Siyaset sahnesi, her dönem yeni yüzlerle, yeni umutlarla şekillenir. Ancak her yeni çıkış, her yeni parti halkın gönlünde aynı etkiyi bırakmaz. Ali Babacan’ın DEVA’sı, Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi… Her ikisi de AK Parti’nin kurucu kadrosundan gelen güçlü figürlerdi. Türkiye’nin ekonomik ve diplomatik yönelimlerinde söz sahibi olmuş, vitrinde yer almışlardı. Ancak kurdukları partiler, beklenen etkiyi yaratamadı. Siyasi birikim, halk desteğiyle birleşmediğinde, sonuç tabloyu değiştirmiyor.

Bu tabloya bir yenisi eklendi: Anahtar Partisi. Henüz altı aylık bir siyasi oluşum. Anketlerde yüzde 2,5 bandında görünse de, sokak verileri bu oranın birkaç katı olduğunu fısıldıyor. Elbette asıl önemli olan bu partinin lideri: Yavuz Ağıralioğlu. Onu uzun yıllardır tanıyoruz. MHP, BBP, İYİ Parti derken milliyetçi camianın neredeyse her durakta uğradığı bir isim oldu. Her zaman dik, açık sözlü ve net. Eğmeden, bükmeden konuşan bir lider. Bu toprakların alışık olduğu ama siyasetin pek barındırmadığı bir profil.

Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraş’taydı. Parti faaliyetlerini yerinde görmek, teşkilatla buluşmak ve medyanın karşısına çıkmak için. Mesut Tuğrul’un moderatörlüğünde yapılan canlı yayın, adeta bir “manifesto” gibiydi. Cevaplarını kaçırmadı, sorulardan çekinmedi. “MHP, BBP, Zafer Partisi gibi milliyetçi partilerin oyuna mı talipsiniz?” sorusuna cevabı netti:

“Ben iktidara talibim.”

Bu özgüven, bir siyasi partiyi sadece tabela olmaktan çıkarır. Ama tek başına yeter mi? İşte orası zor.

Ağıralioğlu’nun bir başka çıkışı da dikkat çekiciydi. Devlet Bahçeli’nin DEM Parti ile temasına ve İmralı heyetinin yeniden gündeme gelmesine dair soruya verdiği cevap:

“Zaten Türkiye, terörle mücadelesini büyük ölçüde tamamladı. Ancak esas terör yapılanması bugün Suriye’de PYD ve YPG çatısı altında sürüyor. Asıl mesele, bu yapılarla nasıl ilişki kurulacağıdır.”

Güvenlikten dış politikaya, ekonomiden sosyal dengelere kadar birçok konuda sorulan sorulara açık ve net cevaplar verdi. Deprem riski, enflasyon, emekli maaşları, asgari ücret… Hangi konu açıldıysa, Ağıralioğlu lafı eğmeden konuştu.

Siyaset geçmişi, her daim muhalif çizgilerde dolaştı. “BBP, MHP ve İYİ Parti’de görev aldım. Hep yanlışlara karşı durdum. Şimdi Anahtar Partisi olarak ülkenin faydasına olacak ne varsa onun için mücadele ediyorum,” diyerek duruşunu özetledi.

Zor bir dönemde yola çıkmak cesaret ister. Siyasetin daraldığı, toplumun kutuplaştığı, ekonomik zorlukların derinleştiği bir zamanda parti kurmak, sıradan bir karar değil. Ama bu ülkede siyaset, hep zor zamanlarda şekillenmiştir. Ağıralioğlu da bu zorluğun bilinciyle yürüyor.

Ekonomi demişken… AK Parti’nin ortaya koyduğu modelin belli bir iç tutarlığı var. Tartışmaya açık elbette, ama bir mantık silsilesi içeriyor. Bu, muhalefet için ciddi bir sınav. Ezber söylemler, kolaycı eleştiriler artık halkta karşılık bulmuyor. CHP başta olmak üzere muhalefetin yapması gereken, kendi tezlerini güçlendirmek, kaliteli kadrolar ve somut çözümler sunmak. Aksi halde halkın umudu sadece iktidarda değil, muhalefette de kırılıyor.

Bugün yaşanan siyasi gerilimler, suçlamalar, polemikler… Bunlar bitecek. Ama geriye kalacak olan, hangi liderin nasıl bir iz bıraktığı olacak. Siyaset, bu topraklarda hiçbir zaman sadece seçim kazanmakla ölçülmedi. Tutarlılıkla, kararlılıkla, halkla kurulan gönül bağıyla anıldı.

Ve elbette, bu ülkenin siyasal dokusunda iki temel damar hep belirleyici oldu:

Biri, merkez ile çevre arasındaki sosyolojik gerilim.

Diğeri, siyasetin uzun süre merkezi bir bürokratik elitin tekelinde kalması.

Bugün Türkiye, yeni bir merkez arıyor. Yeni bir dil, yeni bir anlayış, yeni bir çıkış. Ağıralioğlu bu çıkışa talip. Bu yol uzun, meşakkatli ve çetin. Ama belki de Türkiye'nin ihtiyacı olan tam da bu: Cesaretle ve samimiyetle yola çıkanlar.