Kıymetli dostlarım, bizden kaynaklanmayan nedenlerle bir hafta ara verdik. Son yazımızdaYusuf Kaplan’ın toplumun geldiği noktaya ışık tutması için son kamuoyu yoklamaları üzerinden tespitlerine yer vermiştik.

Anlaşılan o ki ; Maalesef  yeni jenerasyon dedesi, babası gibi  artık kendisini muhafazakar-dindar bir kimlikle tanımlamıyor. Zaten bu sekülerleşme, ateizm, deizm, nihilizm gibi akımların popüler hale gelmesi de bu durumun en önemli göstergesi gibi.

Hani İslami gençlik yetiştirecektik. İmam-hatiplerin katsayı problemi çözüldü, kadınların, kızların başlarını örterek eğitim ve çalışma hakkı önündeki engeller kalktı.  İmam-hatip okullarının sayısı hızla arttı.

Aslında bir süre önce bugünkü durumun izahını cumhurbaşkanımız yapmıştı. Eğitim ve kültür işlerinde başarısız olduk itirafında bulunmuştu. Bu ifade aslında insan yetiştirmede başarısız olduk, toplumun maddeye tapar hale gelmesinde, ateizm, deizm ve nihilizm gibi hastalıkların yayılması karşısında gerekli aşı ve ilacı geliştirmedik. Aslında çokta umurumuzda olmadı, Otoyollar, havalimanları, köprüler,devasa şehir hastaneleri,  ithalat ihracat rakamları . sanal 2023 ,2053 ve 2071 vizyonları ile hem kendimizi hem de toplumu manipüle ettik, bilerek ya da bilmeyerek.

 İnsan mı,: Kreşler, ana okulları, ilkokul, orta okul, lise ve her ile üniversite yaptık, niçin?  İnsan yetişsin diye. Ama nasıl insan: Ahsen-i takvim olarak yaratılan insan, esfel –i safilin olmayı tercih eder oldu son zamanlarda.

Niye mi bu hale geldik. Çünkü biz dini başörtüsüne-türbana sarıp sarmaladık ve mahkum ettik. Son elli yıldır din adına yapılan en önemli çalışma kızlarımızın ve kadınlarımızın baş örtüsü-türban meselesiydi. Dikkatinize sunarım örtünme değil, başı örtme.

Bu arada namaz kılan ve camiye giden sayısı hızla düştü kimse oralı olmadı. Bir yerde dinlemiştim, bundan yüz yıl önce İstanbul’un o devasa camileri sabah namazlarında dolup taşarmış. O zaman ki; Osmanlının son nefes aldığı zamanlar. Böyle olmasına rağmen, toplumun ekserisinin okuma yazma bile bilmediği bir dönemde insanlarda kulluk bilinci öylesine yüreklere işlemiş ki kulluğun en önemli nişanesi olan beş vakit namazı hem de camide kılmak sıradan bir durum olarak yaşanıyormuş.

20. yüz yılın  ikinci yarısı ile birlikte batı menşeili feminist hareket ev kadınlığı ve anneliği değersizleştirme hareketine öncülük etti. Çok partili sistemde partiler  çok kolayca manipüle edebildikleri kadınlar üzerinden siyaset yapmanın getirisinden çok memnun kaldılar. Bu istismar her geçen gün gelişti. 6284 sayılı  kadına şiddeti önleme kanunu, zinanın suç olmaktan çıkarılması, korumaktan ziyade  kadınları boşanmaya teşvik etmeyi misyon edinmiş kadın sığınma evleri, ömür boyu nafaka uygulaması ile kadın şımartılırken, erkeğin ümüğü sıkıldı. Binlerce yılık evin reisi erkektir anlayışı bir kanunla yok edildi.

Son yılarda artan boşanma taleplerinin %70 oranında kadınlardan geliyor olması da manidar değil mi?

Ve tüm bunlar son on yılda oldu.

1970 yılların başı. Cumhurbaşkanımız henüz İmam-hatip’te lise talebesi. Babasından habersiz amatör olarak futbol oynamakta. Fenerbahçe’nin başında ünlü Brezilyalı Didi var. Didi, Recep Tayyip isimli genci çok beğenir ve Fenerbahçe ye alınmasını ister. Ancak ne yaptılarsa babasını razı edemezler. Annesi mi, ne haddine, baba hükmünü vermiş ; Benim oğlum okuyacak  demiş. Şimdi olsaydı, evde eşit söz hakkı sahibi olarak anne ne derdi acaba? Muhtemelen Fenerbahçe’nin cazip teklifi başını döndürür, oğlunun meşhur ve zengin birisi olması için oğlunun elinden tuttuğu gibi soluğu Fenerbahçe kulübünde alırdı. İşte o zaman da biz kadınlara bu kadar değer veren bir cumhurbaşkanından mahrum kalırdık.

Halbuki cumhurbaşkanı elli yıl önceye gidiverse, sözünün üzerine söz söylenmeyen babasını, şefkat, sevgi, metanet, sabır timsali annesini hatırlasa kadınları evlerinden çıkartmak için bu kadar uğraşır mıydı? 

Bir an toplumu mükemmel bir araba olarak hayal edin. İşte  anne bu arabanın bazen direksiyonu bazen gaz pedalı bazen de frenidir. Anne sevgisi, ilgisi, şefkati ile  sarıp sarmalamadığınız her çocuk toplum için potansiyel bir tehlikedir. Ateist’te olur, deist’te, nihilist’te.

Bu haftayı da iki ilginç kadın portresi ile bitirelim.

İki ayrı kadın hikayesi aynı gün haberlere konu oldu.

İlk haberin görüntüsü beni çok  üzdü. Beş çocuk annesi bir anne baba. Kızları on dokuz yaşında güzellik yarışmasında birinci olmuş. İlk gördüğümde bu kızla bu kadın niçin yan yana aynı karede yer almış diye merak etmiştim. Kızın kıyafeti tam transparan ,vücudun çok az kısmını örten cinsten, anne ise türbanlı. Baba anne mutlu bir şekilde kızlarını aralarına almış, her zaman kızlarının yanında olacaklarını, başarısından dolayı gururlandıklarını belirtiyorlar. Geçelim diğer hanım efendinin haberine.

Cumhurbaşkanı belediye başkan adaylarını açıklıyor. Eskişehir belediye başkan adayının eşinin arkalarda kaldığı söyleniyor cumhurbaşkanına. Muhtemeldir ki hanımefendi bilerek arkalarda kalmıştır. Çağrı üzerine geliyor, cumhurbaşkanı  elini uzatıyor, ancak hanımefendi bu tokalaşma isteğini elini uzatmayarak geri çeviriyor. Eşin belediye başkan adayı, tüm kameralar senin üzerinde, cumhurbaşkanı tebrik amaçlı elini uzatıyor, ancak imanı ve ihlası hanımefendiyi böyle cesurca bir davranışa yöneltiyor.

Takdir sizlerin, ne demişler “Arif olan anlar”

Tekrar görüşünceye kadar Allaha emanet olun.