Yıllardır milletimizin zihnine yerleşen, herkesin okuması hatta üniversiteli olması fikri hala devam ediyor. O yıllarda herkesin üniversiteye gitmesi gerektiği inancı o kadar arttı ki, kimi tarlasını kimi ineğini kimi arabasını satarak çocuğunu dershanelere gönderdi. Birçok aile yurtlara ve okullara binlerce lira harcayarak çocuğunu okutmaya çalıştı. Harcadığı bu para ile belki de bir iş kursaydı geleceğini kurtaracaktı. Ama onlar okuyup meslek sahibi olmasını, birçoğu da devlete kapağı atmasını, istiyordu sanki sadece okuyanların mesleği vardı. Hükümet bunu önleyip mesleğe yöneltmek yerine her ile üniversite açarak adeta insanları bu yanlışa teşvik etti. Büyük küçük bütün şehirlerde yeni üniversiteler ve bölümler açıldı. Yanlış anlaşılmasın ben küçük şehirlerde üniversite kurulmasına karşı değilim hatta Türkiye’nin en saygın üniversitelerinin büyükşehirlere yığılmasına karşıyım,  onu belirtmek isterim. Fakat her ile üniversite açılması doğru bir hamle değil. Zira bir şeyin çok olması onun değerini azaltır. Yani kemiyet arttıkça keyfiyet, nicelik arttıkça da nitelik azalır. Üniversitelerin artmasıyla eskinin boş gezen liselisi yerini üniversiteliye bıraktı. Üniversite açılması yanlışına bir de her okulun Anadolu Lisesi yapılması eklendi bu da işin tuzu biberi oldu. Her yer Anadolu Lisesi ile doldu. Anadolu Liselerinde kalite artmadı aksine düştü. Sonuç binlerce boş gezen ve atama bekleyen üniversiteli işsizler ordusu. Gençler mezun olduktan sonra atanmayı veya iş sahibi olmayı beklerken işyerleri ve esnaf ise çalışacak işçi bekledi. Herkes okuduğu ve üniversite hayali kurduğu için çırak ya da çalışacak adam bulunamadı. Çıraksız kalan ve yanında yetişen elemanı olmayan dükkânlar zor duruma düştü. İşsizler ordusu ise çözümü Avrupa’ya gitmek, şans oyunları oynamak veya internette meşhur olmak gibi kısa yoldan zengin olma yollarını aramaya başladı. Durum böyle maalesef.

Ama sevindirici haberler de var. Geçen günlerde bu yanlıştan dönülecek adımlar atıldı. Ve umutlarımız tekrardan yeşermeye başladı. Anadolu lisesine giden öğrenciler Meslek liselerine veya Çıraklık eğitim merkezlerine yönlendiriliyor. Öyle kuru kuruya yönlendirme de değil. Mesleğe giden gençlere hem maaş hem de sigorta teminatı veriliyor. Öğrenciler hem çalışarak meslek öğrenecek hem de sigortalı olacak hem de lise diploması alacak isteyen üniversite sınavına girebilecek. Esnaf ise çırağa para ödemeden ve sigorta yükü olmadan kalifiye eleman kazanacak. Bu esnaf için bulunmaz bir fırsat. Hem çırak var hem de çırağın yükü ve masraflar devlete ait.

Bu harika sistem daha da genişletilmeli ve nasıl ki her lise Anadolu lisesine dönüştürüldü ise şimdi de liselerin büyük kısmı tekrardan meslek lisesine dönüştürülmeli ve her yerde meslek lisesi ve çıraklık eğitim merkezleri kurulmalı. Okumuş ve boş gezen insanlar yerine okumuş ve meslek sahibi olmuş para kazanan kendisine güvenen ve emeğinin karşılığını hak eden gençler olacak. Yoksa okuma hevesi olmayan okumayan okula amaçsız giden orada boş kaldığı için serserilik eden gençler ordusuna yenileri eklenecek ve okumak isteyenler de onlardan olumsuz etkilenecektir.

Büyük ve güçlü Türkiye için her alanda işçi ve emekçi yetiştiren okullara ihtiyacımız var. Güçlü Türkiye boş gezen dershane ve üniversite kapılarında bekleyen gençlerle değil, meslek sahibi olan, üreten ve çalışan insanlarla olur.

Evet, hiç gecikilmeden okullarda dönüşüm sağlanmalı ve yurdun dört bir yanında meslek liselerinin meşaleleri parlamalıdır. Meslek liseleri ülkeyi ayakta tutan üretici kesimin altyapısıdır. Onlar ülkemizin temel dinamiğidir. Güçlü ve büyük Türkiye için üreten gençlere ve üreticiyi destekleyen üreticiye kalifiye eleman sağlayan bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Saygılar.