SERDAR YAKAR

Onikişubat Belediyesi

Kültür ve Sosyal İşler Müdürü

MUHAREBENİN YİRMİ BİRİNCİ GÜNÜ

(10 Şubat 1920)

Dondurucu soğuk bütün şiddetiyle devam ediyordu. Şehir baştan başa yanmış ve yanmakta idi. Düşman tethiş bombardumanına devam ediyordu. Bir aralık Şark Cephesindeki kaynaşmayı görerek bombardumanı bu cephe üzerinde teksif etti. Herkes yerinde ve şaşkın vaziyette kalmıştı. Çok zaiyat vermiştik, yaralı ve şehit çoktu. Kılınç Ali’nin de maneviyatı sarsılmıştı.

Fransızlar bir yandan çekilme hazırlıklarını tamamlamaya uğraşırken diğer yandan ellerindeki son cephaneyi de Maraş halkının tepesine yağdırmaya devam ediyordu. Bu yolla götüremeyecekleri malzemeleri de imha etmiş oluyorlardı.

Bu faaliyetler sürerken General Keret Türklerin teslim olacağı saati heyecanla ve tabii ki boş yere bekliyordu.

Amerikalılar bir yandan kendi misyonlarına sığınmış olan 1000 civarındaki Ermeni’den müsait olanları Fransızlarla beraber göndermek için çalışıyorlar, öbür yandan da geride kalan Ermenilerin muhtemel bir katliamdan kurtulması için çareler arıyorlardı. Fransızların çekilme kararını öğrenen Ermeniler arasında tam bir şaşkınlık ve panik havası hâkimdi. Her kafadan bir ses çıkıyordu.

Fransızlar çekildikten sonra durumları ne olacaktı? Türk terefı ise Fransızların ne yapacağı konusunda kesin bir bilgi sahibi olamamıştı. Bir manevra lafı duymuşlardı ama ne anlama geldiğini anlayamamışlardı.

Bir yandan savunmayı etkili şekilde sürdürürken öbür yandan Fransızlarla bir ateşkes antlaşması yapılması için yoğunlaşan baskıları değerlendiriyorlardı.

Kadir Paşa’nın konağında toplananlar düşmanla görüşülerek bir sulh sağlanmasını istemekte idiler. Karargâhta bulunan Doktor Mustafa karargâhın kararını bizzat bildirmek ve fikirlerinden vazgeçirmek üzere Kadir Paşa’nın konağına gitti. Kadir Paşa Konağında toplanan Müdafa-i Hukuk Cemiyetine muhalif olan grup Doktor Mustafa’ya şunları söylediler;

“Memleketi bu hale getiren sizlersiniz. Hepimiz birden mahvolduk. Yakında katliam yapacaklar. Bizi sizi ayırt etmezler. Teslim olmaktan başka çare kalmadı. Ne yaparsan yap Fransız karargâhına ulaşmanın yolunu bul. Komutana teslim olacağımızı bildir ve karşılıklı olarak ateşi keselim. Bunu yapmazsanız size biz taarruz edeceğiz. O zaman iki ateş arasında kalarak mahvolursunuz, biz kurtuluruz.”

Doktor Mustafa muhaliflerin bu görüşünü kabul etmedi. Fakat ortada bir gerçek vardı. Batı ve Kuzey cephesi çökmüştü. Şehirde cılız bir mukavemet devam ediyordu. Bu gerçekleri nazara alarak Aslan Bey’e danışmaya gerek duymadan General Keret ile görüşmeye karar verdi. Maraş lehine bir avantaj sağlarım düşüncesi ile harekete geçti.

Merkez Heyeti durumu öğrendikten sonra çok şiddetli tepki vermişti. Hatta Doktor Mustafa’nın ölümüne kadar gelişen olaylara merkez heyetinin dahil olduğu iddiaları ortaya atıldı.

Bir Ermeni kaynağı Doktor Mustafa’nın General Keret ile görüşmesini şöyle anlatıyor;

