Haberi, Hürriyet Çukurova’da (6 Nisan 2016) okudum. “BU DA OLDU!” manşetinin üstünde “Evde Kalmış Erkekler Eylem Yaptı” açıklama tümcesi var. Başlıktaki EKE’nin açılımı “Evde kalmış erkekler” oluyor. Manşet haberi dört kare fotoğrafla görselleştirilmiş. Üç kare fotoğraf manşette, bir kare de haberin ayrıntısının yer aldığı üçüncü sayfada yer almış. Manşet haberin ilgi çekici fotoğraflarında  50 civarında kadınlı erkekli bir grup yürüyor. Kadınlar orta yaş ve yaşlılık sınırında. Genç kızlar yok. Gençlerin hepsi erkek.  Öndeki genç,  bayrak taşıyor. Öteki gençlerin elinde pankartlar... Genç erkeklerin amacı, seslerini Cumhurbaşkanı’na ve Başbakan’a duyurmak. Bu gayeyle inmişler meydan yerine. Anaları, babaları ve destekleyenleri de yanlarında. Mehmet Doğaner geçmiş haberi. Erdemli’nin Üzümlü köyü gençleri evlenecek kız bulamamaktan şikayetçi. Gençler mi sadece? Köyün en yaşlısı Zeynep Öztürk diyor ki: “Biz artık çocuklarımızı evlendiremez  hale geldik. Gençlerimiz bekar geziyor. Çocuk sesi duyamaz olduk.” Muhtar Mustafa Başbilen Üzümlü’de 9 yıldır düğün olmadığını söylüyor. Köy nüfusunun yıldan yıla azaldığından yakınıyor. Ben en çok gençlerin taşıdığı pankartlardaki ifadelere odaklandım. Hem gülümseten hem de ilgi çeken ifadeler yer almış pankartlarda. Ebu’l Hayr’ın Mevlana’ya mal edilen sözü “Ne olursan ol yinede gel..!” şeklinde yazılmış. İki yanlışı var. Birincisi de bağlacı ayrı yazılmalıydı (yine de). İkincisi ünlem işaretinden sonra iki nokta konulabilir (!..).  Aynı yanlış “Mevzu derin ustam..!” da da yapılmış. Babayiğitler “Usta sözümüz söz en az 5 çocuk” demişler pankartın birinde. Anasını bulsalar da...  Bir başka Pankartta da  “E.K.E KÖYÜ”  ibaresi dikkat çekiyor. “Evde Kalmış Erkekler Köyü” anlamına geliyor bu söylem de... Yazım yanlışlarını önemsemeli.  Bu dilimize, kendimize saygının gereğidir. Süleyman Nazif kendisine hakaret eden, küfürlü bir mektup alır. Yazım yanlışlarıyla dolu bir mektup. Cevap yazar. Der ki: “Hakaret dolu sözleriniz, ettiğiniz küfürler kişiliğinizi yansıtır. Kem söz sahibinindir. Bunları hoş karşılarım. Ancak mektubunuzda yaptığınız imla yanlışlarını affedemem.” Aziz dostlar, konuşurken ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı. Yazarken de ellerimiz nasıl yazdığını bilmeli. İmlâsı bozuk bir yazı, zor durumda bırakır bizi...