyayı virüsle ısıtmaya çalışanlara karşı biz yüreklerimizi temizleyerek, oruç ile Allah’a koşarak aşk ile bu Ramazan’ı diğerlerinden farklı olarak daha samimi geçirmemiz gerekiyor.

SAMİMİYET VE TESLİMİYET

Tam da bu yazıyı yazarken, yol arkadaşım Yazar İbdahim Gülsu kardeşim aradı, 4 günlük virüs yasağı nedeni ile yine kitaplar ile arkadaşlığını sürdürdüğünü ve elinde Fethi Gemuhluoğlu’na ait Dostuk Risalesi ni okuduğunu belirterek, o risalede geçen bir Anadolu Kadını’nın kısa hikayesini paşlaştı, ben de size aktarıp, konuyu bağlayayım inşallah!

Anadolu insanı ihlaslıdır, hocamın ifadesi ile irfan, teslimiyet ve samimiyette üstüne yoktur. Şahsen kendi annemde de ben bunu yakinen gördüm.

Neyse, hikayede bir anne var, ancak Kur’an okumayı bilmiyor, elindeki dut yaprağının ucu ile Kur’an okuyan birisini takip eden bu annenin durumu Yazar Fethi Bey’in dikkatini çeker. Sorar, neden böyle yaptığını, annemiz gayet ihlaslı. Kur’an okuduğunu söyler…

Hikaye uzundur, demek istediğim şey, bu Ramazan evlerdeyiz, KUR’AN ÖĞRENMEYİ BİR FIRSAT BİLİP, hemen bugünden başlayalım öğrenmeye.

Bugünün teklolojisi ile bu mümkün, yapacağımız tek şey, günde üç harf öğrenmek, göreceksiniz on gün sonra Kur’ana çıkacaksınız. Şunu söylemek istiyorum, Kur’an kurtuluştur, mutlaka öğrenmemiz gerek! Sonra komşumuzdan başlayarak bir tas çorba da olsa paylaşma kültürümüzü yaygınlaştıralım ve hayırda yarışalım. Teravih Namazlarını evde topluca kılalım v.s.

ORUÇ İLE TEMİZLENMEK

Yıl boyu kirleniyoruz, nefsimizi esiri oluyoruz, bu günümüzde bir çok insan için geçerli bir durum. Sahabe Efendilerimiz; "Rasulullah aleyhissalatü vesselam Şaban ayının son günü bize hitap etti ve şöyle buyurdu: “ Ey insanlar! Size büyük bir ay belirmiştir. Bu ay, mübarek bir aydır. İçinde bin aydan daha hayırlı olan bir gecenin bulunduğu bir aydır. Allah ayda oruç tutmayı farz kıldı ve gecesini de nafile ibadetlerle değerlendirmenizi istemiştir.

Bediüzzaman da oruç ile ilgili olarak: “Ramazan-ı Şerifteki savm (oruç) İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin (beş rüknün) birincilerindendir. Hem Şeâir-i İslamiyenin azamlarındandır. Hem Cenâb-ı Hakk’ın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimâiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin (Allah’ın nimetlerinin) şükrüne bakar hikmetleri var…” demişlerdir.

Evet, bu ay geldi sevinçliyiz ancak şeytanı aklın virüsü ile doya doya ibadet etme imkanımız yok, fakat hepimiz evlerimizi birer cami yaparak inşallah şu virüs belası dahil, bizi nefsimizin kölesi yapan her türlü musibetlerden kurtulmak içinde sabırlı davranalım.

Seneye ya varız ya yokuz, ölüm bize bu kadar yakınken, asıl olan ahiret hayatımızı kurtarmaya çalışalım.  

Kalın sağlıcakla.