“Adı daha önce hiç duyulmayan Türk liderlerinden Doktor Mustafa beyaz bayrak taşıyan diğer Türklerle birlikte İlm-i ilahi (Amerikan koleji) okulundaki General Keret ile görüşmeye gelmişti. Doktor, General’e Türklerin teslim olmak istediğini bildirdi. Barış için gerekli şartların kararlaştırılması amacı ile müzakerelere başlanmasını isteyen Doktor Mustafa Türk mahallelerinin bombalanmasının durdurulması için General’e yalvardı. General Türklerle müzakerelerin başlaması yerine o akşam askerleriyle beraber şehri terk etmek için emir aldığını söyledi. Bütün mevzileri terk ederek şehirden ayrılacaklarını bildirdi. Sonra Doktoru Fransızların ayrılmasını fırsat bilip Ermenilere zarar vermemesi konusunda uyardı. Aksi takdirde dönüşlerinde kendilerinden hesap sorulabileceğini söyledi. Bunları söyleyerek Doktoru gönderdi. Bak şu çocukça davranışa. Doktor gidip Türklere Fransızların gideceğini haber verirse, bu moralleri kırılmış Türkleri yeniden cesaretlendirip Fransızların çıkış yollarını kapatmalarına sebep olmaz mı? Tabii ki evet. Eşşek. Ahmak General. Bu nazik durumu akıl edemez miydi? Ermenilerin canlarını düşünmediği bir yana, bu garip davranış kendi askerlerinin canlarını tehlikeye sokmaz mı? Allahtan Doktor ve bayrağı taşıyan adam dönüşlerinde bir Ermeni tarafından vurularak öldürüldü. Bu Ermeni farkına varmadan Doktoru ve arkadaşını öldürerek büyük bir felaketi önledi.”

Doktor Mustafa’yı öldürenler Hınçak komitesine mensup Doktor Artin ile Eczacı Leon’du. Doktor Mustafa ile birlikte Balcı Mehmet de şehit edildi.

Doktor Mustafa’nın ölümü ardında pek çok soru bıraktı.

Dr. Kerr tarafından çekilen fotoğrafta Doktor Mustafa ile Balcı’nın cesedi Ermeni bir kadının cesedi ile birlikte bahçede bir çadırın yanında görülmektedir.

ÖNDEN GİDENLER:

DOKTOR MUSTAFA

Şehid. Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’ta 1882’de doğdu. Elbistan’lı Nakibzâde (Müftülüzâde) Ali Rıza Efendi’nin oğludur. İlk ve orta tahsilini Maraş’ta yaptı. Tıbbıyye-i Şâhâne’den mezun oldu. Elbistan Belediye tabibi olarak görev aldı. Birinci Cihan Harbine tabip olarak katıldı.

Şehirde düşman işgalinin gerçekleşmesi ile teşkilatlanma çalışmalarını hem teşvik etti hem de en ön sırada görev aldı.

Sekiz ayı aşkın bir süre devam eden İngiliz işgalinin ardından İngilizlerin yerine Fransızların geleceği haberi duyulduğunda şehrin ileri gelenleri ile bir araya geldi.

Fransızların gerek Adana’da ve gerekse Suriye’de yapmış oldukları mezalim  Maraş’ta da duyulmuştu. Yapılan toplantıda bu zulme tahammül edilemeyeceği kanaati ağır bastı. Bir beyanname hazırlanarak 12 Ekim 1919 günü bu beyanname Doktor Mustafa tarafından Ulu Cami kürsüsünden yüksek sesle okunarak cemaate imzalattırıldı. Beyannamede   Fransız işgaline karşı çıkılmış, Maraş işgal altında kalacaksa, İngilizlerin kalması talebi ilgili makamlara iletilmişti.

Bu dilekçeden bir sonuç alınamadığı gibi Fransızların ay sonu itibari ile İngilizlerle yer değiştireceği de kesinlik kazanmıştı. Doktor Mustafa kardeşi Eczacı Lütfi ve şehrin ileri gelenlerinden bazıları ile Elbistan’a geçti. Elbistan üzerinden Sivas’la bağlantı kuran Doktor Mustafa Elbistan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin gelişmesine öncülük etti. Maraş-Elbistan arası mıntıkalarda çeteler oluşturdu, silah temini için çalıştı.

Şehiriçi çatışmaların başlaması ile birlikte tekrar şehre döndü. Şehrin harabeye dönmüş hali karşısında çok üzüldü.

Albay Norman kuvvetlerinin Fransızlara yardıma gelişi ve 8 Şubat 1920 tarihinde Mercimektepe’yi ele geçirmeleri ile şehir halkında büyük bir ümitsizlik baş göstermeye başlamıştı. Düşman dört bir yandan şehri bomba yağmuruna tutmuş, şehrin doğusundaki Kılıç Ali kuvvetleri cepheyi terk ederek Dereli istikametine doğru çekilmişlerdi. Ümidini kaybedip düşmanla antlaşma yapma taraftarı olanlar Bayazıtzâde Kadir Paşanın konağında birleşirler. Durumun vehameti karşısında ne yapacağını şaşırmış durumda olan Doktor Mustafa da Arslan Beye ne yapmak gerektiğini sorduğunda Arslan Beyden şu tarihi cevabı alır:

-“Biz sonuna kadar sebat edeceğiz, tabi kaçmakla kurtulmak imkanı olmadığını takdir buyurursunuz. Kaçmak ölmek demektir. İntihardan başka bir şey değildir. Düşmanla mücadelede tehlike görmüyorum. Kılıç Ali dönmüş, cepheye geliyormuş harbe devam mecburiyeti karşısında bulunduğumuzu ve aksi halin katliama sebebiyet vereceği gibi esasen düşman 20 gündür mahsur olduğundan çekilmek mecburiyetindedir. Teslim olduğumuz taktirde Sivas’a kadar yol açmış olacağız. Ben buna cesaret edemem.”

