SERDAR YAKAR

Onikişubat Belediyesi

Kültür ve Sosyal İşler Müdürü

MUHAREBENİN YEDİNCİ GÜNÜ

(27 Kânunisani (Ocak)1920 Salı)

Bugün Türk çeteler hücumlarını artırarak Zimyan mahallesindeki kuvvet yığınağı olan Ermeni evlerini ve kilisesini ateşe verdi.

Düşmanın tedhiş harekâtı devam ediyor ve şehrin her tarafı ardı arkası kesilmeden bombarduman ediliyordu. Hırlakyan Avadis Zülkadiroğlu Süleyman Bey’e bir tehdit mektubu göndermişti. Çetelerin yemeğe oturduğu sırada gelen mektup onları galeyana getirmiş ve müstahkem bir kale halinde olan Hırlakyan’ın evini yakmadan yemek yememeğe yemin etmişlerdi.

Başta Mıllış Nuri ve Yusufhacılı köyünden Kahya Hasan olmak üzere yemeği terk eden çeteler Hırlakyan Avadis’in evini ateşe vermişlerdi. Çetelerin silahla müdahaleleri neticesi düşman yangını söndürememiş ve bütün Kuyucak mahallesi alev alıp yanmıştı. Yangından kaçmağa muvaffak olanlar Kümbet kilisesine sığındılar.

İslahiye’den gelmekte olan bir düşman kolu da imha edildi.

Yangın şehrin içinde devam ediyor ve yeni yeni yangınlar çıkarılıyordu. Her taraf duman içinde kalmıştı. Düşman durmadan bombardumana devam ediyordu.

Bununla beraber üstünlük tamamen Türkler tarafından tamamen ele alınmıştı.  İstanbul ve Sivas’a gönderilen raporlarda ise tam tersi satırlara yer verilerek düşmanın şehri yakıp yıktığından şikâyet ediliyor, sızlanılıyordu. Hariçteki düşmanı aldatmak ve takviye göndermesine mani olmak için tertiplenen bu planın isabeti görülmekte gecikmedi. Zira düşman Maraş’taki kuvvetlerinin düştüğü sıkışık ve fena durumdan haberdar olamıyordu.

Bu sırada Bombacı Ahmet ve Kazoğlan adındaki iki çocuğun gösterdiği cesaret ve fedakârlık şehre yayıldı. Bu iki çocuk Kale de mahsur kalan efrada erzak ve cephane yetiştirmek için ölümden korkmamışlardı. Posta işlerinde de çocukların gösterdiği çabukluk ve muvaffakiyet şayanı hayret derecede idi.

Bünyan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Maraş’tan gelen haberler üzerine Mustafa Kemal Paşa’ya Telgraf çekerek her türlü emre hazır olduklarını da belirttiler.

Keban Heyet-i idaresi namına Hamdi Bey de Temsil Heyeti’ne çektiği telgraf ile Maraş’ın Fransızlar tarafından yakıldığını, oradaki Türk mücahitlerin cephanesinin tükenmek üzere olduğunu ve yardım istendiğinin haber alındığını belirterek bu hususta üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını, kendilerine bu hususta emir verilmesini sabırsızlıkla beklediklerini bildiriyordu.

Bu arada Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey III. Kolordu kumandanı Albay Selahaddin Bey’e gönderdiği telgrafta şehirde yaşanan olayları özetliyordu;

“Bugün dahi şehrin bombardımanı ve yangını devam etti. Fransız karargâhında üç gün üç gece kendileriyle beraber yersiz ve yataksız kuru tahta üzerinde dünya nimetlerinden mahrum olduğumuz mahkûm arkadaşlarım Halen General elinde bulunmaktadır. Kendilerine yardım imkânı yoktur. Halk şehri ciddiyetle korumakla beraber yangın ve boğazlaşma devam ediyor. Medeniyet maskesi altında yapılan bu haksız ve korkunç facialar karşısında ilahi adalet beklenmektedir. Efendim.”

