İngiliz tarihçi A. Toyyonby, “ Osmanlı, dünyanın dengesini sağlıyordu; o yıkıldı, savaşlar da devam edecektir.” demişti. Nedense bu İngilizleri hiç sevmem ama bu Toyyonby, doğru söylemiş. Bu zatın düşüncesini birde tersinden okuyalım isterseniz. Osmanlı yeniden kurulursa, dünyanın dengesi yeniden sağlanır ve savaşlar sona erer…  

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, ilimizde verdiği konferansta Maraş'ın uzun tarihi boyunca sürekli imparatorluklar arasında el değiştiren bereketli bir bölge olduğunu vurgulayarak: “ Mühim olan bağımsızlık, refahının devam etmesi, kültürel kimliğinin korunmasıdır. Gerisi her şey boştur; gelir geçer ama kalıcı olan bunlardır…” diyor.

Şimdi açalım bu konuları biraz.  Evet, Osmanlı dünyada denge unsuruydu, o yıkıldıktan sonra insanlık, iki dünya savaşı gördü. Bugün de bu savaşların bitmediğine hep beraber şahit olmaktayız; gücü eline alanlar adaletten uzak, adeta bir haydut görüntüsü vermektedirler. Bunun böyle olması da sürpriz değildir; ateş yakar, su söndürür. Gavur, gavurluğunu yapar. Emperyalizm dedikleri de işte bu!

OSMANLI YIKILDA AMA GENÇ CUMHURİYET DOĞRU

 İbn Haldun’a göre, “Her yüz yılda bir coğrafyalar, rejimler, devletler değişir. Bu, aslında zamanın hükmüdür…”

Ama öncesi olduğu da bir gerçektir, dede ölür, baba gelir, sonra torunlarına emanet eder varlığını, ve  kaderimize,  herşey birbir yazılmıştır ve ölüm gelip kapımızı çalar…

Dünyada elbette ilelebed kimse yaşamayacak ki devletler “sonsuza” kadar yaşasın. Ama yıkılan her devletin yerine de bir başkası kurulur, sona erene kadar bu böyle devam eder…

Evet tam yüz yıl önce bütün müstevliler ortaklaşa üzerimize yürüdüler ve bizi parçaladılar, altı yüz yıllık İmparatorluğumuz yıkıldı; yetim ve öksüz kaldık. Bunlar yetmezmiş gibi daha sonra onların girdiği her deliğe girmeyi de “uygarlık” belleyerek nesillerimizi iğdiş ettik. Kazandığımız zaferleri bile çocuklarımıza anlatmadık, anlattırmadılar. Kûtü’l- Amâre zaferi ve benzerleri gibi..

BİR UYANIŞ VAR, HİSSEDİYOR MUSUNUZ?

Bugünlerde, bir asır önce büyük bir hüzünle terk ettiğimiz ve memleket çocuklarını bağırlarına gömdüğümüz ata topraklarımıza “merhaba” demeye başlıyoruz.

Bir uyanış kokusu geliyor ta uzaklarda değil, hemen yanıbaşımızdan, bir olmak birlik olmak sevdası şiirleşiyor, artık camiler ihya ediliyor(yeterli olmasa da), çocuklar okuyor, araştırıyor, en azından kendimizi sorguluyoruz….

İşte bu günler diriliş türkülerinin yazıldığı anlardır. Libya’dayız, Suriye’deyiz. Kudüs’teyiz. Sefere çıkmışız, zaferi bekliyoruz Yaratan’dan. Farkındayız ve biliyoruz ki; kafirler istemese de Allah(cc) nurunu tamamlayacağını vaad ediyor ya…

İşte başımıza neleri getirmeye çalışıyorlarsa bu uyanışımızın bedeli olarak ortaya çıkmaktadır.Daha düne kadar 780 bin kilometre kareye hapsoluşumuzun bile farkında değildik. Çekildiğimiz 4 milyon kilometre kareye yakın bu ata topraklarımızda 3 milyon vatan evladımızı gömdük. Biz çekilirken orada kalıp bizimle gelemeyip oralarda şehit olanlaran sayılarını ise bilemiyoruz…

Şunu söylemek istiyorum, herşeyin bir bedeli vardır. Ya yaşamak ve yaşatmak için düşsenizde ayağa kalkıp, kaldığınız yerden ülkünüze sarılacak, Rab’bil alemin rızasına uygun hareket edeceksiniz; ya da, tarihin derinliğinde kaybolup gideceksiniz.  Osmanlı yıkılmıştır doğru ama Türkiye Cumhuriyeti ile yıkıltığı yerden kalkmasını bilmiştir.

Bunu yaparken de Madalyalı Bayrak Sahibi Maraşlı çok büyük bir hizmette bulunmuş, yurttaki tüm insanlara umut vermiştir.  Rab’bim tüm şehitlerimizden razı olsun. Onların izinden yürümeye devam…

Son söz, ümitvar olmalıyız; çünkü tarih, mazlumlara ve adil olanlara sonunda hep gülmüş, zalimlere ise mezar olmuştur. 

Ümidin diriltici sabah rüzgârı içimizi hep serinletsin duasıyla yazıma son vermek istiyorum.

Kalın sağlıcakla.