Bu cevap karşısında Doktor Mustafa Arslan Beye hak vererek:

-O halde ben de gitmem cevabını verir.

O sırada Kadir Paşa’nın konağından Elbistanlı Hakim Fevzi Kocabaş ile Hacı Ahmet gelerek konakta konuşulanları oradakilere aktarır. Şehrin ileri gelenlerinin ortak kanaati; artık müdafaa imkanı kalmadığı, cephedeki askeri kuvvetlerin ve çetelerin çekildiği, eli silah tutacak kimselerin kendiliğinden teslim olmalarından başka çare kalmadığı yönündedir.

Bu duruma çok sinirlenen Doktor Mustafa;

-“Nasıl olur, ben gideyim onları ikna edeyim” diyerek Hakim Fevzi Kocabaş ve Hacı Ahmet’le, Kadir Paşa’nın konağına hareket eder.

Kadir Paşa konağında neler konuşulur bilinmez ama bu görüşme sonrasında Doktor fikrini tamamen değiştirerek şehri belki de bir katliamdan korumak düşüncesi ile Fransızlarla görüşmeye karar vererek meslektaşı Amerikalı Doktor Laymen’e bir tezkire yollar. Doktor Laymen’den talebi Fransızlarla görüşmesine aracılık yapılması yönündedir. Laymen’den olumlu cevap alındığında ise yola çıkmak üzere hazırlanır.

Bayazıtzâde Şükrü Bey bu görüşmeye karşı çıkarak:

-“Yiğen efendi sözümü dinle gitme, gel elini öpeyim gitme. Bu fikirden vazgeç. Zira gitmeniz asla uygun değildir” diye diretir ise de Doktor Mustafa karşılık olarak:

-“Doktor Laymen’in bizimle dostluğu vardır. Bu yüzden kendi nefsim üzerine güvencedeyim. Hiç merak etmeyin” diyerek verilen nasihatı dinlemez.

Düşman komutanı ile görüşme yapmak üzere 10 Şubat günü yakın arkadaşı Balcıoğlu Mehmet’i de yanına alarak yola çıkar.

Arslan Bey durumu haber aldığında Doktor Mustafa’nın engellenmesi için cemiyet üyelerine haber gönderirse de geç kalmıştır.

Doktor Mustafa ile Bbalcıoğlu Mehmet’in Alman hastanesi dışında cesetleri bulunduğunda ise farklı söylentiler ortaya atılır.

Bir söylentiye göre Doktor Mustafa ve arkadaşının Alman hastanesine vararak Doktor Laymen ve General Keret’le görüştükleri, aralarında karar birliğine vardıkları, ayrılışları sırasında ise Ermenilerin Hınçak komitesinden Doktor Artin ve Eczacı Leon tarafından kurşunlanarak Şehid edilip cesetlerinin dışarı atıldığı yönündedir. Bir diğer söylenti ise düşmanla görüşmesini engellemek isteyen Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri tarafından öldürüldüğü yönündedir.

Sebeb her ne olursa olsun yüreği memleket sevgisi ile dolu olan Doktor Mustafa’yı rahmetle anıyoruz.

Ruhu şâd olsun.

Doktor Mustafa

Doktor Mustafa

ECZACI LÜTFİ (KÖKER)

Lütfi Köker

Eczacı Lütfi (Köker)

Gazi. Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’ta 1890’da doğdu. Doktor Mustafa’nın küçük kardeşidir. Tıp Fakültesi Eczacılık bölümünü 1909’da bitirdi. Maraş’a dönerek eczane açtı. Seferberlik ilanı ile 1911’de Zeytin Redif Taburu’na atandı. Cihan harbinin sona ermesi ile terhis oldu.

Şehrin Fransız işgalinden önce ağabeyi Doktor Mustafa ile birlikte Bertiz-Kale köyü üstünden Elbistan’a giderek teşkilatlanma ve silah temini çalışmalarında bulundu. Çatışmalar başladığında silahlı çeteleri ile şehre girdi. Cancık mağarası mevkiini tuttu. Zalhocaoğlu Duran Efendi kuvvetleri ile birlik oldu.

Düşmanın şehirden temizlenmesinin ardından Haruniye, Osmaniye ve Antep cephelerinde de savaştı.

Kurtuluştan sonra eczacılık mesleğinin yanı sıra Elbistan Kaymakam vekilliği, Maraş Belediye Başkanlığı, Ticaret Odası, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Türk Hava Kurumu başkanlıklarında bulundu. 9 Aralık 1965’de vefat etti.