Durmak nedir bilmeyen Evliya Efendi kuvvetleri Kanlıdere’den Kışlaya çıkan yol üzerindeki Ermeni evlerini tamamen yakmıştı. Abarabaşı, Şekerdere ve Zimyan mahallelerindeki Ermeni evleri de aynı akıbete uğradı.

Benli Ali kuvvetleri İslâhiye’den gelen bir Fransız yardım kolunu Karaçay’da durdururken Kuyucak’ta Bulgurcunun evi olarak bilinen Ermeni evinden açılan ateş sonucu birçok çete şehit oldu. Aynı evden Nuh Camiinin ele geçirilmesi için de saldırı başlatıldı. Bu saldırı camiinin minaresinin mazgal deliklerinden açılan ateşle ancak durdurulabilmişti.

Şehir alevler içinde yanarken 40 civarında küçük kız çocuğu saklandıkları samanlıklarda “Allahümme ya Vedud” duası okuyorlardı.

Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Aslan Bey Temsil Heyeti’ne gönderdiği raporda; şehrin tüm mahallelerinde çarpışmaların devam ettiğini, Yüzbaşı Kamil Polat süvari birliği ile şehre geldiğini, Maraş halkının moralinin yerinde olduğunu, cephane ihtiyacının hat safhada olduğunu bildirmişti.

Temsil Heyeti başkanı Mustafa Kemal Paşa ise gönderdiği mesajda; “Maraş halkının her türlü isteklerinin yerine getirilmesi için gerekli yerlere emir verilmiştir.” demekteydi.

ÖNDEN GİDENLER:

BATUMLU ALİ (ANÇEL) EFENDİ

Batumlu Ali Efendi

Batumlu Ali (Ançel) Efendi

Millî Mücadele Kahramanı. 1800’lü yılların ikinci yarısı ve ardından gelen 1900’lü yıllar büyük savaşların, kıyımların ve koca koca devletlerin dağılıp yok olduğu yıllar olmuştu. Devletlerin dağılması savaşlar ve kıyımlar insanların da dört bir tarafa savrulduğu günleri beraberinde getirmişti.

Şeyh Edebali Osman Gazi’ye nasihatlerinde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” der. Devletin yaşaması için insanın varlığının yanısıra hukuk ve adaletin sağlanması  esastır.

Osmanlı topraklarının bir parçası iken 1878’de Ruslar tarafından işgal edilen Batum’da yaşamakta iken işgalci Rus baskısına dayanamayan Ali Efendi ve ailesi 1882’de bir gemi ile zor şartlar altında Anadolu’ya hicret eder ve Artvin’e yerleşirler.

1850 Batum doğumlu olan Ali Efendinin babası Alirıza bey, annesi Fatma hanımdır. Henüz Batum’da yaşamakta iken amcasının kızı Safiye hanım ile evlenir. Oğlu Ahmet Naci o uzun ve zahmetli hicret günlerinde, Karadeniz üzerinde, gemide dünyaya gelir. Ali Efendinin Safiye hanımdan olma iki oğlu daha vardır. Avni ve Nazmi.

Ali Efendi eli kalem tutan, okur yazar, kendini yetiştirmiş bir şahsiyet olması hasebiyle devlet katında görev alır. Bu ara eşi Safiye hanım vefat etmiş, kendisinin tayini de Tahrirat Katibi olarak Maraş’ın Pazarcık ilçesine çıkmıştır. Aile fertleri ile birlikte Artvin’den yola çıkıp Pazarcık’a (Yukarı Pazarcık) yerleşir. Muhacirdir ve öyle de bilinir. Ömrünün geri kalan yıllarını geçireceği Pazarcık’ta Bayazıt beylerinden Miktat Bayazıt beyin kızı Hayriye hanımla evlenir. Bu evlilikten de Nimet, Avniye ve Fatma Zehra adlarında üç kız evladı dünyaya gelir. Büyük bir çiftliğin sahibidir. Konağında misafirleri eksik olmaz. Sevilen ve sayılan bir şahsiyettir. Dışarıdan gelen devlet erkanını konağında misafir eder. Gönlü ve yüreği büyük bir isim olarak nam alır.

