Arapçada savm ve sıyam manasına gelen oruç kelimesi Türkçeleşmiştir. Bir şeyden uzak durmak ve bir şeye karşı kendini tutmak anlamına gelir.

Peygamber Efendimiz; “Adem oğlunun(işlediği) her iyi amel, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Yüce olan Allah: “Oruç müstesna” Çünkü oruç, benim için tutulur. Onun mükafatını(ancak) Ben veririm.” Buyurmuştur.

Oruçlu kimse yalan iftira gıybet gibi davranışlarda bulunmamalı, cumhura göre bunlar orucu bozmaz ama bu gibi davranışlar orucun sevabının eksilmesine sebep olur

Oruç, oruçlu kimseyi her türlü kötülüklerden korur. Oruçlunun kötü söz söylememesini ve günah işlememesini sağlayarak onun cehennem ateşine girmesine engel olur. Bu hususta Peygamberimiz: “ Oruç bir kalkandır.”[1] Buyurmuştur.

Oruç geçmiş günahların bağışlanmasına vesiledir. Her kim hak olduğunu kabul ve tasdi ederek ihlasla, riyadan uzak, sadece Allah’ın rızasını düşünerek Ramazan gecelerini ibadetle ihya eder ve gündüzlerini de oruçlu olarak geçirirse geçmiş günahları bağışlanır. Bu hususta Resulullah(s.a.v).

“ Kim Ramazan ayını ,Allah’a iman ve sevabını ondan bekleyerek ibadetle geçirirse, geçmiş günahları(bazısı)bağışlanır”[2] Buyurmaktadır.

“Kim kadir gecesinde (Allah’a) iman ve sevabını ondan bekleyerek ibadetle geçirirse geçmiş günahları (ndan bazısı) bağışlanır.”[3] Buyrulmuştur.

“Geceyi ihya etmek” sözüyle insanın, geceleyin kendisini de ihya etmesi de kast edilmiş olabilir.. Çünkü uyku tam bir hareketsizlik olması bakımından ölüm haline çok yakındır. “evlerinizi, kabir edinmeyin ”hadisi de bu manaya gelmektedir. Yani “uyuyup ta ölüler gibi olmayın. Evlerinizi de içinde ölüleri barındıran kabirler haline çevirmeyin.” Demektir.

Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayı, ilâhi kazançların yanında mübarek bir aydır.

Öncelikle bu mübarek ay sayesinde vakitlerimizi tanzim ederiz. Ramazan’dan önce sahurun, iftarın vaktinden habersiz, istediğimiz zaman yiyip içerken bu belli bir programa bağlanır.

Oruç bize irademizin ne kadar sağlam olduğunu gösterir. Sofra kurulmuş, üzerinde çeşit çeşit yiyecekler hazır olduğu, bizi onları yemek için engelleyecek hiçbir insan olmadığı halde, Allah’a olan saygımızdan, ezan okunmadan elimizi sofraya götüremiyoruz.

İbadetlerimizde bir düzen hâkim olur. Günde beş vakit namazımızı cemaatle kılmaya devam eder, Cemaat şuuruna vardık. Aynı safta, aynı kıbleye yönelerek, bizleri yaratan ilâhî gücün sahibi Allah’ın huzurunda bir fâni kul olduğumuzu tekrar tekrar yaşamış oluruz.

Oruç tutanlar için bir cennetin hazırlandığını ve bu cennete Reyyân adının verildiğini öğrendik. Kıyamet gününde sadece o kapıdan oruç tutanların gireceğini müjdesini daha iyi anlamış olduk.

Çoluk çocuğumuzla birlikte aynı sofrada yemek yiyerek, ezan okunduğunun sevinçli haberini sofrada bekleyenlere verdiği sıcak havayı teneffüs ederiz.

Eskiden “Ramazan münasebetiyle kapalıyız” diye lokantasının camına ilân yapıştırarak Ramazan’a saygı gösterenleri görürdük.

Ramazan ayında suç işleme oranlarının düştüğü, kavga, adam öldürme ve hırsızlık gibi suçların sayısında inanılmaz ölçüde düşüşler olduğunu gerek haberlerden, gerekse televizyonlardan öğrenince, her ayımızın Ramazan olması için dua ederdik.

Ramazan ayı dışında, sinirlendiğimiz zaman bazen kötü sözler söylediğimiz olmuştur. Hâlbuki Ramazan ayında sakin olmamız tavsiye ediliyor. Orucu sadece mideye değil, gözümüze, kulağımıza, elimize, ayağımıza ve dilimize de tutturmamız gerekiyor. Bu yüzden oruç, insanı kötü söz söylemekten alıkoyar. Birisi yakışıksız bir lâf edecek veya kavga edecek olursa “Ben oruçluyum” denmesi gerektiğini bu ayda öğrendik.

Ramazan ayının bize kazandırdığı bir husus da, diğer aylarda şikâyetçi olduğumuz şeytanların bağlanması, bize vesvese verememesi, kötülük telkin edememesidir. Bunun yanında Ramazan ayında cennetin kapıları ardına kadar açılmakta ve cehennem kapıları da kapanmakta olduğunu öğrendik

Resulullah’ın tavsiyesine uyarak sahur yemeğinin bereketinden istifade ederek. Ehli Kitab’a muhalefet ederek, onların oruçları ile bizim orucumuz arasındaki farkın sahur yemeği olduğunu hatırladık.

Mübarek Ramazan ayında oruç, iftar, teravih, vaaz, mukabele, hatim, sadaka-i fıtır nasıl mübarekse, bunların insanı nasıl mübarek yapılabileceğini düşünülerek, bu ayı çok iyi değerlendirmeye çalıştık ve çalışıyoruz.

Evimizde ailemizle birlikte, iftar saatini bekledik. Bu arada dini yayın yapan televizyon programlarını izledik. Değerli hocalarımızın okuduğu Kur’an-ı Kerim, ilahileri ve kasideleri dinledik. İlim adamlarının sohbetlerini dinledik. Okunan ezan ile iftar duası ile oruçlarımızı açtık. Sabırlı olmayı öğrendik,