Yazımın başında okuyucularımdan gelen istek ve talepleri önemsediğimi belirtmek isterim. Neden böyle bir giriş yaptım? Bazı okuyucularım daha çok araştırma yazılarını kaleme almamı istiyorlar. Bu bağlamda da yeni kitaplar okuyorum. Oryantalizm, Doğu Meselesi, Batılı Ajanlar, Misyonerlik ve bunların yan destekçileri Masonlar v.b konularda yazılmış onlarca makale okudum şu anda da 7 bölümlük bir dizi hazırladım. Yani yakın zamanda bunları sizlerle paylaşacağım…

Şunu söylemek istiyorum, gündemi yakından takip ediyorum. Sosyal medyadaki yorumları ve haberleri kendimce değerlendiriyorum. Hatta art niyetli ve küfürlü paylaşımların sahiplerini siliyorum v.s

Bugünkü konumuza gelelim: “Teorisiz, pratiksiz eğitimin sonuçları” üzerine olacak. Öyleyse başlayalım mı?

Var olan durum hakkında yakınmak kolay fakat bir şeylerin nasıl olması gerektiği konusunda

teoriler üretmek ve çözümler ortaya koymak bilgi ister, tefekkür ister!” Bu her şey için geçerli bir durumdur. 

DEĞİŞMEYEN DOĞRULAR VARDIR.

Eğitim ve sağlık ihmale gelmez. Gelmez ama bazen çaresiz kalırsınız. Bu dünya genelinde bütün ülkeler için geçerli bir durumdur.  Mesela eğitimi ele alalım. “Her alanda olduğu gibi eğitimde de çeşitli çılgınlıklar ve modalar vardır. İşin olumlu tarafına bakılırsa bu modalar bazen yeniliğe işaret eder ama çoğunlukla hem harcanan zaman hem de para açısından masraflı olan fazlaca genelleştirilmiş birer çıkmaz sokaktır.

Bunun örneklerinden biri olarak yaklaşık otuz yıl önce bazı insanların “sözel öğrenen “ bazılarınınsa “görsel öğrenen” olduğu ileri sürüldü. Bu konu beğeni kazandı ve araştırmacılar, eğitimciler ve kamuoyunda büyüyen bir ticari pazar yarattı. İki öğrenme tarzı için egzersizler hatta ders kitapları hazırlandı. Ama daha sonraları tam 71 farklı öğrenme tarzı olduğu öne sürülüyordu. Çoklu zeka kuramı denildi bunun adına. Oysa bizim eğitim aldığımız dönemlerde, dersler ikiye ayrılmıştı. Birisi ifade ve beceri dersleri(müzik, resim vb), diğerleri ise Fen, Matematik ve Türkçe gibi derslerdi.

Bir dergide okudum da bu son durum ile ilgili şöyle bir değerlendirme yapılıyor: “Kamu Yararı Adına Psikoloji Bilimi tarafından yayınlanan rapora göre öğrenme tarzlarına göre verilen eğitimin saptanabilir bir etkisi yoktur.” Bu konuda somut bir örnek aradım, yazıda bulamadım.

EĞİTİM MALİYETİ HESAPLANMALI

Aynı dergide sistem ile ilgili (galiba yüksek öğretimi kast ederek) “İkinci sorunsa, araştırmaları tasarlamak, yeterli verileri toplamak, verileri analiz etmek ve sonuçları yayınlamak çok emek, zaman ve para istiyordu ve bu süre 30 yıl sürmüştü.

Yazar bana göre harika bir konuya değinerek yazının sonunda şunlara yazmış: “Evrensel olma iddiasında bulunan bir teori daha temkinli olmalıdır. İnsan beyni o kadar karmaşıktır ki tek bir yaklaşım herkes için asla en iyi olamaz!(Kay Khan Academy)

Bu işi fiili olarak 41 yılldır yapan bir öğretmen olarak derim ki; “Biz teori ile pratiği birlikte götürmek zorundayız. Sürekli ezberletilen bir bilgi kadüktür, kişiyi geliştirmez. Madem ki her insan farklı yaratılmış o halde öncelikle çocuklarımızın farklı ilgi, yetenek ve baskın zeka guruplarını ortaya koyup, ilköğretimde davranış üzerinde durulmalıdır. Eğitim sistemizi bu manada gözden geçirmek durumundayız. Her bir Müslüman olarak, sistem içinde manevi eğitimi mutlaka ilk sıraya koyacağız. Bunu da yanlış anlayanlar oluyor, dedim şu, yalan evrensel manada kötü değil mi? Evet, o halde çocuğumuza doğru söyleme alışkanlığını kazandırmalıyız. Yani çocuklarımızı kültürümüz, inandımız, değerlere uygun olarak doğru davranışlar kazandırarak hayata hazırlamalıyız…

Temel konularda bilgi eksikliği, canlı dersler için büyük sıkıntı oluşturabilir. Her öğrencinin kendi

boşluklarını bulup onarmak ve daha ileri kavramlara geçme noktasında gayret edilmeli. Teori ve pratik bir arada olmalı.  Sonra öğrencilerin eksikliklerini tespit eden, bir sonraki aşamaya ne zaman geçeceğine karar ve yön veren, kimin ne kadar süre ders çalıştığını belirleyen, doğru ve yanlış cevaplarda ne kadar süre harcadığını belirleyen, konuları nasıl öğrendiğini tespit eden bunu yaparken öğrencileri başarısız değil başarılı olmaya  yönlendiren bir sistem üzerinde durulmalıdır….