Henüz ilk gençlik yıllarında tanış olduğu işgaller ve savruluşlar peşini burada da bırakmamış, doğup büyüdüğü Batum’dan sonra birazcık rahata erdiği Maraş da işgal edilmiştir. Bu kez düşman önce İngiliz, sonra Fransızdır.

Ali Efendi vatan kaybetmenin ne demek olduğunu bilenlerdendir. Düşmanla her an burun buruna gelmek olasıdır. Tedbiri en baştan almak gerekir. İşte bu düşüncelerle harekete geçen Ali Efendi Anadolu’nun muhtelif yerlerinde kurulmaya başlanılan Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurmak üzere harekete geçer. Sivas’taki Temsil Heyetince hazırlanan örnek tüzük esas alınarak kurulan bu cemiyet ilk başta dağınık ve savrulmuş bir vaziyette bulunan millî güçleri toparlayıp bir araya getirmeyi amaçlar.

Çoğunluğu halkın sevip saydığı şahsiyetlerden ve devlet görevlilerinden oluşan Pazarcık Müdafa-i Hukuk Cemiyeti şu isimlerden oluşturulur.

1.Batumlu Muhacir Ali Efendi (Başkan)

2.Atmalı Aşireti Reisi Paşa Yakup Hamdi.

3.Tilkiler aşiretinden Kara Süleyman (Silo)Ağa,

4.Sinemilli Aşireti Reisi (Halil) Tapo Ağa,

5. Göynük Çerkezlerinden Uzun Yusuf Ağa (Şehid olmuştur),

6. Büyük Nacar Köyü’nden Ali Kahya (Kara Ali Ağazade Hasan Efendi)

7. Beşenli Cuma Kahya,

8. Ufacıklı Köyü’nden Mahmut Ağa’nın oğlu Büyük Mehmet Ağa,

9. Ufacıklı Köyü’nden Kara Ali Ağazade Ali Efendi,

10. Helete Köyü’nden Mahmut Ağa’nın oğlu Büyük Mehmet Ağa (Tekküpeli)

11. Helete Köyü’nden Hocazadelerden Büyük Salman Ağa

12.Pazarcık Savcısı Abdullah Beyazıtoğlu

13. Jandarma Kumandanı Teğmen Mehmet Ramazan Efendi (Konya Seydişehirli)

14.Ziraat Bankası memuru Maraşlı Muhlis Efendi (Şimdiki soyadları Bilgin)

15. İskilipli Muallim Mehmet Fevzi (Cebe) (Pazarcık Merkez Mektebi Başmuallimi)

16. Postacızade Hafız Mehmet Efendi (Ferruh Bozbeyli  ailesinden).

17 Nüfus Katibi Mehmet Sait Efendi (Şimdiki soyadları Yalçın).

Cemiyet üyeleri; Millet ve Vatanın selameti uğruna canımı feda edeceğime, yasal Millî Teşkilatımıza karşı hainlik edenler kardeşimiz dahi olsa idamına ve sır saklayacağımıza vallahi ve billahi and içeriz.” şeklinde yemin ederek görev alır.

Kılıç Ali’nin Sivas’tan yola çıkıp görevli olarak Elbistan’a gelmiş olduğunu haber alan Ali Efendi Pazarcık Jandarma Kumandanı Ramazan Beyle birlikte Elbistan’a gelir ve Kılıç Ali ile görüşür. Bu görüşmenin sonunda Hareket Merkezi olarak Elbistan’dan ziyade Pazarcık’ın daha uygun olduğu görüşüne varılmış olduğundan Kılıç Ali yanındaki iki mitralyöz ve 15 askerden oluşan küçük müfrezesi ile birlikte 30 Kasım – 1 Aralık 1919’da Pazarcık’a intikal eder. Pazarcık’ta ilk yerleştiği yer Ali Efendinin konağıdır.

