Geçmiş zaman; denildiğinde hep kendi şehrimde yaşadıklarımı hissederim.

Çok hızlı değişime uğrayan şehir, eskiye ait her şeyin silindiğini ve o dönemin kapandığını düşündükçe bir burukluk kaplar içimi.

Şehirler aslında, bütün yaşanmışlığın hafızası olup; kültürümüzün, tarihimizin depolandığı mekânlardır. Hele bir de büyük deprem yaşamış bir şehirdeyseniz, tespih taneleri gibi dökülen hatıralarınız, yüreğinizden hiç silinmez.

Bu yaşanmışlıklar arasında neler yok ki; utangaç sevdalar mı dersin, evlatların, dostların hasretleri nin saklandığı gözyaşları saklıdır, hep o ipek mendillerde. Umutlar, mutluluklar şehir hafızasının içindedir.

Şehrin hafızasını; sıkıcı konferans salonlarına hapsederek, üç beş konuşmacı ile bu şehrin ruhu dirilmez. Beton yığınlarının yapılması ile bu şehirdeki yaşanmışlığı ve şehrin ruhunu görmemezlikten gelemeyiz.

Eski toplumlarda şehirler manevi olgular üzerine kurulur ve bir kutsiyeti vardı.

Şehrin tam orta yerinde bir kültür merkezi yapılır ve şehir insanı buradan faydalanırdı. Köklerimizi saldığımız bu toprak, bizim ecdadımızdı, ailemizdi ve insanlarla iletişim sağladığımız bize ait hafızamızdı.

Çocukluğumda yıkılan eski belediye, taksi ve cip durakları çevresi çocukluğumuzun en büyük hafızasıydı. Bu tarihi bina yıkıldı, çevresinde geçmişe dönük hatıralar yok artık!

Bazı işgüzarlar tarafından yıkılan, Tarihi Uzunoluk Hamam da keza aynı kadere teslim oldu.

Çocukluğumdan beri bu şehrin arşivini tuttuğumdan; gerek fotoğrafları ve yaptığım video çalışmalarımla avunup duruyoruz. İnsanımızda ki bu özlem ve duygu yoğunluğunu fazlaca hissediyoruz. Şehir hafızası; bizim geleceğimizdir!

Bugün bu şehre bu kadar acımasız olamayız, geçmişe ait şehir hafızasını yok etmemeliyiz. Evlerini kat karşılığı akbaba gibi bekleyen müteahhitlere verenler, bütün yaşanmış hatıralarını da betona gömdüler.

Devletimiz; depremden sonra yeni binalar yaptı, büyük harcamalar yapıldı, Allah devlet’e zeval vermesin. Ancak; vatandaşın çoğunluğu verilen dairelerden hoşnut kalmadı, şöyle ki; bu tip mimari çizimlerde, o şehrin sosyal dokusu ve yaşam kültürü göz önünde bulundurulsaydı daha iyi olurdu.

4-5 çocukla bir aile 1+0 veya 2+0 dairede nasıl bir yaşam sürdürebilir, kaldı ki Anadolu usulü bir tuvalet bile yok!İnsanların bu mutsuzluğuna ,devletimiz inşallah bir çözüm üretir!

Biz şehir hafızasından yola çıktık, bir beklentiyi de dile getirmiş olduk. Onun içindir ki, bu şehirde yaşayan insanların umutların yok etmeyelim, şehir hafızasını koruyalım

Şehrin hafızasında, komşusu ile selamlaşan, hal hatır soran, eski Maraş ‘ımızın ruhuna doğru yolculuğa ne dersiniz! Hoşça kalın!