Pazarcık işgal edilmemiş olmakla birlikte Antep-Maraş arası yol güzergahı çok yakınından geçmektedir. Fransızların ve işbirlikçisi Ermenilerin Maraş’ta gerçekleştirdikleri katliam ve tecavüzlerin artması üzerine Pazarcık Müdafa-i Hukuk Cemiyeti bir protesto yayınlar. Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayınlanan 21 Aralık 1919 tarihli protestoya imza atanların en başında Ali Efendi yer alır. Ali Efendinin yanı sıra Müftü Veli Efendi, Tapo Ağa, Silo Ağa, Yakup Hamdi Bey ve Belediye Reisi Hacı Mehmet Efendi de bu protestoyu imzalayarak “Millî Kongre Riyaseti”ne telgrafla durumu bildirirler.

Pazarcık Müdafa-i Hukuk Cemiyetinin kaleme almış olduğu bu beyanname günümüz Türkçesi ile şu cümlelerden oluşmaktadır;

“Fransız işgal güçlerinin komutanları anlaşma hükümlerini her gün biraz daha bozuyor. Maraş’ı aldıklarının birinci günü İslam kadınlarına saldırıldı. Depolardaki silahlar ve bombalar Ermeni vatandaşlarımıza dağıtıldı. Geceleri polis ve jandarma devriyelerimiz öldürüldü. Bazı aşiret reisleri para ve rütbe ile aldatılıp ayaklanmaya çağrılarak toplumlar arasına nifak ve birbirini öldürme tohumları ekilmeye başlandı. Yapılan saldırılar katlanma gücümüzü aşıyor. Yinelenen el koymalar, genel vicdana baskı yapıyor. Ülkemizin uygar dünyasını viraneye çevirmek, masum ve mazlum mezarına döndürmek, tüm insanlık bir cinayet tablosuna tanık olmak istemiyorsa;

Ey tüm insanlığın vicdanı! Bu vicdanları yakan zulme bir son veriniz. Yoksa, süt emen çocuklarımıza kadar bütün varımızı verip kanlarımızı akıtmaya hazırlanmış bulunuyoruz.

 İş bu reddiyemizin bir örneği Beyrut’taki Fransız generali Gouraud’ya bir örneği Adana İşgal komutanlığına, bir örneği itilaf mümessillerine verilmiştir.”

Gelişen hadiseler üzerine Pazarcık’tan Antep’teki Fransız işgal komutanlığına 6 Ocak 1920  tarihinde bir protesto telgrafı daha gönderilmiştir. Bu protestoname ise şöyledir.

Fransızlar, Ermeni haydutları ile birlikte top ve diğer silahlar ile Ceceli Köyü’nü yakarak kökünden harap ettiler. Buradaki zayiat pek büyüktür. Karabıyıklı’dan gelen Fransız süvarisi zorla ve parasız zahire aldı. Buna engel olmak isteyen ahali dövüldü ve hakarete uğradı. Maraş’a giden Fransız süvarisi, Karabıyıklı’daki evine gitmekte olan Kara Ali ismindeki namuslu bir adamı öldürdü. Öteki iki kişi de beraber götürüldü. Bunların sağ ve ölü olduğu hakkında şimdiye kadar hiçbir bilgi alınmadı. Ahır Dağı dolaylarında bulunan Fransız askerleri ormana giden iki müslümanı Şehid ettiler. Fransızlar Ermenileri iki aydan beri silahlandırmaktadırlar. Bunlara top, cephane ve başka silahlar verildi. Ermeni evleri ile kiliseleri müdafaa haline kondu. Bunların hepsi Müslümanları öldürmek maksadıyla yapılan işlerdir. Bundan dolayı herkes hayatından emin değildir. Burada ve civarda eşkıya yoktur. Eşkıya dediğiniz adamlar millî hukukumuza karşı olan tecavüzlere karşı koymak maksadıyla silahlanmış millet efradıdır, bunlara haydut adı vermenizi ve yukarıda saydığımız vahşilikleri protesto ederiz. Bu duruma son verilmesini isteriz., Mesuliyeti millî hukuku yaralayanlara ait olmak üzere bundan böyle millet haklarına zararlı olan hareketlere karşı hareketlerle mukabele edeceğimizi son defa olmak üzere bildiririz.     Memur ve Eşraf”

Olaylar peşpeşe devam eder ve artık bıçak kemiğe dayanır. Tahammül edecek durum kalmamıştır.

Ve 21 Ocak 1919’da Arslan Beyin; Arkadaşlar harp başlamıştır. Allah’ın inayeti, Peygamberimizin ruhaniyeti ve inananların fedakarlığı ile son ferdimiz kalıncaya kadar savaşımız sürecektir. Gayret bizden yardım Allah’tan”  emri ile başlayan şehir içi muharebeler devam ederken Ali Efendi emrindeki kuvvetlerle düşmanın Antep’ten gelen yardımcı kuvvetlerinin yolunu keserek Maraş’a ulaşmalarına engel olur.

22 gün süren Maraş şehir içi çatışmalarının başarı ile sonuçlanmasının en önemli sebebi düşmana Antep üzerinden gelen yardım kuvvetlerinin Ali Efendi ve Karayılan tarafından bozguna uğratılarak silah ve teçhizatlarına el konulması olmuştur.

Maraş’ın düşman işgalinden kutarılmasının ardından Ali Efendi, komutasındaki kuvvetler ile birlikte Antep savunmasına da katılır. Onbir ay süren bu süreçte kızı Avniye hanımın annesi Hayriye hanımdan aktarımı ile Ali Efendi çoraplarını çıkartırken ayağının derilerinin de beraber soyulduğu görülmüştür.

Anadolu’nun kurtuluşu ve Ankara’da yeni bir devletin kuruluşu sonucu Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın daveti üzerine Ankara’ya giden Ali Efendi millî mücadelede görev alan Pazarcıklıların listesini de Paşa’ya sunar.

Yine kızı Avniye hanımın anlatımına göre Gazi Mustafa Kemal Paşa Ali Efendiye hitaben;

“Ali Efendi ülkenin durumu belli. Bu kadar kahramana Madalya verecek bütçemiz yok” der. Bu görüşmede Pazarcık Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurucusu olan 17 kişiye madalya verilmesi kararlaştırılır. Ayrıca Gazi Mustafa Kemal Paşa Ali Efendiye Pazarcık Kaymakamlığını teklif eder. Ali Efendi bu teklife teşekkür ederek;

"Paşam Kurtuluş Savaşı esnasında tüm Kürt eşkiyaların dağdan indirilerek savaşa katılımını sağlayan Paşa Yakup Bey’in Kaymakam olmasını daha uygun görürüm” der. Böylece Paşa Yakup Bey Pazarcık Kaymakamı olur. Gazi Mustafa Kemal Paşa,  Ali Efendiye bu ziyaretinde  bir de tabanca hediye eder. İleriki yıllarda Gazi Mustafa Kemal Paşa Antep’e giderken tren ile Narlı’ya gelir. Burada da Ali Efendi tarafından karşılanır ve ayak üstü sohbet ederler. Aralarında bazı diyaloglar  geçer.

Pazarcık Tahrirat Katipliğinden emekli olan Ali Efendi Pazarcık Meclis-i Umumi üyeliği de yapar ve 21 Kasım 1934’de vefat eder. Ailesine soyisim kanunu ile Ançel soyadı verilir.

Ruhu şâd olsun